Bölüm 6

176 21 29
                                        

Sehun, Nike gittiğinden beri geçen üç gün boyunca bir dakika bile uyumamış olan diğer üçlüye katıldığında getirdiği odunları da bir kenara güzelce istiflemişti. Nike'ın yokluğunu bastırmak için sıkıntıdan Ilaisa'nın işlerini yapan Stymphalia'lar sınırlarını zorluyorlardı. Eğer Nike bu gün de gelmezse Ilaisa onları daha fazla durduramayacağının farkındaydı. Özellikle de sınırdaki kayalardan hiç ayrılmayan Baekhyun'un daha ne kadar sabredebileceğini bilmiyordu yaşlı Palcureehn.

Luhan beklerken evde bir ileri bir geri yürümek gibi anlamsız bir alışkanlık edinmiş Kai ise karakterine tamamen ters bir şekilde sabahtan akşama kadar sessizce tavanı izlemeye başlamıştı. Diğerleri kendi dertleri ile bu kadar meşgul olmasalardı Kai için fazlasıyla endişelenebilirlerdi. Ilaisa yemek hazırlamıştı ama hiçbirinin yemeyeceğinin farkındaydı bu yüzden ısrar etmek yerine kokunun onları etkilemesini beklemişti. Günler ilerledikçe ve Nike hala çıkıp gelmedikçe Ilaisa'nın da korkuları gün yüzüne çıkıyordu ama yine de bu kadar gözün altında bu korkuları bastırmayı başarıyordu.

Nike'ın kolay kolay başarılı olamayacağının farkındaydı ama bu kadar uzun süreceğini de düşünmemişti. Hava karardıkça kararıyordu ve Nike'ın gidişinin üstünden geçen yetmiş altıncı saatin sonuna yaklaşmak üzereydiler. Baekhyun'un normalde geliş saati iki saat geride kalmıştı ama Ilaisa yılların verdiği tecrübe ile onun bu gece gelmesini beklemiyordu. İçinden bir ses genç adamın şu an ona haber vermeden bir kabarcık yapacak birini arama yoluna düştüğünü söylüyordu ama içeriden gelen kıpırtılar yüzünden bu düşünceyi silip bıkkın adımlarla şu an Stymphalia'lar için özel olarak genişletilmiş odaya girdi.

Sehun'un "Bu kadar yeter gerçekten! Ben gidiyorum. En fazla ne yaparlar ya ölürüm olur biter. Bu şekilde beklemek zaten öldürüyor beni. Üç gün oldu üç gün! Ya ona bir şey yaptılarsa" diye haykırıyordu. Luhan ve Kai kendilerini ateşleyecek bir şey arıyormuş gibi ayağa kalkmış onun bu fikrine eşlik ederken çoktan deniz halkının yaşadığı sulara girmek için birbirlerine gaz vermeye başlamışlardı. Ilaisa'nın tırtıklı sesi "Peki suya girdikten sonra nefes almayı nasıl başarmayı düşünüyorsunuz sizi kuş beyinliler" dediğinde üç Stymphalia'da yarı bedenleriyle ona dönmüştü.

Yaşlı Palcureehn'i baştan aşağı süzdüklerinde en fazla yarı bellerine kadar gelen adama saldırırlarsa ne kadar başarılı olacaklarını tartarken savrularak açılan kapıda sanki kurtarıcıları yatıyormuş gibi üçünün de bakışı kapıya dönmüştü. Gelenden cesaret alan Luhan "Sen bize yardım edersin ihtiyar! Nike'a yaptığın gibi bir kabarcık yaparsın bize de olur biter. Bugün ne pahasına olursa olsun oraya gideceğim ben. İster gönül rızası ile yardım edersin ister de..." diye kaşlarını kaldırıp parmaklarını çıtlatırken Kai ve Sehun da ona destek olurcasına kollarını göğüslerinde birleştirmişlerdi. Yeni gelen müttefiğin cesareti hepsinde yansıyordu ve Ilaisa biraz güç kullanması gerektiğini düşünüyordu ki Baekhyun'un sakin ama oldukça otoriter sesi "Yeter" demişti.

Bu kelimenin kendilerine sarf edildiğini fark etmeleri birkaç dakika alan Stymphalia'lar şaşkın gözlerle Baekhyun'a bakarlarken genç adam yavaş adımlarla gelip bir koltuğa oturmuş ve dışarıyı izlemeye başlamıştı. Dayanamayan Sehun "Ne demek yeter! Ne demek yeter! Sen de Nike'ı merak ediyorsun ve gitmek istiyorsun. Bize birer kabarcık yaparsa..." diye eliyle koluyla çırpınarak arkadaşının önünde durmuş ama Baekhyun'un bakışlarıyla yutkunup susmuştu. Gözleri dolan en genç Stymphalia "Nike'ı merak ediyorum" demişti. Ona karşı her zaman kibar olan Baekhyun'un gözlerinde gördüğü bakışla kırılmış olsa da yine de yardım etmesi için yalvarmaya kararlı gibi görünüyordu ama Luhan ve Kai çoktan ikileme düşmüşlerdi. Eskisi kadar kararlı olamayan ısrarları için birkaç kelime arıyor gibi görünüyorlardı. Ilaisa beklemediği bu destek karşısında şaşırmış olsa da bunu fark ettirmemek için köşede bir koltuğa çekilmiş karşısındaki dörtlüyü izliyordu.

Mermaid SongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin