-11-

191 4 1
                                    


Multimedya Sarah

Bana sarıldığında onu durdurmak hatta itekleyip kaçmak gelmişti ama yapadım.Put gibi durdum.O kadar çok huzurluydum ki anlatamam.Gözlerimi kapattığımı bile hatırlamıyorum ta ki Sarp odasından çıkana dek.
Oğuz sarılmayı bıraktı ve duvardaki düğmeye bastı.
Gözlerim ışıktan kamaştı.Sarp yanımıza geldi.Gözleri endişeliydi.
"Ne yapıyorsunuz burada?"
"Ben mutfağa iniyordum.Sarah da tuvalete gidecekmiş.Bana nerede olduğunu sordu."dedi Oğuz sakin bir sesle.
Ama ben onun kadar sakin değildim.Hatta hala kalbim delirmiş gibi hızlıca atıyordu.
Alt tarafı sarılmıştı.Niye boyle heyecanlandıysam artık.
"İyi geceler."diyip koridorda onları yalnız bıraktım.
Sarp sonuçta sadece beni koruyordu.Sevgilim sayılmazdı.Bodyguard gibi bir şeydi o kadar.Gerçi işe yaramıştı.Okuldaki bazı yaratıklar bana insan olduğum için tip tip bakışlar atmakla yetiniyorlardı.
Tuvalette bile sırıtıyordum.Aynaya baktım.Yanaklarım pembeleşmişti.Çok tatlı duruyordum.
Odama gittim ve kendimi yumuşacık yatağıma attım.
Ertesi gün yani cuma günü okula hep birlikte gittik.Oğuz öne oturmuştu.Biz üçümüz arkadaydık ama sıkışık değildik.Zaten hepimiz zayıf olduğmuz içim pek rahatsız olmadık.
Arabadan indiğimde gözlerinden ateş fışkıran Maral ile karşı karşıya geldim.
İfadesiz bjr suratla ona baktım.Ama o ifadesiz yüzün altında "Seni pataklamak istiyorum."anlamı gizliydi.
Oğuz arabadan havalı bir şekilde çıktığında Maral direk sarıldı ve onun yanağına öpücük kondurdu.
Oğuz"Okuldan sonra görüşürüz."dedi
Bana da şöyle bir bakıyormuş gibi yaptı.
"Görüşürüz kuzen."
"Görüşürüz abi."
Ben tabi sakin bir şekilde başımı sallamakla yetindim.
Oğuz ve Maral el ele okul binasının merdiveninden çıktı.
Biz de onların peşinden çıktık.Ve Sarp'dan ayrıldım.
Gökçe ile yan yana yürüyorken Maral kıçını kıvıra kıvıra yanımızdan geçti.
Gökçe arkasından dil çıkardı.
"Bu gerizekalı kızı anlayamıyorum.Abimin yanında çok normal biriymiş gibi davranıyor.Bi de bize yaptığına bak."
"Aman boşver.Yaptığıyla kalır."diyerek elimi salladım.
Okul çıkışında yine birlikte eve dönmüştük.İki saat kadar sonra Maral da geldi.İki tane bavulla hem de.
Çıldırmış olmalıydı.Sadece iki gün geceleyecektik.Sanki yıllar boyunca tatile çıkacakmışız gibi bir sürü eşya getirmişti.
Salona girdiğinde ben Beste ile oyun oynuyordum.Çok ısrar ettiği için dayanamamıştım.Barbie bebeğine hangi kıyafeti giydireceğini bilememişti ve birlikte kıyafetleri eliyorduk.
Maral"Benim pıtırcığıma bak!"diyerek çocuğu benden uzağa çekti ve yanaklarını sıktı.Beste yanağını sıkmasına sinir oluyordu ama Maral yapmaya devam ediyordu.
"Maral abla yanağımı sıkmasan."
"Nedenmiş?"
"Sarah ablam yanağını çok sıkarlarsa sarkar demişti."
"Sarah ablan çok biliyor zaten"
Beni o an baya sinirlendirdi.
"Çocuk rahatsız oluyor yanağını sıkmandan.Bu bile durman için yeterli bir sebep."diye cevabı yapıştırdım onun moron suratına.
Durdu.Suratını asıp gitti.Beste de güle oynaya yanıma geldi.Onu Maral dan kurtardığım için bana minnetardı.
Eşyalarımızı hazırladık.
Hatta biz hazırlanırken Sarp'ın annesi un kurabiyesi yapmıştı.
Yavuz ve Zeynep de geldi.Yavuzu incelediğimde Gökçe'nin abartmadığını anlamıştım.Çocuk tam anlamıyla yer yüzüne Oğuz dan sonra düşmüş meteorlardan biri olmalıydı.
Kumral saçlar ve ela gözler ve esprileri harikaydı.
Zeynep de bir o kadar güzeldi.Koyu kahverengi dalgalı saçları vardı.Beli incecikti.
Ben bütün eşyaları üzerime çullamış bahçede zorla taşımaya çalışırken bir araba tozu dumana katarak önümde durdu.
Tozdan öksürdüm.Arabayı gördüğümde gözlerime inanamamıştım Aston db9!.Rüyalarımda bile göremeyeceğim türden bir arabaydı.
Oğuz güneş gözlüğüyle arabaya yaslandı.pahalı bir kot ve üstüne siyah tişört giymişti.
Ona bakarken eşyaların ağırlığına dayanamadım ve yere düştüm.
Oğuz bana doğru eğildi.
"Nasılım?Araba harika değil mi?Bu bebek ben liseden mezun olduğumda benim olacak.Babamın galerisinden ödünç aldım."
"Yani çaldın."dedim kalkmaya çalışarak.
"Sen öyle düşün."
"Kampa gidiyoruz bara filan değil."dedim ve zar zor ayağa kalktım.
İnsan bir yardım eder.Artis artis yanımda dolanıyordu.
"Niye öyle dedin?"
"Çünkü rahat giyinmemişsin."
Beni kendisiyle karşılaştırmak için süzdü.Ve kendime saydırmamak için zor tuttum.Tamam bildiğin eşofman giymiştim.Oğuz'un yanında ben pazara gitmeye hazırlanan yaşlı kadınlar gibi duruyordum.
Bana baktı.Alayla.Gülmemek için dudağını ısırdı.
"Kusura bakma ama ben senin gibi ultra zengin değilim.Kendimi göstermeye de çalışmıyorum ve ayrıca senin gibi dar bir pantolonun içinde sıkışıp kalmadım."diyerek pahalı arabanın arkasında durdum.Kollarımı kavuşturarak parlayan güneş gözlüğüne baktım.Gözleri gözükmüyordu.
"Ne var?"
"Elimdeki eşyaları görmuyor musun?Arabanın bagajını aç."
"Çekil."
"Tamam."
Bagajı açtı sonunda elimden eşyaları alıp bagaja yerleştirdi.
"Aşkım!"diyerek yine Maral geldi.Bu kız olduğum her yerde bitiyordu.
Artık arabaya mı yoksa Oğuz'a mı aşkım dedi anlayamadım.
Bavulları verdi.Oğuz onları da yerleştirdi.
Millet bahçede toplanmıştı.Berke de ağlıyordu.
"Ben de gideceğim!Annee!Banane.Beni de götürecekler."diye bas bas bağırıyordu.
Annesi geldi yerden onu kaldırmaya çalıştı.Zorla kalkınca gitti bir ağaca kafasını vrumaya başladı.
Herkes korkuyla Berke'ye bakıyordu.
Sarp kökşten fırlayarak bahçeye çıktı.
"Berke ne yapıyorsun?Kendini mi öldüreceksin?"diyip onu kucakladı.
Berke abisini tekmeledi.Hatta bacak kadar boyuyla küfur bile etti.
Güzin teyze-Ona nasıl hitap edebileceğimi bilmiyorum bu yüzden ona teyze diyeceğim çünkü abla demem için biraz orta yaşlı-"Çok ayıp.Nerden öğrendin boyle kotu sozleri?"dedi
Çocuk"Abimden."diyince Gökçe kahkahayı bastı.Yavuz"Çok örnek bir abisin Sarp."dedi.
"Sağolun arkadaşlar."diyip Sarp Berke'yi içeri götürdü.Güzin teyze de onunla gitti.Sonra Sarp geri geldi ama Güzin teyze yoktu.Sanırım Berke'yle üçüncü dünya savaşına girmiş olmaliydı.Allah sabır versin.Çocuk acayip inatçıydı.
Gökçe'nin annesiyle vedalaştık.Maral hemen astonun ön koktuğuna kuruldu.
Gökçe bana baktı.
"Bizim arabaya gelsen harika olur."dedi.
Gerçi o arabayla harika olurdu hem de berbat.Maralla iki saatlik yolu çekebileceğimi sanmıyordum.
Oğuz arabaya binmemişti.Yanıma geldi.
"Aslında öne senin geçmeni istiyorum."
"Nedenmiş?"
"Çünkü senin için bir ilk olacak.Öyle değil mi sarp?Dönüşte sizin arabaya binsin."dedi gözleri hevesle parıldıyordu.
Sarp'a baktım.Umursamış görünmüyordu.
"İyi.İstiyorsa binsin."
Yavuz ve Zeynep Sarp'ın arabasına binmişti.
Oğuz cevabımı beklemeden kolumdan tuttu ve arabadaki Maral'ın kulağına bir şeyler fısıldadı.
Ve Maral arabadan çıktı!Şok geçirdim.Ne demiş olabilirdi?
Oğuz kapıyı açtı ve ben de oturdum.
Arabanın içi gerçek deriyle kaplanmıştı ve kırmızıydı.Koltuğun derisi yumuşacıktı.
Maral da kuyruğunu kıstırıp arka koltuğa geçti.
Oğuz bana sırıtarak baktı.
"Hazır mısın?"
"Hazırım."
"Hanımlar kemerlerinizi bağlayın."dedi ve bir gaza bastı ve o an kemrerimi taktığım için şükrettim.
Arkama dönüp baktığımda mini cooperı Bora'nın sürdüğünü gordüm.
"Biz kamptayken bu arabayı geri götürecek."dedi Oğuz.
Nasıl anlamıştı?
"Sen beni mi izliyorsun?"
"Dibindesin.Seni görmemesini bekleyemezsin."diye Maral onun yerine konuştu.
Oğuz güldü.
"Doğru söyledi."dedi.
Yan yan Oğuz'a baktım.Kalbim birden yumuşadı.Bu sefer yola bakıyordu.Bana değil.
Yolun yarısını uyuyarak geçirmiştim.Şimdi bile o arabanın yumuşacık koltuğunu hissedebiliyorum.Harika bir arabaydı.Tamam arabayı övmeyi bırkıyorum.
"Sarah uyan."
"Tamam."
"Geldik."diye Gökçe beni dürtükledi.Gerindim.Etrafıma baktım.Dağlık ve ağaçlık bir bölgeydi.Yanı başımızda bir nehir akıyordu.
Arabadan çıktım.Bora hemen arabayı aldı ve götürdü.
Eşyaları paylaştık.Yarım saat yürüdük.Nehir hala devam ediyordu.
Eşyaları yere bıraktık.
"Yorulmuşum."dedi Yavuz bezgin bir sesle.
"Şimdiden yorulmak olmaz.Daha yeni başlıyoruz."diyerek Zeynep güldü.
Hepimiz yere yığıldık.Bir kişi dışında.Oğuz.Ayakta duruyordu.
"Oğuz otursana ne dikiliyorsun tepemizde?"dedi Sarp.
"Ben sizin gibi pis bir yere oturamam."dedi.
Hırkamı çıkardım ve yere serdim.Elimde işaret ederek"Şimdi oturabilirsin."dedim.
Oğuz saniyenin onda biri kadar bir zaman diliminde gülümsedi ve oturdu.
Maral suratını astı.Benim kadar düşünceli olmamak canını sıkmış olmalıydı.
Oğuz'un o haline gülmeden edemedim.Eli toprağa değmesin diye dizinin üstünde tutuyordu.
Burayı sevmiştim.Meşe ve çam ağaçlarıyla kaplıydı.Bahar mevsiminde orman şimdiden yeşillenmişti.
Oğuz'un kafasına kozalak düştü.Bir küfür savurdu.Hepimiz güldük.
Gökçe Oğuz'un yanındaki ağaca başını kaldırarak baktı"Millet ağaçta sincap var!"dedi.
Hepimiz görmeye çalıştık.Sincap bizim baktığımızı fark etmiş gibi kayboldu.
Üç tane çadırımız vardı.Bir tanesi üç kişilikti diğer iki tanesi de iki kişilikti.
Erkekler kendilerine birer tane çadırı aldı ve kurmaya başladı.
Yavuz ve Sarp yarıya gelmişken Oğuz halâ kullanma talimatını okuyordu.
Gökçe ve Zeynep sohbet ediyordu.Maral da ojeli tırnaklarıyla oynuyordu.
Ayağa kalktım.Üstümü silkeledim ve Oğuz'un yanına gittim.
"Çadırı kurmuşsun."dedim gülerek.
Yerde boylu boyunca yatan çadıra baktım.
Oğuz benden birkaç adım uzaklaşmıştı.Elinden kağıďı kaptım.
"Hey!Ver onu bana."
"Yakında kağıdın içine gireceksin.Çocuklar bitirdi bitirecek sen hala kağıda bak."
"Ben onlar gibi işimi acele yapmam bi kere.Her şeyin mükemmel ve hatasız olması gerekir."
"Bla bla bla."
Kağıda göz gezdirdim ve kurmaya başladım.
"Bana yardım etsene."dedim çadırla boğuşurken.Karşı çıkmadı ve birlikte çadırı kurduk.
Eşyaları çadıra yerleştirdik.
Oğuz kurduğumuz çadıra baktı.Böbürlenerek "Çadırı iyi kurmuşum."dedi.
"İyi kurduk.Biz.İkimiz."dedim.
Bana bakarak manalı manalı gülümsedi.
"O anlamda demedim!"
Arkamda kızlara baktım.Duymamışlardı.
Kamp sandalyelerini dışarı koyduk ve hep birlikte oturduk.
Hava kararıyordu.Sessizdik.Herkes kendi halindeydi.
Gökçe çadırlardan birine girdi ve yiyecek kutularını getirdi.
"Ben acıktım.Hadi yemek yiyelim."dedi.
Maral bize yardım etmedi.Zeyneple beraber soframızı kurduk.
Buzlu kutudan içecekleri çıkardılar.Biralarda vardı.Ben alkol asla tüketmedim.Ağzıma bile sürmedim.
Bir tek ben bira içmemiştim.Bardaklara biraları dolduruyorlardı.Ben de elma suyu aldım.
Birlikte yemekleri sildik süpürdük.Elma suyundan bir bardak daha aldım.Tadı ilk başta ekşi gelmişti.Heralde elmadan dolayı diye düşündüm.Sonra benim kafa bir güzel oldu.Dünyayı toz pembe görmeye başladım.
Zeynep şaşırmıs bir halde"Sarah sen alkol alıyor musun?"
"Hayır.Niye sordun ki?"
"Şu anda içtiğin elma suyu değil."
"Ne?"
Sarp"Evet.Sarah bira içmişsin."dedi
Ağzıma götürdüğüm bardağı bıraktım.
Sinirden gülmeye başladım.Hayatımda hiç içmemiştim.
"Şimdi senin dayanıklığında yoktur."dedi Oğuz.
Hıçkırdım."Yok.Var mı sence?"
"Şu haline bakılırsa gerçekten yok."dedi gıcık!
Kafam bulanmıştı.Ne yaptığımı bilmez bir halde yemekten sonra kalan şeyleri kızlarla birlikte toparladım.
Erkekler kamp ateşi için çalı çırpı bulmaya gitmişti.
Biz de dördümüz oturduk.Zeynep çadırdan uzun bir kutu getirdi.
"Onlar gelinceye kadar oyun oynayalım."dedi.
Oyunun adı jenga.Tahta blokları üst üste diziyorsun ve sonra birer tane çekip en üste geri koyuyorsun.Kimde yıkılırsa o kaybediyor.
"Tamam."dedim heyecanla.
"Bakalım kim kaybedecek?"dedi Maral ve bana bir bakış attı.
Umursamadım onu.Bana nazaran herkes iyi durumdaydı.Sarhoş olan yoktu.
Zeynep tahta blokları dizdi.İlk Gökçe ortalardan bir bloğu çekti.Sırayla oynadık.Ben tam alttan bir blok çekiyordum ki demprem oluyormuş gibi sallandı ve yıkıldı.
"Ah!Hayır."diye ofladım.
"Kaybettin."diyerek Gökçe güldü.
"Bu sefer kazanacağım.Bir daha oynayalım!"
Bana bir şevk gelmişti.O kafayla nasıl bir denge oyunu oynadım hala anlamış değilim.
Yine yıktım ve çocuklar ellerinde odun parçalarıyla geldi.
Yavuz kamp ateşini yaktı.Oğuz oynadığımız oyunu gördü.Yanımıza oturdu.
Hava artık tamamen kararmıştı ve serinlemişti.Ceketlerimizi giymiştik.Bahar havası olmasına rağmen serindi.kış ben gidiyorum ama beni unutmayın ha!diyordu sanki.
Ve üçüncü kez blokları yine yıktım.
"Tamam.Kabulleniyorum.Sarhoşum ve dengemi kaybettim."diyip kalktım ve ateşin başına geçtim.
Sarp elimi tuttu.
"Üşüyorsun."
"Hayır.Ben hissetmiyorum."
"İçtiğin için hissetmiyorsun."
Evet.Doğruydu.Sarp'ın elinin sıcaklığını fark edince anlamıştım.
"Ama bilimsel olarak erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir."dedim inek diliyle
"Kadınların eli bu kadar soğuk olmaz."
"Tamam.Sen kazandın."
Elimi ondan kurtardım ve çıtırdayan ateşte ısıttım.
Cırcır böceklerinin ve odunların yanarken ki sesleri çok huzur vericiydi.
Sarp üstüme kırmızı bir battaniye örttü.
"Teşekkürler."dedim yumuşak bir sesle.
Oğuz ve kızlar jengayı oynamayı bıraktı ve onlarda ateşin etrafına dizildi ve çember oluşturduk.
Yavuz elinde birasıyla"Geçler sizce bu kamp ateşinin yanında ne iyi gider?"
"Selfie!"dedi Maral heyecanla.
Iyk.Maralla aynı karede gülümsemek iğrenç olurdu.Gökçe ile başımızı iki yana salladık.
Maral cebinden kocaman iphone plus'ı çıkardı ve retricadan ön kamerayı açtı.
"Hadi gelsenize!"dedi
Biz de eli mahkum yanında hep birlikte poz verdik.
"Çekiyorum!Peynir!"
"Zeytin!"diye bağırdı Yavuz.
Gökçe kahkaha attı ve selfimizi de çekmiş olduk.
Yerlerimize geri geçtik.
Yavuz"Doğru cevap bu değildi.Sarp bize güzel bir şarkı söylesin."dedi.
Sarp'a baktım.Omuz silkti.
"Sesim iyidir."
"Okul müzik grubunda olmaya yetecek kadar."dedi Oğuz.
Demek okulun müzik grubundaydı.Biz çıkıyor gibi görüneli neredeyse bir ay olmuştu ve bana hiç bahsetmemişti.Demek arkadaş olarak bile umursamıyordu.
Yavuz kalktı.Üç kişilik çadıra gitti.O çadır erkeklerindi.
Elinde akustik gitarla döndü.Siyah renkteydi ve güzel görünuyordu.
"Sarp yerli mi yabancı mı?"
"Yabancı."
"Bir düşünelim."
"Ben soyleyeceğim!"diye araya girdim.
Maral alayla"Sen mi?"dedi.
"Evet.Ben.Beğenemediysen sen söyle."
"Tamam.Köylü-"
Oğuz ters bir bakış attı Maral'a ve Maral diyeceklerini yutmak zorunda kaldı.
Ben leyla olmuş bir halde" Elvis Presley Can't help fallin in love with you."dedim
Ne tuhaf değil mi?Ingilizcem iyi değil yarı ingiliz olmama rağmen ve üstüne ingilizce şarkı söyleyeceğim.
Bu dünyada benden cesur yok diyormuşum tabiki demiyorum.
Yavuz ıslık çaldı.
"O şarkı benim favorim."
"Çalmasını biliyorsun yani."
"Elbette.Hadi başlayalım."
"Tamam."

SARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin