Koca bir gümbürtü koptu ve toz yığını... James gözlerini açtı ve altında yatan bedene baktı. Cenin pozisyonunda yatan Black gözlerini sıkıca yummuştu. Yine de bedeni kasılmış gibi durmuyordu, rahattı. Sanki kaderine razı geliyormuş gibiydi.
Az önce James, Black'i tutup kenara doğru atlamıştı ki saniyesine koca avize düşmüştü. Black de gözlerini yavaşça açtı. Bakışmaları o kadar boştu ki hâla durumu idrak edememişlerdi. James birkaç nefes kaçırdı ardından hızla Black'in üstünden kalktı ve odadan dışarı çıktı.
Yatakhaneye dönmesi uzun sürmedi. Arkadaşları uyuyordu. Yatağına kıyafetlerini çıkarmadan girdi. Uzun süre başı yastığında; Black'in masum, korkmuş ve kaderine razı gelmiş o halini düşündü.
(•••)
Daha şafak yeni sökerken Quidittch sahasına giren kişiler antrenmana gelmişti. Soyunma odasına geçen Gryffindor oyuncuları homurdanıyor bir yandan da hazırlanıyorlardı. James Potter, aka grup kaptanı, heyecanla baş köşeye geçti ve çalışılacak teknikleri anlatmaya başladı. Evet, takım bu sıkı çalışmalardan "ölüyorlardı" ama biliyorlardı ki kazanmayı en çok onlar istiyordu; ve bunun sıkı çalışmalarla geleceğini biliyorlardı.
Yarım saat olmamıştı ki sahaya bir grup daha geldi. Bunlar Slytherin takımının oyuncularıydı. James hepsine göz gezdirdi. Ama özellikle Black'i es geçti. Takım kaptanı Higgs, James'in önüne kadar yürüyüp çirkince sırıttı.
"Sahayı boşaltın, antrenman yapıcaz."
"Öyle mi, ne tesadüf! Biz de antrenman yapıyorduk." dedi Mckinnon yüksek sesle.
Hemen elinden bir kağıt parçası sallandırdı. Bu, Slytherin takımının çalışması için Slughorn'un imzaladığı bir kağıttı. O an Weasley karşı taraftan herhangi birine yumruk atmak için atılırken James onu durdurdu. Dişlerini sıkmış, kaşlarını çatmış yine de bir şey yapmamıştı. Sesinde tükürüyormuşcasına bir ifadeyle takım arkadaşlarına,
"Dostlar, kahvaltı yapmaya gidelim." dedi. Olay çıkarmadan, lanetler okuyarak gerisin geri sahadan çıktılar. Pek de James Potter'lık bi' durum değildi açıkçası. Garip.
(•••)
"Bu kendini beğenmiş, herkese üstten bakan, meymenetsiz p**lerden nefret ediyorum!" diye inletti Gryffindor masasını Sirius.
"İnan ben de ama ne yapabilirdik ki? Bu şerefsizler daha önce de aynısını yapmadılar mı! Benim bir daha aynı cezayı almaya niyetim yok. Quidittch'den men edilmek de istemiyoruz. Kupadan yeterince uzaktayız, bir adım geriye daha gitmeye ihtiyacımız da yok." kesin bir sesle cevap verdi James.
"Ama-"
"Aması yok, ben gerekli cevabı maç zamanı sahada vericem."
Ardından önündeki pastırmayı didiklemeye devam etti James. Bir anda fazlasıyla yorgun olduğunu hissetti. Sonuçta sabah epey erken kalkmıştı. Arkadaşlarına odaya çıkacağını söyleyip büyük salondan ayrıldı. Giriş kapısının yanındaki merdivenlerden çıkarken Slytherin takımının içeri girdiğini gördü. Yüzü öfkeyle kasıldı. Oyuncular şen şakrak bir şekilde ana koridora ilerlerken KSKS ödevini soyunma odasında unuttuğunu fark etti. Hızlıca sahaya döndü, odaya geçerken iki kişinin hararetli konuşmaları duyuluyordu. Ödevini alıp geri dönüyordu ki tartışanların Black ve yanındaki herhangi bir Slytherin idi.
"Regulus! Sonunda emeklerinin meyvesini alıyorsun. Aslında Lord' un seni layık görmemesi imkansızdı tabii kimse ondan başka bunu bilemez ama bu harika!"
"Evet... sanırım, haklısın?"
"Bu özgüvensiz tavır da ne!? Hadi ama Regulus sen Black ailesinin yegane varisisin!!!"
"Evet, bu sebepten sen neden bu kadar heyecanlanıyorsun?"
"Hadi ama, resmi bir ölüm yiyen olmanın gururunu yaşamalısın hem senin gibi bir dehanın aramıza katılmış olması da ittifakımıza da yarar sağlayacak. Lord Voldemort da böyle düşünüyor olmalı."
Sahte bir tebessüm.
"Neyse hadi gidelim bunu ziyafetle kutlamalıyız!"
"Tamam sen önden git birazdan geleceğim."
James saklandı, Black' in de çıkmasını bekledi ama onun yerine hıçkırıklar duydu. Tekrar içeriye bakmaya başladı. Karşı banka çökmüş; kafası duvara dayalı, kolları iki yana sarkmıştı. Zaten beyaz olan teni soğuk hava sebebiyle buz kesmiş; burnu, kulakları, gözleri ve elleri kıpkırmızı olmuştu. Gözyaşları sessizlik içinde yanaklarından süzülüyordu. Ne hıçkırıyor ne yaşlarını siliyordu, ağlamıyor gibiydi sanki...
sanki sadece içindeki keder gözlerinden akıyordu.
Tıpkı bir tabloyu izler gibi izliyordu James Black' i. Gözleri kapalı dudakları aralık sanki bir şeyler sayıklıyor.James anlam veremedi başta sonra düşünmek istemedi. Sadece izledi. Neden kafayı ölüm yiyenlerle ve vahşetle bozan güruhtan olup aralarına katılınca üzülürdü ki insan?
Böyle olmamalıydı.
Black resmi bir ölüm yiyen olduğunu öğrenince kahkahalar atmalıydı, insanları daha fazla küçümsemeliydi, az önceki arkadaşının dediği gibi zafer ziyaferleri vermeliydi...
Böyle olmamalıydı.
İnsanları shiplemekten nefret ediyorum, gerçek hayattaki insanları. Bu her zaman canımı yakıyor, saçma.
Her neyse tabii ki drama çıkartamam bu konuda haddinden fazla beceriksizim. Oy, yorum ve iyi olan her şeyYeni bölüme dek
~左様なら。
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're my best friend | WOLFSTAR + JEGULUS
Hayran KurguYou're my sunshine and i want you to know That my feeling are true I really love you Oh, you're my bestfriend wolfstar + jegulus