5-Tanrı'nın Vaatleri

38 15 55
                                    

Sellammm!
Bomba gibi bir bölüme sizlerleyim, işler karışmaya başlayacak..

İyi okumalar🤍

"Tanrı'nın emirlerini yerine getirmeyecek kadar hislerinize kapılmak sizi günahkar mı kılardı? Duygularınız yüzünden suçlu olur muydunuz?"

☆゚⁠.⁠*⁠・⁠。゚

Şakaklarıma, karnıma, kısacası her yerime deli gibi bir ağrı saplanıyordu. Ölmek bu muydu, ölmek böyle bir şey miydi? Bilmiyordum. Çünkü hiç bir zaman aklıma öleceğim ile alâkalı bir düşünce gelmemişti. Gelse bile onu hep bir kenara atmıştım. "Daha çok zamanın var, gençsin," demiştim kendime. Fakat şimdi, bu aptal evrene geldiğimden beri ölüm düşüncesi aklımdan çıkmıyordu. Şeytan hep bir adım önümdeydi. Elimdeki hançeri onun boynuna dayayıp bütün bu saçmalığı bitirmek istiyordum eskiden. Şimdi ise, kendimde onu hançerliyecek gücü bulamıyordum. Bu çok, çok saçmaydı. Ondan kesinlikle etkilenmiyordum ama beni ona çeken bir şeyler olduğunu da inkar etmiyordum.

Bir rüyanın içerisindeydim yine. Artık sıkılmıştım bu rüyalardan çünkü hepsinin ya bana verilen bir mesaj olduğunun ya da benimle bir işi olan insan üstü varlıkların konuşmak için oluşturdukları bir alan olduğunun farkındayım.

Bedenime ince ince bir gerginlik damladı, o gerginlik zamanla her yerimi kapladı. Kendime ulaşmaksa oldukça zorlaştı.

Kocaman bir boşluğun içerisindeyim. Hiç kimse yoktu burada. Bembeyaz bir kağıdın içindeki tek bir nokta gibiydim.

Bir silgi gelip bu rahatsız edici noktayı silse ne hoş olurdu!

"Şeytana kanma," dedi zihnimin içinden bir ses. Bu sesin bir cinsiyeti yoktu. Zihnimin duvarlarını aşındırıyor, her tarafa yayılıyordu.

Sesin yankısı bitince, "Öldür onu," diye başka bir ses eklendi zihnime. Bu şekilde, yavaş yavaş ayırt edemeyeceğim tınılar her yerimi doldurdular. Çoğu, şeytanı öldürmem ve ona yaklaşmam gerektiği gibi şeylerdi. Kalan bir kısmıysa, Tanrı'nın merhametiyle alâkalıydı. Sesler, ona tapmam gerektiğini fısıldıyordu.

Bedenimde hissettiğim ter uyanmamı sağladı. Siyah, saten yorganı ellerimle kavrayıp üzerimden attım.

Ayağa kalkıp rutin işlerini hallettim. O sırada kapı çalmıştı. "Gel." Dedim uyku mahmuru bir sesle.

"Yemek saati geldi, efendim." Dedi erkek bir çalışan. Ona teşekkür ettiğim zaman odadan çıktı. Bende giysi dolabıma ilerledim. Bir çok renkten giysi vardı burada, sadece beyaz renkten az kıyafet vardı.

Buraya geldiğim zaman gözüme çarpan ilk şey, herkesin sabah kahvaltılarında bile -doğal olarak- fazlasıyla şık olduğuydu. Bende bu yüzden diz kapaklarımın üzerinde biten, beyaz bir elbise giydim. Gözüme fazlasıyla hoş gözükmüştü.
Kumral saçlarım uzundu, toplama gereği duymadım. Beyaz ince topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra yemek salonuna gitmek için odadan çıktım.

GÜNAH TANRILARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin