Soğuk... Bu soğuğu daha da artıran kapkaranlık ıssız bir yer. Genç adam nerede olduğunu bilmiyordu ama daha önce hiç duymadığı bir korku bedenini ele geçiriyordu. Yine aynı yere gelmişti. Buraya gelmiş olmaktan hiç ama hiç hoşlanmasa da dokuz aydır ziyaret ettiği bu zifiri karanlığın neresi olduğunu da deli gibi merak ediyordu. Tiz bir ses "Ver onu bana!" diye haykırdığında bedeni bir anda titremeye başladı. Ses çığlık çığlığa bağırırken keşke sussa diye dualar ediyordu içinden. "Sussa keşke" diye mırıldanırken kulaklarını tıkamaya çalışıyordu ama sanki karanlık sadece gözlerinin görüşünü engellemekle kalmıyor tüm uzuvlarını da yok ediyordu. Deli gibi salladığı kolları bir türlü kulaklarını bulup da bu korkutucu haykırışları engelleyemiyordu. Bugüne kadar duyduğu en tiz ses hiç hız kesmeden haykırıp duruyordu. "Ver onu bana! O benim!"
Genç adam ağzını açıp "Neyi vereyim?" demek istiyordu. Neyi vermesi gerektiğini bilmiyordu ama sinirle haykıran ve bedenini lime lime kesen sesi susturmak için canını bile vermeye razıydı ama sesi yine ona ihanet ediyordu. Ses telleri titreşip de kelimeleri oluşturmuyordu. Kulaklarını yırtan çığlıklar onu korkudan tir tir titretse de bu sesin kime ait olduğunu merak etmekten de vazgeçemiyordu. Bu karanlıkta zaman farklı mı işliyordu? Sanki senelerdir bu öfke dolu çığlıkları dinliyormuş gibi geliyordu genç adama ve sonunda yüz yıl geçmiş gibi bir sürenin ardından tiz ses bitmez tükenmez çığlıklarına bir son vermişti.
Karanlık yeniden sessizliğe gömülmüş olsa da buna bile sevinemiyordu genç adam. Bu hatayı bu lanet olası yere ilk geldiğinde yapmıştı çünkü. O zamanlar bu sessizlik sayesinde sonunda rahat bir nefes alacağını düşünmek gibi bir hataya düşmüştü ama asıl kötü kısmın bundan sonra başladığını kısa sürede öğrenmişti. İşte başlamıştı bile. Gözleri yanıp göz pınarlarına yaşlar dolarken kulaklarını dolduran şarkı ona bağıran sesten daha büyük bir korku veriyordu. Bilmediği, anlamadığı bir dilde söylenen bir şarkıdan neden bu kadar korktuğunu da bilmiyordu üstelik. Uyanmak istiyordu ama bu şarkı bitene kadar uyanamayacağını da biliyordu. Dokuz aydır bu ritüleli her gece yaşıyordu ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın bir türlü şarkı bitmeden uyanamıyordu. Sonsuza kadar sürmüş gibi gelen bir zamandan sonra biten şarkı ile gözlerini açtı genç adam.
Yine gün ağarmadan uyanmıştı. Her taraf zifiri karanlıktı ama rüyasında gittiği o karanlık dehlize oranla güneşli bir güne uyandığını düşünüyordu. Vücudu terden sırılsıklam olmuştu, bedeni hala titriyordu. Dudakları kupkuru olmuştu ve kalp atışlarını kontrol edemiyordu. Elini kaldırıp ıslak saçlarını karıştırırken en nefret ettiği kısmı ertelemeye çalışıyordu. Sonunda parmakları yüzünden süzülen yaşlara dokununca sinirle tüm yüzünü kaplayan yaşları silerken kanatları da onu serinletmek için hızlı hızlı çırpınıyordu. Kimseleri uyandırmadan pencereden çıkıp gecenin içinde hızla kanat çırparken rüyasını düşünmemeye çalışıyordu.
Her gece her gece aynı rüyayı görüp her seferinde bir öncekinden daha felaket bir şekilde uyanmaktan bıkmıştı. Neden onu bu kadar etkilediğini bir türlü anlamıyordu ve çevresindekileri bu saçma olayı anlamaması için düşünmemeye çalışıyordu. Kai'nin, uykusunda duyduğu bir şarkı yüzünden ağlayarak ve korku içinde uyandığını öğrendiğini düşünmek bile yeterince korkunçtu zaten. Kendini buz gibi nehrin kıyısına atıp kafasını suyun içine sokarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Kısa süre sonra tüm bedeni suyun içine girmişti. Serin su vücuduna ve kanatlarına değerken titremesi yavaş yavaş yok oluyordu. Kafasını kaldırıp aydınlanan günü selamlarken kulağını yırtan o şarkıyı unutmaya çalıştı.
Nike'ın rüyasında gördüğü yeni haber yüzünden uyanıp nehir kıyısına geldiğinden ve onu izlediğinden habersizdi genç Stymphalia ve tamamen sakinleşene kadar bir süre daha nehirde kaldıktan sonra her şey normal taklidi yapmak için eve dönerken onu büyüten kadının bir şeylerden şüphelendiğinin de farkında değildi.
*Merhabalar yine ben ^^ Kan Yemini ve Black Rose'dan sonra Stymphalia destanının üçüncü kitabı ile karşınızdayım. Kapaktan da tahmin edildiği üzere bu hikayemde Sehun üzerinden devam edeceğiz :))
Aslına bakarsanız bunu bugün paylaşmayacaktım ama benim minik serçem @Balaccie üniversiteli oldu ve okulunun ilk günlerinin keyfini sürüyor ama ben hala ona bir hediye verememiştim bu yüzden onun azıcık olsun sevindirebilirim diye düşündüm.
Bitanem yepyeni bir deneyimin çok ama çok güzel bir geleceğin kapısını araladın. Zorlukların olacak, bunaldığın sıkıldığın yeter artık dediğin anların olacak ama bunların yanında o kadar güzel hatıralar edineceksin ki dört sene sonra yeni girdiğin o kapıdan çıktığında sadece o iyi şeyleri hatırlayacaksın. Güven bana, bu seneler hayatının en güzel seneleri olacak o yüzden bir an önce alışıp keyfini sürmeye başla. Çünkü bittikten sonra arkana dönüp ne kadar çabuk geçti yıllar diyorsun. Her günün tadını çıkar dolu dolu yaşa ve dört sene sonra diplomanı alıp gururla öğrencilerinin karşısına geç! Bu arada da benim hikayelerimi okumaya devam edersen mutlu olurum tabi ^^ Unutmadan kapak içinde çok ama çok teşekkür ediyorum ^3^
Son olarak tüm okuyucularıma; ben yazarken çok eğleniyorum umarım siz de benim gibi eğlenerek okursunuz ^^ Benimle birlikte bu büyülü dünyaya yolculuk edip bana destek olduğunuz için teşekkürler ^,^*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mermaid Song
FantasyStymphalia'lar yeni bir görevleri olana kadar, sürekli ihmal ettikleri ama artık alıştırma yapmaları gerektiğini düşündükleri nihai formlarını kontrol etme çalışmaları yapıyorlar ama işler Sehun için hiç de iyi gitmiyor. Baekhyun ve Kai gibi günle...