Ali ve Berk başından beri toksik olmayan bir kardeşlik geliştirseler nasıl olurdu? Ya Arap'la Hazal ihtimali işlenseydi? Çağrı'nın madde bağımlılığı üzerine daha çok eğilseydi dizi? En önemlisi de, Vefa hiç ölmeseydi , geri döndüğünde kaç kişiden he...
Berk, Can'dan bu itirafı işittiğinde, duyduklarına inanamadı. Can, "İstersen bekleyelim, gizlice izle Vefa'yla Cemre'yi," dedi. "Nasıl olsa bende vakit bol..."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Berk'te de vakit boldu. Karanlık bastırıncaya kadar beklediler arabanın içinde. Ondan sonra Vefa, kanlı—canlı, bir tekerlekli sandalyenin üzerinde, Cemre tarafından çıkartıldı avluya...
İnsanın sevdiği kadını birine bırakması zordu, fakat Ali'yle Berk'in arasında eşi—benzeri görülmemiş bir bağ mevcut olduğu için, bu, bu kadar kolay olmuştu... Vefa'yıysa Cemre'yle Heidi ve Clara gibi görmek, Berk'e Peter'de olduğu gibi tarifi imkânsız acılar, kıskançlıklar yaşatmıştı; ama metanetini koruyarak,
"Onu bana getirebilir misin, Can?" dedi.
Can'ın, Heidi'nin mi, Clara'nın mı kastedildiğini anlayacak kadar kafası çalışıyordu. "Nasıl yapacağım?" diye sordu.
"Vefa tekerlekli sandalyeyle dolaşabildiğine, fakat yatalak numarası yaptığına göre; Cemre burada yedi gün yirmi dört saat kalmıyordur... ne zaman gidiyor Cemre Hanım, biliyor musun?"
"Saat on gibi."
"Peki, ondan sonra Vefa'yla görüşmeyi isteyebilir misin?"
"Ondan sonra da, Vefa'nın karşısına sen çıkacaksın, anladım..." dedi Can. "Bunu senin için yapabilirim sanırım. Hayır, hayır, yaparım kesinlikle!"
"Neden peki?" diye sordu Berk. Emin olmak istiyordu. "Neden bana yardım etmeyi seçtin?"
"Çünkü Cemre'yi ben de seviyorum, ve Vefa'yla olmasına tahammül edemiyorum. Artık Vefa'dan kopması gerekiyor. Benimle olmuyorsa, onunla da olmamalı. Yalnız kalmak çok mu zor ya? Kimseye ihtiyaç duymamak, kendi ayaklarının üzerinde durmak bu kadar mı zor?"
Can, Berk'in önemseyeceği bir rakip değildi; ama değindiği güzel noktalar vardı. Cemre açıktan da olsa liseyi okumalıydı şimdi, üniversiteyi hedeflemeliydi; ama... Can, Cemre'nin gittiğine emin olduktan sonra, Vefa'yı getirdi. Zaten saat sekiz gibi Cemre tarafından avluda dolaştırılmak yetmişti delikanlıya, ama Can'ın ısrarına karşı çıkamadı Vefa. Can, tekrar lazım olabilirdi kendisine. Onun gibi bir şizofren manyak, şakaya gelmezdi... dikkatli kullanılıp atılması gereken bir paçavraydı... kimyasal atık gibi.
Neden sonra, Berk'i karşısında gören Vefa, pek de şaşırmış görünmedi aslında... "Biliyor musun..." dedi nitekim, sesi kendinden değil, bir makineden çıkıyordu. Berk'e göre, karşısında konuşan Vefa değil Stephen Hawking'di adeta. "Bugünün geleceğini biliyordum aslında Berk Yağızoğlu... Ali, Çağrı veya Ege olmaksızın... sadece seninle yüzleşmek... benim de istediğim buydu zaten. Şu anda ben tekerlekli sandalyedeyim sense sapasağlam, aslanlar gibi karşımda dikiliyorsun... ama miyav diyen bir aslan. İlk defa, bir böcekten de küçük görünüyorsun gözüme, gerçek anlamda..."