-19-

187 1 0
                                    

Hikaru giden öğrencisinin arkasından bakakaldı.Sarah'ın yükseleceğine inanıyordu.Azimli bir çocuktu.Sırf öğretmenine hayal kırıklığına uğrattığını düşünüp kendini suçluyordu.Bugün Sarah'ı rahat bırakacaktı.Ertesi gün geleceğini biliyordu.
Eşyalarını topladı ve sınıftan evine gitmek üzere yola çıktı.
Sarah yolda giderken,öğretmenini bırakmasına pişman oldu.
Ama olmuyordu işte.Yapamıyordu.O kadar çalışmasına rağmen düşük alması onu üzmüştü.Sınıftaki arkadaşlarının hepsinin İngilizcesi iyiydi.Okulları zaten yurt dışıyla bağlantılı bir okul olduğu için İngilizceye ayrı bir önem veriyordu.
Okulun bahçesinde Sarp ile karşılaştı.Sarah'ı bekliyordu.
"Sarah,biraz seninle dışarı çıksak nasıl olur?"
"Malesef bugün gelemem.Meşgulüm."diyip Sarah aceleli adımlarla okuldan çıktı.
Sarp bozulmuştu.Gelmemek için nasıl bir sebebi olabilirdi?
Sarah aceleli adımlarla okuldan çıktı.Evde yine temizliğe başladı.Kalan bulaşıkları yıkadı.Oturma odasını süpürdü.Koltuk yastıklarını düzeltti.Camları sildi.
Yorgunluktan öleceğini anlayınca temizliği bıraktı.Hava almak için evin önüne çıktı.
Gökyüzü turuncuya boyanmıştı.Güneş gökyüzüne veda ediyordu.
Sarah posta kutusunun dolu olduğunu fark etti.Aklından bin bir düşünce geçti.Annesi mektup yollamış olabilir miydi?
Bu yüzyılda birbirine mektup yazan insanlar parmakla sayılacak kadar azdı.Annesini anlamıyordu.
Posta kutusunu boşalttı.İçinden faturalar,reklam kartları gibi şeyler çıktı.En son Sarah pembe zarflı mektubu buldu.
Koşa koşa odasına gitti.Yatağının üstüne zıpladı.Dikkatlice mektubu açtı.Okumaya başladı.

Sevgili Kızım Sarah'a
Nasılsın hayatım?Umarım iyisindir.Yıllardır sana mektup yolladım.Ama hiçbir zaman cevap alamadım.Biliyorum.Bana kızgınsın.Seni bıraktığım için belki benden nefret ediyorsundur.Ama ben seni hala göremesem de çok seviyorum.Çünkü sen benim kızımsın.Senden ne kadar uzaksam benim için bir o kadar yakındın.Her günüm seni düşünmekle geçiyor.Acaba iyi yiyor mu?İyi uyuyor mu?Seni çok özledim bir tanem.Seni en kısa sürede o çöplükten ve fakirlikten kurtaracağım.Büyükbaban kanser olduğu için yanına yıllarca gelemedim.Ölünceye kadar senin yanına gitmeme izin vermedi.Ama şimdi öldü.Ve seni görmeyi iple çekiyorum.Artık bizi ayırıcak hiçbir engel kalmadı kızım.Biraz daha sabret.Yakında geleceğim.Seni oradan kurtaracağım.İşlerim yoğun olmazsa bu yaz seni alıp İngiltere'ye götürceğim.Dava açıp vekaletini almayı düşünüyorum.Nasıl Türkçe yazdığımı merak etmiş olmalısın.Yanımda Türkçe bilen bir yakınım var.Ona yazdırdım.Seni tüm kalbimle seviyorum Sarah.Yakında görüşmek üzere.
Annen Emily

Sarah mektubu defalarca okudu.Her satırını ezberlemişti.Annesi Türkiye'ye mi gelmeyi düşünüyordu?Hem de bu yaz gelecekti.Onu İngiltere'ye götürecekti.Hiçbir şey olmamış gibi Sarah'ı babasından koparamazdı.Sonuçta yıllarca ona bakan babasıydı.Madem çok seviyordu baştan en baştan onu da yanına alması gerekirdi.Hem babasıyla ilgili bir kelime bile yazmıyordu.Annesi babasını umursamıyordu.Sarah babasını daha fazla üzemezdi.Bugün onunla konuşacaktı.Kararını vermişti.
Babası bir kere bile Sarah'a gelen mektupları okumamaştı.Sarah neden okumadığını bilmiyordu.Sanırım annesiyle ilgili olan her şeyden uzak duruyordu.
Sarah akşam yemeğini hazırladı.Salataya domates doğrarken babası geldi.
Babası elini yıkayıp masaya oturdu.Sarah çorbaları koydu.Babası sessizce yemeğini yiyordu.Sarah sabırsıca çorbasını bitirdi.Diyeceklerini zihninde toparladı.
"Baba o gün Gökçe'nin kuzeni Sarp beni at çiftliğine götürdü.Sonra da Oğuz'un sevgilisinin partisi varmış.Oraya gittik.Bu yüzden geç saatte geldim ve Sarp beni binicilik kulübüne yazdırdı.Haftaya başlıyor.Eğer istemezsen gitmem."
Sarah nefessiz kalıncaya kadar hızlıca hepsini söyleyip sustu.Babası çorbasını bitirip kaşığını masaya bıraktı.Sarah'a baktı.
Sakin bir sesle"At binmeye değil karnımızı doyurmaya zor para buluyoruz.Bir de bana kalkmış at binmekten bahsediyorsun."dedi.
Sarah kendini üzmemeye çabaladı.
"Sarp benim için ödeneceğini söyledi.Ben karşı çıktım ama beni dinlemedi."
"Bu Sarp denen çocuğun seninle ilgisi nedir?"
Sarah bu sorudan korkuyordu.Tıkandığını ve terlediğini hissetti.
Babası sessizce onun vereceği cevabı bekliyordu.
"Tamam.Ben biliyorum.Onunla bir daha görüşmeyeceksin.Şu at binmeyi de kafandan at.Partilere gitmeler,at binmeler... Sarah kendini bu kadar çabuk bozmayı nasıl başardın?Yaşadığın evle onları karşılaştır.Sen onlardan biri değilsin.Sonunda hayal kırıklığı olmadan bırak.Sadece okulunu bitir.Benim eğlencelere param yok anladın mı?"dedi babası.
Biten çorba tabağını Sarah'a doğru itekledi.Sarah kızarmış gözlerle tabağa baktı.
"Anladım baba."
"İyi ve aldığın o elbise.O elbiseyi de sana o çocuk verdi değil mi?"
Sarah konuşsa ağlayacaktı.Bir şey diyemedi.Babası onun suskunluğunu "Evet."olarak kabul etti.
"O elbiseyi de bir daha üstünde görmeyeceğim.Geri ver.İstemiyorum.Nasıl geri vereceksen ver.Niye halâ duruyorsun?Yemek yok mu?Çok açım.Bugün zaten çok balık avlayamadım."
"Hemen koyuyorum."
Sarah yemek tenceresini masaya bıraktı.Babasına etli patates yemeğinden tabağına koydu.
Kendi yemeden masadan kalkıp odasına gitti.
Ağlayarak Oğuz'un ona aldığı ayıcığa sarıldı.Bambuyu bile hak etmiyordu.O hiçbir şeyi haketmiyordu.Ne sevmeyi ne de sevilmeyi...
Sarah'ın canı yanıyordu.Dünya da adelet yoktu.O fakirdi.Fakirler acı çekmeye mahkumdu.Halbuki herkes eşit doğuyordu.Ama kimse dünyadan eşit faydalanamıyordu.
İngiltere'yi düşündü.Düzenli,tertemiz sokakları,yüksek binaları,yemyeşil parkları,kibar insanları...
Belki de buradan gitmeliydi.Sonsuza dek buradan kurtulmalıydı.Bir fırsatı vardı.
Babası sıradan bir balıkçıydı.Ama onun da bir suçu yoktu.Sonuçta kimse fakir yaşamak istemezdi.
İngilizce'ye daha çok çalışacaktı.Yılmadan.Kendi ana dili olması gereken dili mutlaka iyi bir şekilde öğrenecekti.
Dolaptan siyah elbiseyi çıkardı.Elbiseyi sıkıca tutup hıçkırıklarla ağladı.Ne yapacağını bilmiyordu.
Telefonunda bir sürü cevapsız çağrı vardı.Hepsi de Sarp'tı.
Peşembe günü okul çıkışı Sarah öğretmenini bekledi.Hikaru Sarah'ı görünce gülümseyerek yanına oturdu.Elinde bir mp3 vardı.
"Sarah senin için ingilizce metinler yükledim.Bunları yolda giderken veya evde boş vaktin olduğunda dinlersin."
Sarah bu hediye yüzünden kendini mahcup hissetti.
"Ben özür dilerim.Çıkıp gittiğim için."
Hikaru Sarah'ın elini tuttu.
"Önemli değil.Senin hatanı kavrayacak kadar zeki bir kız olduğunu biliyordum.Hadi çalışmamıza devam edelim."
"Peki."
Birlikte yoğun bir şekilde çalıştılar.Sarah Japon öğretmeniyle çalışmaya alışmıştı.
Artık her gün daha iyiye gidiyordu.Mp3'ü sürekli dinliyordu.Daha çok ders çalışıyor,resim çiziyordu.
Oğuz'u ise hayatından çıkarmış gibiydi.Ama kalbinden çıkaramamıştı.
Dığer hafta cuma günü şenlik vardı.Okulda herkes renkli kostümler giymişti.Okul süslenmişti.Bir sürü stant açılmıştı.Sarah da stantların bir tanesinde Gökçe ile görevliydi.Kurabiye ve kek satıyorlardı.Arada bir kendileri de kurabiyelerden aşırıyorlardı.
Sarp bir arı kostümü giymişti.Zıplayarak yanlarına geldi.
"Arı vızz vızz.Bana bir kurabiye."
"Para ver.Kurabiyeyi al."dedi Gökçe kedi kız kostümünün içinde.Kostümü kırmızı ve siyahtı.Başında renkli kedi kulakları vardı.
"Bir de kuzen olacaksın."
"Biz de ayırma yok arı kardeş."
"Bak iğnemle sokarım seni."
"Hahaha sok bakalım.Ben de seni pençelerimle tırmalarım."diyip Gökçe ellerindeki sahte pençeleri gösterdi.
Sarah ise bir kostüm giymemişti.Kostüme harcayacak parası yoktu.
Sarp Sarah'ın elinden tutuğu gibi onu sürükledi.
"Beni neden götürüyorsun?"
"Sarah benden uzak durma politikandan bıktım."
Sarah'ı okul bahçesinin tenha bir yerine götürdü.
"Neden böyle davranıyorsun?"
"Sarp ben sana uygun bir kız değilim.Babam seni onaylamıyor.Yapamam.Ayrılalım."
"Sarah ciddi misin?"
"Ben ciddiyim.Biniciliğe de gelemem.Ona da babam izin vermiyor."
"Baban nefes almana izin veriyor mu?"
"Ona izin veriyor."diyip Sarah gitmeye kalkıştı.
Sarp durdurmak için onu kolundan tuttu.
"Sarah!"
"Sarp bitti artık.Boşuna uğraşma."
"Sarah sana tek bir soru soracağım ve bırakacağım."
"Tamam.Sor."
"Beni seviyor musun?"
Sarah duraksadı.Sevmiyordu.O da biliyordu.Ama söylerse gerçekten Sarp'ın canını yakacaktı.
Arkadan tanıdıkları bir ses duydular
"Hayır."
Oğuz kendinden emin adımlarla Sarah'ı Sarp'ın elinden kurtardı.
Sarp elini kıvırcık saçlarına götürdü.Baya öfkelenmişe benziyordu.
"Bizim ilişkimizden sanane."
"Kızı boşuna zorlama.Senden ayrıldı ve bitti.Kabul et."
"Oğuz!"diye Sarah onu uyardı.
Oğuz ise korkusuz bir bakışla gözlerini Sarp'a dikmişti.
"Kuzenimsin diye hep sustum.Ama yeter!"diyip Sarp yumruğunu Oğuz'a doğru savurdu.
Oğuz kendine gelen yumruğu tuttu.Sarah ikisinin arasına girdi.
"Durun!Kavga etmeyin!"
"Oğuz sen pis bir zamparasın."dedi Sarp.
"Sende bir ahmaksın!Kendini düşünen bir bencilsin.Karşındaki insanın duyguları senin için bir hiç."
Okuldakilerin dikkatini çekmeye başlamışlardı.Sonları iyiye gitmiyordu.
Gökçe kremalı pastayı bir çocuğa verirken Yavuz yanında ona yardım ediyordu.
"Gökçe abin kavga ediyor."
"Hani?"
"Şurda."diyip Yavuz onların olduğu yeri işaret etti.
Gökçe öfkenin bütün bedenini kapladığını hissetti.Yumruklarını sıktı.
"Şimdi ikinizin de ben..."diyip paldır küldür gitti.
Yanlarına varınca avazı çıktığı kadar bağırıp abisinin üstüne atladı.Oğuz yere yapıştı.Sarah da Sarp'ı tutup uzaklaştırdı.
"Üstüme ne ayı gibi atlıyorsun?"dedi Oğuz Gökçe'yi üstünden atmaya çalışarak
"Seni öldürmediğime dua et!"
"Çekil üstümden çatlak!"
"Aklından dövüşmeyi çıkarıncaya kadar üstünde yumurtasının üstüne oturan bir tavuk gibi oturacağım."
"Tamam.Öyle bir düşüncem yok."
Gökçe abisinin sakinleştiğini anlayınca üstünden kalktı.Sarp da oradan gitti.
Gökçe Sarah'a döndü.
"Niye kavga ettiler?"
"Biz Sarp ile konuşuyorduk.Oğuz da araya girince tartıştılar.Önemli bir şey değil."
"Anladım."
Oğuz Sarah'ın yanında durdu.
"Benimle gel.Sana bir şey göstereceğim."
"Bana göstereceğin şey ne?"
"Gelirsen görürsün."
Oğuz Sarah'ın gelmesini beklemeden gitti.
Sarah Gökçe'yle bakıştı.Gökçe omuz silkti.
"Sadece bir kostüm."
"Benim için mi?"
"Sayılır.Hadi git."diyip Gökçe kaşlarıyla Oğuz'un gittiği boş yolu işaret etti.
Sarah Oğuz'un arkasından koşarak ona yetişti.
Boş bir sınıfa girdiler.Pencerelerden içeriye ışık süzülüyordu.
Sandalyeye yaslanmış bir giysi paketini Oğuz eline aldı ve açtı.
İçinden pamuk prensesin kıyafetine benzeyen kabarık beyaz bir elbise çıktı.
Sarah küçük dilini yuttuğunu sandı.
"Oğuz bu çok..."
"Güzel değil mi?"diye tamamladı Oğuz.Elbiseyi yukarı doğru tutmuştu.
"Elbise nerden çıktı?"
"Bugün Maral hastalandı.Kostümü kaldı.Ben de senin için getirdim."
Sarah loş ışıkta Oğuz'u inceledi.Prens kıyafeti giymişti.Çok yakışıklı duruyordu.Sarı saçları özenle taranmıştı.
"Geçmiş olsun."
"Sağol."
Sarah elbiseyi giyip giymeme konusunda kararsızdı.Maral sonuçta ondan zerre kadar hoşlanmıyordu.Ama elbisede içi kalmıştı.Belki de bir daha hiç giyemeyecekti.
"Rahatça giyinmen için çıkıyorum."diyip Oğuz elbiseyi Sarah'a uzattı.
Sarah elbiseyi aldı.Oğuz kayboluncaya kadar onu izledi.
Elindeki elbiseye baktı.Üstünü çıkardı ve elbiseyi giydi.
Etrafında döndü.Kendini gerçek bir prenses gibi hissetmişti.Kapıyı açtı.Oğuz'u karşısında görünce korktu.Oğuz gülümsedi.
"Benim Oğuz."
"Sadece karanlık yüzünden korktum."
"Öyledir."
"Tabi ki de öyle!"
Oğuz büyülenmişcesine Sarah'a baktı.Oğuz gözlerini ondan alamıyordu.
"Bu kadar nefes kesici görünmek zorunda mısın?"dedi kışkırtıcı bir sesle.
Sarah duymamazlıktan gelip koridora doğru yöneldi.Ama gidemedi.Oğuz elbisesine basmıştı.
"Napıyorsun?"diyip Sarah elbisesini Oğuz'un ayağından kurtarmaya çalıştı.
"Bensiz gidemezsin prenses.Prenseslerin prensleri vardır."
"Benim yok."
"Prensin benim."diyip Oğuz Sarah'a reverans yaptı.Elini tuttu.
Sarah heyecanını bastıramıyordu.Yavaş adımlarla merdivenden inip dışarı çıktılar.
Bahçede dans müziği çalıyordu.Oğuz Sarah'ın kulağına doğru eğilip fısıldadı.
"Bana bu dansı lütfeder misiniz?"
"Hayır."
Oğuz onu belinden kavradı.
"Hayır demiştim."
"Ben evet diye duydum."
Oğuz sırıtıyordu.Sarah gözlerini devirdi.
Hava kararmıştı ve okulun bahçesi rengarenk ışıklarla aydınlatılmıştı.
"İyi yaptın."
"Neyi iyi yapmışım?"
"Ayrılmak en doğrusuydu."
"Bilmiyorum."
"Maral'a olan hislerini unutmak için seni kullandı.Yani onun için boşuna üzülme."
Sarah Oğuz'un dediklerine inanmak içinden gelmiyordu.Sarp'ın iyi biri olduğuna inanmak istiyordu.
"Sarp nerede?"diyip etrafına bakındı
"Okuldan gitti."dedi Oğuz umursamazca.
Sarah Oğuz'un gözleri hariç her yere bakıyordu.Bir tek o mavi gözlerden sakınıyordu.Ondaki mavilik kalbindeki kırmızılığı alevlendiriyordu.
Oğuz da bilerek gözlerini Sarah'ın baktığı yere doğru kaydırıp ona bakıyordu.
"Oğuz kes şunu!"
"Niye?Gözlerim seni korkutuyor mu?"
Sadece kalbimi yakıp kavuruyor.
"Hayır."
Sarah bir anda Oğuz'a gözlerini dikti.Oğuz ani bakışla sendeledi.Gürültüyle öksürdü.Başını sola çevirdi.
"Dans bitti."diyip Sarah'ı bıraktı ve yanından ayrıldı.
Sarah kendini terk edilmiş gibi hissetti.
Oğuz Yavuz'un yanına gitti.Yavuz oturmuş dans edenleri izliyordu.
"Çok yakışıyordunuz."dedi Yavuz Sarah'ı işaret ederek.
"Hadi ordan."
"Benden yalan çıkmaz."
"Gökçe nerde?"
"Erkeklerin giremeyeceği bir kız sohbetinde."
Oğuz kızlarla konuşan Gökçe'yi gördü.
"İyi.Kardeşimi üzersen seni potadan fırlatırım." Dedi Oğuz şakayla karışık tehdit içeren bir sesle.
"Ben ha?Ben?İnsan dostundan şüphelenir mi?O benim her şeyim."
"Aferin."dedi Oğuz sırıtarak.
Oğuz bir şeyler düşünüyordu.Bir şey yapacaktı.Ama yapmalı mıydı yapmamalı mı?
Okul eğlence için canlı orkestra tutmuştu.Oğuz şarkı söyleyen adamın yanına gitti.Ona bir şeyler diyince adam mikrofondan çekildi.Müzik sustu.
Oğuz mikrofonu tuttu.Çoğu insanın dikkatini çekmişti.
Herkesin sustuğundan emin olunca derin bir nefes aldı.
"Sarah Sarp'tan ayrıldın.Kusura bakma ama üzgün değilim.Seni seviyorum.Hem de çok seviyorum."

SARAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin