-15-

150 2 0
                                    

Binanın giriş katı bomboş ve karanlıktı.Ama Oğuz birkaç gündür geldiği için alışmıştı.
Ayak sesleri yürürken yankılanıyordu. Alt kata inen merdivene vardı.Merdiven dönemeçliydi ve birçok basamaklardan oluşmuştu.
Oğuz ürperdi.Siyah ceketine sıkı sıkı sarıldı.
Parmakları soğuk merdivenlerin tırabzanlarını tutmuştu.Yavaşça merdivenden indi.
Karşısına demir bir kapı göründü.Kapı büyüktü ve heybetliydi.Bu onu ürkünç yapıyordu.Kilitliydi.
Oğuz kapıya eliyle vurdu.Metalik bir ses çıktı.Ve Oğuz'un başının biraz üst tarafında kapıda küçük bir pencereye benzeyen bir bölme açıldı.
Bir çift iri kahverengi gözler Oğuz'a bir cevap bekler gibi baktı.
Kalın bir erkek sesi"Kimsin?diye sordu.
"Ben.Kaplan.Aç kapıyı."
"Anlaşıldı genç adam."
Ve kapıyı kocaman iri vücutlu dazlak kafalı et yiyen açtı.Adam kendine bu lakabı takmıştı.Çok pis bakışları ve pazuları vardı.Her an birini dövmeye hazır duruyordu.
İçerisi loş ışıklarla aydınlatılmıştı.Dört tane bilardo masası vardı.Her masada üç-dört kişi takılıyordu.
Masalarda her türlü kaçık oturuyordu.
Ağır modası geçmiş bir müzik çalıyordu.
Et yiyen Oğuz'u büyük salonun sonundaki başka bir kapıdan daha geçirdi.
Ve işte en özel yerdi burası.Üç tane poker masası vardı.
Oğuz ortadaki masaya gitti.
Kağıtlar dağıtıldı.Bahis açıldı.Oyun başladı.
Oğuz yeni olsada fena sayılmazdı.Blöf yaparak kartları iyiymiş gibi göstererek bahsini arttırdı.Oğuzla birlikte beş kişiydiler.
Oğuz ne kadar kurnaz olduğunu düşünsede birkaç el sonra kaybetmeye başladı.
"Pas."dedi umutsuz bir sesle.
Göbekli ve ağzında sigarası olan ellili yaşlardaki adam ona bakıp sırıttı.
"Evlat borçlusun.Buradaki eski kurtları hafife alma."
"Ödeyeceğim.Bir dahakine kazanırım."
"Bir dahakinde daha az kaybedersin."
"Hahahaha."
Masadaki adamlar keyifle güldü.Oğuz öfkeyle odadan çıktı.Büyük salondaki bardan kendine içki ısmarladı.
Masanın birine oturdu.Elini çenesine koydu.Ne kadar kaybettiğini hesaplamaya çalıştı.
İki buçuk bin lira.
Masaya öfkeyle vurdu.Sadece bir haftası vardı.Yoksa kendini bu çöplükten daha beter hale getireceklerdi.
Karşısına Hande oturdu.Mini etekliydi.Korse giymişti.Dekolteside baya açıktı.
Kendisi de buranın sürekli müşterilerindendi ve zengin sayılırdı.Oğuzdan dört yaş büyüktü.
"Küçük,masayı kırarsan senin yararına olmaz."diyip gülümsedi.
"Evet."
"Ortam biraz boğuk ve havasız.Daha iyi bir yere gitmeye ne dersin tatlım?"
"Gidelim."
Kadın Oğuz içkisini bitirinceye kadar bekledi.Oğuz'un koluna girdi.Birlikte çıktılar.
Kadın Oğuz'u eski model forda bindirdi.
Bu sokak kadar berbat olmasada sadece apartmanların olduğu tenha bir mahalleye geldiler.
Oğuz'u evine götürdü.
Hande yalnız yaşıyordu.Çok yalnızdı.Kimsesi yoktu.
Oğuz'a "Bir şeyler içmek ister misin?"diye sordu.
"Hayır.Teşekkürler."
Oğuz ilk defa tek başına yaşayan ve ayrıca kendinden büyük olan bir kadının evine gelmişti.Tedirgindi ama belli etmemeye çalıştı.
Kadın elinde bira şişesiyle geri döndü.Geniş koltuğa Oğuz'un yanına oturdu.Televizyonu açtı.
"Hayat nasıl gidiyor yakışıklı?"
"Bazen gidiyor.Bazen de geçiriyor."
"Aynen öyle.Mesela benim gibi birine de geçirmekte harika.Berbat bir hayatım var."
"Üzüldüm."
"Sen yanımdasın ve mutluyum."diyip başını Oğuz'un omzuna koydu.
Oğuz bir şey diyemedi.Kadın ona çekici gelmişti.Ve kadının dekoltesine bakmamak için kendini zor tuttu.
Hande sırıtıyordu.
"Bu kadar gergin olma.Hiç kız arkadaşın omzuna yaslanmadı mı?"
"Sadece ikimizin olduğu bir evde omzuma yaslanmadı."
Kadın"Eğer bana istediklerimi verirsen borçlarını öderim ve senin kazanmanı sağlarım"diyip şişeden bir yudum aldı.
Oğuz direk televizyona bakıyordu.Klasik Türk haberleri vardı.arabalar birbirine girmiş,bir araba yoldaki yayaya çarpmış,boşanan genç kadını eski eşi kurşunlamış...
Oğuz'un aklına babası geldi.Anında babasından tiksindi.O beraber olduğu kadından kesinlikle vazgeçmemişti.Oğuz biliyordu.Ama annesi doğum yapana kadar saklayacaktı.Bebeğin ve annesinin sağlığı için bu Sırrı gizleyecekti.Sonrada Babasını evden kovacaktı.
"Bu kadar ne düşünüyorsun genç adam?diyip Hande Oğuz'un yanağına dokundu.
Oğuz kadının elini iktirdi ve koltuğun köşesine kaydı.
"Benden ne istiyorsun?"diye genç kadına temkinli bir sesle sordu.
"Çok bir şey istemiyorum.Yalnızca seni istiyorum.Benim ol ve borcunu ödeyeyim."
Hande Gözlerini oğuz'a dikmişti.
Oğuz gürültüyle öksürdü.
"Burası çok sıcak oldu.Ben gidiyorum"
Oğuz kapıdan çıkarken kadın"Teklifimi iyi düşün.Ailenin kumara bulaşıp kötü bir çocuk olduğunu öğrenmelerini istemezsin."
Kadın bunları söylerken Oğuz kapıda duraksadı.Ona ya blöf yapıyordu ya da gerçekten ailesine söylemekle tehdit ediyordu.
Oğuz öfkeyle kapıyı çarpıp gitti.
Gece yarısını geçmişti.Bu saatten sonra eve gitmesi uygun olmazdı.Çünkü annesi onu Sarplarda kaldığını zannediyordu.
Aslında teyzesinde kalacaktı ama Sarp'ın o öfkeli ve kıskanç bakışları o evden bir an önce gitmesi gerektiğini söylüyordu.O da gitmişti.
Sarp dıştan belli etmese de Oğuz'dan nefret ediyordu.Oğuz bu nefreti görüyordu ama farkında değilmiş gibi davranıyordu.Sonuçta kuzeniydi.
Bir gün Sarp'ın onu anlamasını diledi.Hayatta her şey para demek değildi.Ama insanlara göre öyleydi.
Oğuz'un yanında hiç parası yoktu.Ne yapacağını sessizce düşündü.
Sarahların evi çok uzak sayılmazdı.Oraya gitmeye karar verdi.
Yolda yürürken karşısına üç tane uyuşturucu almış ve dengesiz davranan serseriler çıktı.
"Gecenin bu saatinde bu temiz yüzlü çocuğun ne işi var?"dedi elinde torba olan çocuk.Arada bir torbayı iki eliyle tutup burnuna çekiyordu.
Oğuz etrafına kendini savunabileceği herhangi bir şey aradı.Ama bulamadı.Sokak karanlıktı ve bir tek yol aydınlık sayılırdı.
Cebinde sadece telefonu vardı.Telefonu kaptıramazdı.Borcunu ödemek için satacaktı.
Onları oyalamak için bir şeyler söylemeye karar verdi.
"Eğer benim bir tane bile hücreme zarar gelirse bunun bedelini çok kötü ödersiniz."
"Tabi canım.En fazla hapishaneye geri döner orada biraz tatil yapıp geri çıkarız.Hem orda yiyecek ve su da var."
Oğuz küfretti.Ona yakınlaşmaya başlamışlardı.
Yerde büyükçe bir taş buldu.Arkasına taşı sakladı.
Elinde bıçak tutan çocuğa taşı tam musait organına gelecek şekilde fırlattı.Çocuk acıyla yere kıvranmıştı.Bıçak karanlık bir yere doğru savruldu.
Torbalı çocuğa sıkı bir yumruk geçirdi.arkasından gelenin tam kendisine vuracağı anda bileğinden tutup kıvırdı.Bileği kırmasına ramak kalmıştı.
Çocuk acıyla haykırdı.
"Bırak kolumu.Gidelim."
Oğuz Oğlanın bileğini biraz daha çevirdi.
"Ah!valla dokunmayacağız bırak beni!"
Oğuz oğlanın bileğini kırdı ve öyle bıraktı.
Üçü de çil yavrusu gibi kaçtı.
Oğuz onlar gidince karanlıkta bütün gücüyle koştu.Nefes nefese Sarahların evinin önünde durdu.
Hızla atan kalbinin yavaşlamasını bekledi.
Dizleri titriyordu.Yere düştü.Tekrar kalktı ve Sarah'ın odasının olduğunu tahmin ettiği pencereye yaslandı.
Pencerede bir saksıda menekşeler vardı.Renklerine hayran kalmıştı Oğuz.
Başka çaresinin kalmadığını anlayınca pencere camına birkaç kere vurdu.
Pencereye çıkan biri olmadı.Oğuz umutsuzlukla yere yığıldı.
On beş dakika geçmişti ki eski pencere gıcırtıyla açıldı ve Sarah şaşkınca Oğuz'a baktı.
Tam çığlık atacağı anda Oğuz Sarah'ın ağzını eliyle kapattı.
"Korkma benim Oğuz!"
Oğuz cebinden telefonunu çıkardı ve Ekranın ışığını kendi yüzüne tuttu.Sarah sakinleşince elini çekti.
"Ne işin var bu saatte?"
Oğuz telefonunu cebine geri koydu.
"Başıma bazı kötü Şeyler geldi ve eve gidemedim.Siz de geceleyebilir miyim?"
"Kesinlikle olmaz!" Diye Sarah karşı çıktı.
"Size gelirken torbacılar önümü kesti.Az kalsın ölüyordum.Beni sokakta mı bırakacaksın?
"Gel içeri."
Ev tek katlı olduğundan alçaktı.Oğuz pencereden içeri girdi.
Oda küçücüktü.
"Burası senin odan mı?"
Oğuz etrafına bakındı.
"Evet."
"Odan küçükmüş."
"Yorumun için teşekkür ederim.Beğenmediysen kapıyı gösterebilirim."
"Tamam.Bir şey demedim."
Sarah bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordu.
"Babam seni görürse bittim ben."
"Sabah hemen gideceğim zaten.Babana görünmem."
Oğuz küçücük odada dönüp duran Sarah'ı izliyordu.
"Başımı döndürdün"diyip Sarah'ı kolundan yakaladı ve kendine doğru çekti.
Ikisi bir süre bakıştı.Oğuz gülümseyince Sarah kolunu ondan kurtardı ve gidip gece lambasını yaktı.
"Ne oldu?Yoksa beni daha mı iyi incelemek istiyorsun?"
"Elbette hayır!Yalnızca ortamı aydınlatmaya çalıştım.Senin aklındaki karanlık düşünceleri silmek için."
Sarah yere oturdu bacaklarını karnına doğru çekti.
Oğuz da onun yanına oturdu.Duvara yaslanmış ayıcığı görünce sırıttı.
"Demek ayıcığı almışsın."
"Yani sen yolladın?"
"Zaten benim gönderdiğimi biliyorsun boşuna numara yapma."
Sarah bakışlarını kaçırdı.
Oğuz ayıcığı alıp sarıldı.
"Sarah senin gibi kokuyor."
"Bambuyu taciz etmeyi bırak!"diyip Sarah ayıcığını geri almaya çalıştı ama Oğuz izin vermedi.
"Bambu.İlginç bir isim.Hem ayıcık benimde sayılır.Sana dokunmama izin vermiyorsun.Ben de ona sarılırım."
"Bana bu şekilde davranman doğru değil."
Oğuz"Bambuyu kıskanıyorsun"dedi muzipçe.
"Alt tarafı bir oyuncak.Nesini kıskanacak mışım?"
"Kıskanıyorsun işte.Bana her dokunan canlıdan kıskanıyorsun.Tenime değen rüzgârdan bile."
Sarah diyecek bir söz bulamadı.Evet biraz kıskanıyordu.Ama kıskanamazdı.
Oğuz'un elinin çizildiğini fark etti.Sarah Oğuz'un sol elini tuttu.
"Yaralanmışsın!"
Oğuz önemsiz bir şeymiş gibi gülümsedi.
"Sadece ufak bir çizik."
"Olsun.Sen bekle burada ben geleceğim."
Odadan çıktı.Sarah yara bandı ve oksijenli su getirdi.Oğuz'un yarasını oksijenle temizledi.
Oğuz'un canı yanmıştı.Dişlerini sıktı.Oksijenli su derisini yakıyordu.Ama bu iyiye işaretti.Çünkü yarasını temizliyordu.
Sarah yara bandını yapıştırdı.Elindeki stiker kağıdından yara bandının kenarına gülen surat yapıştırdı.
Oğuz stikıra baktı.Eliyle dokundu.
"Bu ne böyle?"
"Sadece yarana baktığında gülümsemeni sağlayacak bir şey"diyip Sarah gülümsedi.
Oğuz Sarah'ın gülüşünde kaybolmuştu.Kimse ona böyle sevgiyle böyle güzel bir şekilde gülümsememişti.Kalbi sıcacık olmuştu.
Sarah'ın gözlerine içten bir şekilde baktı.Gülümserken gözleri yarım ay şeklinde oluyordu.
Oğuz başını sallayıp güldü.
"Yaram geçtiğinde bile bunu saklayacağım."
"Sen bilirsin."
Bir süre oturdular.Yan yana.İkisi de hayallere dalmıştı.
Oğuz bir şeyler söylemek istedi ama bu anı bozmak istemiyordu.Belki sonsuza dek burada Sarah'la oturabilirdi.
Bir süre oturdular.Sarah yerinde kıpırdadı.
"Oğuz seni kendi haline bırakıyorum.Ben yatacağım.Sabah olunca gidersin."diyip Sarah yatağına girdi.Örtüyü kafasına kadar çekti.
"İnsan misafirine böyle mi davranır,Üstelik misafiri bu kadar yakışıklıyken?"
Sarah cevap vermedi.Sadece bir an önce güneşin çıkmasını ve sabah olup Oğuz'un gitmesini istiyordu.
Şu ana kadar odasına erkek sinek bir girmemişti.Ve şimdi odasında bir erkek vardı.
Yatağında bir ağırlık hissetti.Örtüyü üstünden çekince Oğuz'un ona bakan yüzünü gördü.
Tam onu itekleyip yataktan atacaktı ki Oğuz onu kollarından tuttu.
"Yerde yatmamı beklemiyorsun heralde?"diyip Sarah'ın yanına kıvrıldı.
Sarah ona arkasını döndü.Kıpkırmızı kesildi.
"Yatağımdan inmezsen babamı çağırırım ve inan seni torbacılar yerine öldürür."
Oğuz Sarah'a arkasından sarıldı.
"Sadece beş dakika böyle durmamıza izin ver."
"İçimden sayacağım.Süren başladı."
Sarah saymaya başladı.Her bir sayıyı sayarken kalbi daha da hızlı atıyordu.
Oğuz gözlerini kapatmıştı.İlk defa kendini bu kadar huzurlu hissediyordu.Belki de aşık olmuştu.Kim bilir?
"Süren doldu."diyip Sarah yataktan kalktı.
Odadan çıktı ve bir yastık ve çarşafla geri döndü.
Yere çarşafı serdi ve yastığını koydu.Yere yatıverdi.
Oğuz"Iyi geceler."dedi
"Kendi adına Konuş.Benim için iyi bir gece değil."
"Kalbin öyle söylemiyor ama."
Sarah dondu kaldı.Yine ne diyeceğini bilemedi.Kalbi onun duyacağı kadar hızlı mı atmıştı?
Bunları düşünemeyecek kadar kendini yorgun hissetti.Ve uykunun kollarına kendini bıraktı.
Oğuz hava aydınlanıncaya kadar uyumadı ve Sarah'ı izledi.
Nefes alırken karnının yükselip alçalması...Arada bir sağa ya da sola dönmesi...Saçları...
Yataktaki örtüyü alıp Sarah'ın üstünü örttü.
Onu öpmek istedi.Bu sefer belki kafa mafa atmaya kalkışır diye Oğuz dokunmadı bile.
Pencereden atladı.
Kuşlar anlaşmış gibi hepsi ötüşüyordu.Havada hala geceden kalma soğuk vardı.
Oğuz kendi kendine gülümseyerek yürüdü.
Eve geldiğinde sessizce kapıyı açıp içeri girdi.Her yer sessizdi.Büyük ihtimalle uyuyorlardı.
Kendisi de uyusa iyi olacaktı.Çünkü maçı vardı.Koçu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu.
Mutfağın önünden geçerken annesini kahvesini içerken gördü.
"Günaydın Anne.Nasılsın?"
"Sana da günaydın hayatım.İyiyim.Sadece biraz kafeine ihtiyacım var.Sen niye erkenden geldin?"
"Biliyorsun.Bugün maçım var.Heyecanlıyım."
"Belki yüz kere maça girmişsindir.Kazanacağınız kesin."diyip Işıl oğluna gülümsedi.
"Sağol anne.Ben odama gidiyorum."
Oğuz Sarah'a maça gelip gelmeyeceğini sormayı unuttuğu için kendine sinirlendi.Ama gelirdi.Gelir miydi?

SARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin