16. Bölüm

28 2 4
                                    

Sabah kuş cıvıltıları, harika bir sucuk kokusu ve annemın kondurduğu küçük öpücükle uyandım. "Tatlım, kalkta yemek yiyelim hadi. Yüzünü yıka aşağıya in." Yorganımın altında uyanmak için gerindim. Uykulu uykulu ayağa kalkıp banyoya gittim, sucuğu daha fazla bekletmek istemeyip yüzümü yıkayıp aşağıya indim.

İndiğimde harika bir sofra beni karşılamıştı. Hemen oturup yemeğe başladım. Annemde benim ardımdan yemeğe başladı, hem yemek yiyor hemde konuşuyordu. "Babanın işi erken bitmiş. Akşam gelecek yani." Dedi durgun bir sesle, annemde muhtemelen yaşanacakları biliyordu , o yüzden modu düşüktü. Yapay bir gülümseme ile "ne güzel" dedim.

Biraz sessizlik olduktan sonra annem konuştu. "Alışverişe gitmek ister misi? Uzun zamandır anne kız vakit geçirmiyoruz. Hem ikimiz için de iyi olur." Bunu duyduğuma sevinmiştim. Çünkü bu hayatta en sevdiğim şeylerden biride alışveriş yapmaktı. Heyecanla öme atıldım ve "çok isterim" dedim. Annem bana gülümsedi ve yemeğini yemeye devam etti. Bende ona geri gülümsedim ama moralim bir anda düştü.

Aklıma mattheo gelmişti. Dün geceden beri aklımdan çıkmıyordu. Ondan ne kadar nefret ettiğimi anladım ve yüzümü buluşturdum. Bunları kafama takmak istemiyordum çünkü şuan hayatım gayet güzel geçiyordu. Yakışıklı bir sevgilim, harika arkadaşlarım ve mükemmel bir annem vardı. Bunları düşünürken yemeğimi bitirmiştim, izin alıp sofradan kalktıktan sonra odama gittim ve hazırlanmaya başladım.

Üstüme lacivert bir sweat, altıma ise siyah bir eşofman giydim hafif bir makyaj yapıp odadan çıktım. ben odadan çıktığımda annemde hazırlanmaya başlamıştı. Mutfakla birleşik olan salona oturdum ve televizyonu açıp haber izlemeye başladım. Uzun zamandır Hogwarts'ta olduğum için muggle dünyasından nerdeyse kopmuştum. Haberleri izlemeye devam ederken annem hazırlanıp yanıma gelmişti.

Lacivert midi boy tatlı bir elbise giymişti altında ise beyaz spor ayakkabilari vardı. Ah annem benim ne kadar tatlı gözüküyordu. Annem elindeki araba anahtarlarını sallayıp kapıya doğru yürürken omzuna beyaz çantasını aldı. Hemen onu takip ettim ve prenses koltuğuma geçtim.

Şehirdeki en büyük AVM'lerden birisine gittik ve babamın parasını çatır çutur harcadık. Kendime uzun zamandır almak istediğim siyah midi bir elbiseyi almıştım, bir kaç parça daha kıyafet ve bir kaç kozmetik alışverişi yapmıştım. Her genç kız gibi alışveriş yapmaya bayılıyordum. Eve geldiğimizde yorgunluktan hemen kendimizi bir kanepeye attık. Aldiklarimizi içeri götürdüm ve hemen ikimize bir yorgunluk kahvesi yaptım.

İçeri geldiğimde annem telefonda babamla konuşuyordu. Babam yarım saate geleceğini söylemisti, anneme kahvesini uzattım ve konuşmaya başladı.

Agatha: Baban geliyor. Biliyorum saygını korumak zor olacak ama olabildiğince sakin olmaya çalış. Kavga etmek istemeyiz.

Kahvesinden bir yudum aldı, ve fincanı sehpaya bıraktı. Cevap vermedim sadece kafamı salladım çünkü bu konular konuşmak isteyeceğim son şeylerdendi. Saat yaklaştıkça geriliyordum. Kahveler bittiğinde fincanları mutfağa götürdüm. Yatıştırıcı hap almak istiyordum ama annem her zaman buna karşı çıkıyordu. Annemin içeride olmasını fırsat bilip ilaç kutusundan hemen iki tane yatıştırıcı içtim.

Zilin çaldığını duyduğumda elim ayağım birbirine karıştı ve hemen içeri geçtim. Annem çoktan kapıyı açmış babamı selamliyordu. Birbirlerini sevmemelerine rağmen benim önümde saygılı davranıyorlardı. Beni görünce babam hafif duraksadı ve gülümsemeye çalıştı. Ona selam verdim ve gülümsedim, oda ağzının içinde mırıldanarak selam verdi. Kalbimin kırk yerinden parçalandığını fiziksel olarak hissettim. En azından o benim babamdı, bana olan bu tavrını asla anlayamıyordum.

Kanepeye oturdu ve bende onun çantalarını odasına çıkarttım. Geri geldim ve annemin yanına oturdum. Babam annemin karşısında oturuyordu. Annem sohbet başlatmaya çalışıyordu babamın işlerinin nasıl olduğunu soruyordu babamda konuşuyordu. Annem sohbetlere arada beni katıyor babamla yakınlaşmamı sağlıyordu. Babam bana döndü ve seslendi. Seslenmesi ile irkildim ve "efendim" dedim.

Albert: Hogwarts güzelmi? O kadar gitmek istediğine degdimi bari?

Mira: Evet güzel. İyi ki oraya gitmek için ısrar etmişim.

Aramızdaki soğukluk çok uzaktan bile fark edilebilirdi. Daha oraya gitmeden önce aramız çok iyiyken birden bire kötüleşmişti. Benim abim gibi olmamdan korkuyordu. Abimde benim gibi ısrar edip gitmişti o okula ama daha fazla dayanamayıp okulu bırakmıştı. En çok olayların yaşandığı döneme denk gelen abim aslında çok bile dayanmisti. Şimdi bizden uzakta kendi başına yaşayıp arada bize mektuplar gönderiyordu.

Abimle sıkı bir bağımız vardı. Onu en son 3 yıl önce görmüştüm. Benden sadece bir yaş büyüktü ama bana küçükken ona abi demem için baskı yapmasindan dolayı ona abi demeye alışmıştım. Abim uzun boylu cüsseli bir yapıya sahipti. Oda benim gibi siyah saçlı yeşil gözlüydü. Jacop... Güçlü yıkılmaz anlamına gelen ismi tamamen abimi tanimliyordu.

Babamla bu soğuk sohbetin ardından gece geç olduğu için odalara geçtik. Sanırım o can alıcı sohbet yarın yapılacaktı. Odama geçtim ve düşünmeye başladım. Düşüncelerim yavaş yavaş yok olurken bu günü bitirip uykuya daldım.



Hiaaahhgg uzun zamandır bölüm atmiodum. Aklıma bir şey gelmiodu çünkü. Abisini sizce görebilecek miyizzz Vote atmayı unutmayın seviliyorsunuz ✨💗

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Beni seviyor musun Draco? (Draco Malfoy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin