Mermaid Song

Bölüm 2

Nike'ın yeni görevi ilan etmesinin hemen ardından alelacele hazırlanıp yola çıkan ekip bir yıl sonra yine bir göreve gidiyor oluşun mutluluğunu yaşıyordu. Onlar için uzun bir ara sayılıyordu. Dinlenemeden peş peşe gittikleri görevlere o kadar alışmışlardı ki bu bir yıl onlara oldukça sıkıcı gelmişti. Nike bile şimdi yola çıktığı için kanının kaynadığını hissediyordu. Kai'nin "Daha önce hiç Jala Samajya'ya gitmemiştim. Bayağı tecrit edilen bir yer galiba. Diğer tüm gezegenlere uzak tek başına bir yer" dediğinde Marvel'dan, Nike'ın evinden ayrılalı neredeyse bir hafta oluyordu ve hala yolun yarısını ancak aşabilmişlerdi. Nike'ın ve diğerlerinin hızı olmasa bu süre daha da uzayacaktı ama evrenin en hızlı yaratığı olan Nike ve ondan sonraki en hızlı yaratıkları olan Stymphalia'lar bu süreyi kısaltabiliyordu. Nike içini çekerek "İyi ki de öyle. Onların diğerlerine yakın olması demek bizim her gün orada birilerinin kafasını eziyor olacağımız anlamına gelirdi." dedi. Kızın onlardan böyle büyük bıkkınlıkla bahsetmesine alışan ekibi gittikleri yer hakkında daha fazla bilgi almak için daha fazla ısrarcı olmamışlardı. Yine de denizkızlarını görebilecek olmaları büyük bir heyecan dalgası yaratıyordu.

"Daha önce hiç deniz kızı görmedim ben. Onlar hakkında sadece anlatılanları dinlemiştim ve şimdi kendi doğal ortamlarında görebilmek çok ilginç olacak"

"Oraya hayvanat bahçesi ziyaretine gitmiyoruz Kai. Yanlarında sakın böyle bir şey söyleme. Oldukça gururlu yaratıklardır ve sen gözünü açıp kapayana kadar cezanı verirler."

Baekhyun'un uyarısını Sehun'un tehdidi izlemişti. "Ayrıca birileri Milliana'nın kulağına bir şeyler fısıldayabilir. Eminim prenses deniz kızlarına sulandığını duyduğunda çok eğlenecektir" diye dil çıkardığında Kai suratını asıp "Onun için dememiştim. Deniz halkı bilinen en güçlü ırklardan biri. Sadece bunun için merak ediyorum" diye savunmaya geçse de arkadaşlarının inanmayarak dalga geçmelerine engel olamamıştı. Elfler ülkesinden ayırldığından ve bu kadar romantik biri olduğu açığa çıktığından beri arkadaşlarının en büyük eğlencesi olmuştu bu imalar. Bu şamataya katılmayan tek kişi olan Baekhyun, Nike'a yakın uçuyor ve her zaman ki gibi sessizliğini koruyordu. Nike ona bakıp "Ne o ufaklık. Bu sefer de sen mi bir parçanı ardında bıraktın?" diye sorduğunda Baekhyun biraz bekleyip "Ilaisa'nın yanına gideceğiz değil mi?" diye sormuştu. 

Nike'ın yüzündeki gülüş silinirken kafasını sallayıp "İyi biri oduğunu söyleyemem ama bir Palcureehn'e göre güvenebileceğim tek kişi o" demişti. Baekhyun daha önce bu ülkeye hiç gelmese de hakkında çok şey dinlemişti. Palcureehn'leri, özelliklerini ve haklarında öğrenbileceği her şeyi öğrenmişti. Nike ona ne istemişse anlatmıştı ve özellikle Ilaisa adlı Palcureehn'i hiç görmemiş olmasına rağmen fazlasıyla iyi tanıyordu. 

"Ilaisa öyle çok sevecen biri değildir Baekhyun ama bize yardım edebilecek kadar işe yarardır. Şimdi çok yaşlanmış olmalı"

"Kim o? Kim!"

Sehun ikisinin arasına uçarken son zamanlarda ilk kez doğru düzgün gülerken gördüğü çocuğun saçını karıştıran Nike "Eski bir dostum. Stymphalia'ları sever. Yani sevmeye en yakın duyguyu hisseder diyelim. En azından sizden birini görünce bana her seferinde yaptığı gibi sivri bir çubuğu göbek deliğinizden sokup omurganızı parçalamaya çalışmıyor" demişti yüzünü ekşiterek. Luhan ve Sehun gülerken Kai önlerine geçmiş ters ters uçarak "Bak şimdiden sevdim ben bu adamı" demişti.

"Kim peki?"

"Eski bir suçlu. Zamanının en büyük stratejistiydi."

"Şimdi de o mu bir şeyler planlıyor yani?"

"Ah sanmam. Emekli oldu yaşlı tilki. Yine de bir şeyler bilmiyorsa kulağımı keserim"

Göz ucuyla Baehyun'a bakarken çocuğun sakin olduğunu gördüğüne sevinmişti. Baekhyun'un ondan bile daha olgun davranan biri olabilmesi Nike'ın gerçekten gurur duyduğu özelliklerinden biriydi. Diğerleri gidecekleri gezegen hakkında tahminlerde bulunup Ilaisa'nın onları nasıl karşılayacağını düşünürken Baekhyun çoktan kendini görevine odaklamıştı. Seyahatlerinin kalanında sadece iki kez duran grup varış yerlerine geldiğinde Nike dört bir tarafından hayranlıkla yükselen sesler duyabiliyordu.