ÖZEL BÖLÜM: DOĞAL AFET ❤️‍🩹 The EarthQuake

71 5 25
                                        

Önder'in düğün hazırlıklarından ötürü, Çağrı ve Ege kendilerini Çağrı'nın evinde tavla oynarken bulmuşlardı. Bu oyundan sıkılınca akıllarına "şişe çevirmece" oynama fikri gelmişti. Ege, birlikte geçirecekleri geceye biraz heyecan katmanın eğlenceli bir yolu olarak, "Doğruluk mu cesaret mi?" diye gözlerinde muzip bir parıltıyla ilk soran olmuştu.

"Doğruluk," diye yanıtlamıştı Çağrı, kendinden emin bir şekilde.

Ege tek kaşını kaldırmıştı, dudaklarında bir sırıtış vardı: "Eh, sana bilmediğim hiçbir şey soramam. Birbirimizi o kadar uzun zamandır tanıyoruz ki, aramızda hiçbir sır kalmadı."

"İyi ama..." dedi Çağrı. "Merak etmiyor musun, babam evleneceği için hislerimi falan?"

"Ne edeceğim Çağrı Allah aşkına, çocuk gibi babanı mı kıskanacaksın, on sekiz oldun ya..."

"Pekâlâ, sıra sende," dedi Çağrı, gözleri parlayarak. Doğruluk mu cesaret mi?"

"Cesaret," dedi Ege, tereddüt etmeden.

"Tam tahmin ettiğim gibi... Telefonundan rastgele bir numarayı arayıp telefonu açan kişiyle konuşmaya cesaretin var mı?"

Ege, Çağrı'nın eğlence anlayışını zehirlemeye karar vererek güldü. Telefonunu aldı ve rastgele bir numarayı çevirdi, içinde gergin bir heyecan kabarıyordu – çok sevdiği bir duygu. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra karşı taraftan bir ses cevap verdi.

"Merhaba?" dedi ses, biraz kafası karışmış gibi.

"Merhaba, ben Ege. Murat'la mı görüşüyorum acaba?" dedi Ege, Çağrı yerinde kıpırdanmıştı.

"Hayır, yanlış numara," diye kapatmasına rağmen karşı tarafın, Ege Çağrı'yı iyice kıskandırmaya karar verdi. "Vay be, dünya küçük, demek halen Türkiye'desin, ve benim rastgele çaldırdığım aramayı sen aldın ha, tesadüfe bakar mısın...!"

Ege tarafından sabır testine sokulan Çağrı, telefonu alıp hiç tereddütsüz camdan aşağı attı. "Ne yapıyorsun sen!" diye camdan aşağı bakakalan Ege için dert değildi, nasıl olsa çok zengindi ama Çağrı'nın, ayarlarıyla oynanınca aslana dönüşen bir kedi olduğunu unutmuştu.

"Bir daha o ismi ağzına alırsan—"

Çağrı'nın tehdidi yarıda kaldı, çünkü "Çağrı," diye fısıldamıştı Ege; alçak ve boğuk, arzu dolu bir sesti bu. Ege'ye baktı, gözleri adeta kararmıştı, nefesi kısa ve kesik kesik çıkıyordu. Böyle bir anda cinsel arzuyla dolamazdı öyle değil mi? Nasıl kendini bir anda hazır duruma getirebilirdi ki? Çağrı'yla oynuyordu Ege, bu açıktı. Çağrı'ysa giysilerinin arasından vücudunun sıcaklığını hissedebiliyor, parfümünün o tatlı kokusunu duyabiliyordu bu mesafeden. Ona bakışından, ona dokunuşundan, ona hissettirdiklerinden büyülenmişti.

"Ege," diye mırıldandı Çağrı, sesi aynı derecede boğuk ve aynı derecede arzu doluydu; ama oyunun ikinci turunu kaybetmeye niyeti yoktu.

Gözler kilitlenmişti; aralarında sessiz bir konuşma geçiyordu, her ikisinde de yanan arzuya dair ortak bir anlayış vardı. Ege yaklaştı, dudakları neredeyse onunkilere değiyordu, nefesi aralarındaki küçük alanda onunkine karışıyordu. Çağrı, etraflarındaki havada uğultu yapan gerilimi hissedebiliyordu, ikisini de tüketmekle tehdit eden karşı konulmaz arzuyu duyumsamaya devam ediyordu...

Ancak anlaşmayı bir öpücükle imzalamak yerine Ege geri çekildi ve Çağrı'yı nefessiz bırakarak, ona ikinci öpüşmelerinin Çağrı'nın lüsid rüyalarındaki kadar kolay olmayacağını anlatmış oldu. Gülümsedi, dudaklarında bilmiş bir sırıtış, gözlerinde haylaz bir pırıltı vardı. Her iki taraf da; Ege'nin ikinci turu kazanmadığını, ama avantajlı konumda olduğunu kendilerine itiraf ediyordular.

🎈🌼ADANMIŞ 2. SEZON🤍🔚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin