8.BÖLÜM

52 16 0
                                    

Gece makineden tiz bir ses yükseldi, Burak'ın kalbi askerliği bırakmaya dayanamamıştı. 

Gözlerim anne ve babasına kaydı, annesi hemen ayağa dikildi ve cama doğru koştu.                              " OĞLUM! BIRAKMA BİZİ!" diye bağırdı, cama vurmaya başladı. " YILLARCA YOLUNU GÖZLEDİM OĞLUM BIRAKMA BİZİ!" diye bağırdı tekrar, o gün öğrenmiştim Burak'ın hayatını.

 Normalde 3 kardeşlermiş  ama hain bir saldırıda ailesinin ve onun gözlerinin önünde öldürmüşler abisini. Babası anlattı bana bunları, ertesi gün cenazesi olmuştu. Kız kardeşi o gün hiç konuşmadı. 

Herkes tabutun etrafında ağlarken  ortama bir sessizlik çöktü ve son ses bir şarkı çalmaya başladı. 

"Vurulan benim gardaşım Allah'ım

Her gün tek tek gardaşım ölüyor
Elimden gelmiyor bak hiç bir şey.

Ondan sonrası şarkıya dönüyo,
Şehidim anne bak kan içinde Yine kan döktük tamam yeter be!
Askerim ölmüş sebebini arama Hakkaride hain bi çatışma.


Yetmiş milyon adıyla bende, Haykırıyom evet, tüm kinimle
Şimdi herkes beni iyi duysun Gardaşım ölmüş vatan sağ olsun.

Artık Türkiye sen susamazsın. Evlatların gidiyor, duramazsın.
Düşünüyo musunuz bu nasıl feryat? Kaç yıl çileyle büyüttüm Allah'ım.


Bak yine garibin ocağı yıkıldı. Gene bir ananın kanadı kırıldı.
Belki bugün senin ocağın tütüyor, Bana olmaz deme bunu kim biliyor.


"Ne mutlu Türküm, Vatan Sağ olsun!" Diyerek 70 milyon ayakta.
Şehidim artık rahat uyursun Ay yıldızlı bayrak ayakta." 

Çalan şarkıya hiç bir üst rütbeli susturun emrini veremedi. Herkes sessizce dinledi sadece, tabuta yaklaştım. " Seni üzdüysem hakkını helal et." diye fısıldadım, cenaze bittiğinde kimse ile konuşmadan yatakhaneye gittim. Yatağıma uzandığımda hemen uykuya dalmıştım.

Burak vardı rüyamda, " Siz beni hiç incitmediniz komutanım, ölen abime çok benziyordunuz ve size her baktığımda onu görüyordum. Haklarım helaldir size ama sizden tek bir isteğim var. Ailem bugün değil yarın dönsünler eve." dedi, terler içinde uyandım rüyadan.

Hızla telefonu açıp babasını aradım. " Alo Rasım amca siz bugün dönecektiniz ya. Yarın dönseniz ben otobüs biletlerinizi öderim." dedim, " İyi ama oğlum nerede kalırız?" dedi adam, 

" Amca ben size evimin anahtarını vereyim, orada kalırsınız." dedim, " Allah razı olsun oğlumda neden bugün gitmiyoruz?" dedi, olanları anlattığımda adam ağlamaya başladı. 

" Tamam oğlum." dedi, hızla bölük komutanın arabasının anahtarını aldım ve otogara gittim. 

Bavullar ile bekliyorlardı.  Onları evime bıraktım ve otobüs biletlerini ayarlayıp tekrar okula döndüm. Uyuduğumda rüyama yine Burak girdi, ama bu sefer ben kendimi görebiliyordum.

Sarıldı bana, " Teşekkür ederim komutanım, yine abiliğinizi yaptınız." dedi, bir şey diyemedim.

Ağzıma felç vurmuştu sanki. Beyaz bir ata bindi ve çok uzaklara gitti, 

                                                                                            *

" Bozkurt kalk." dedim sessizce, herkes gözünü açtı ve yataktan aşağıya atladı. Herkes somurtuyordu. Boş yatağa baktığımda içim acıdı tekrar, Aliş telefonu aldı direk eline. 

" Bora komutanım Hakkari'ye giden bir otobüs kaza yapmış. Bütün yolcular ve şoför ölmüş." dedi, " Hissettin mi kardeşim?" diye mırıldandım, gözümden bir yaş süzüldü. 

" Ne hissettin mi komutanım?" dedi Aliş, " Bir şey yok aslanım hazırlanın kahvaltı salonunda bekliyorum." dedim ve koluna dostça iki tokat attım. Herkes şok içinde bakıyordu bana. 

Bu kadar sakin olmamı ve onlara iyi davranmamı beklemiyorlardı tabi. Kahvaltı salonuna inip timimin masasına geçtim. Kahvaltı salonu sessizdi, kimse konuşmuyordu. 

Biraz çalıştıktan sonra mola vermiştik, ben bankta otururken Albay Ali yanıma yaklaştı. Hızla ayağa kalktım. " Bora Yüzbaşım, öncelikle başın sağ olsun." dediğinde bağırdım,

" Sağ ol!" diye, " Rahat oğlum, rütbede değiliz." dedi, adamın gözlerine baktım.

" Bir şey mi oldu?" dedim, " Alayda yemek yiyeceğiz, kızımı çıkışta sen getirir misin?" dedi,

" Emredersiniz komutanım." dedim istemeyerek, " 15 dakika sonra sınıfında ol, 9/A Hilal Özçelik." dedi, 

Başımı salladım, adam tam giderken tekrar konuştu. " Yemekte sende yanımda ol Sipahi." dedi, 

" Emredersiniz komutanım!" diye bağırdım, sırıttı ve bu sefer gerçekten gitti. Hızla yatakhaneye gittim. Traş oldum, temiz üniformayı giydim. Saçımı başımı düzelttim ve kızın sınıfına gittim.

Kapıyı çalıp içeri girdiğimde bütün kafalar bana döndü, " Böldüğüm için özür dilerim, Hilal Özçelik'i almam lazım." dedim, " Neden?" dedi hoca, " Açıklayamam." dedim, 

" Neden açıklayamıyorsunuz? Bu durumda öğrencimi bırakamam. Hem siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Def ol sınıfımdan!" diye bağırdı, kadın. 

" Hanım efendi, özel kuvvetlerden bir asker var karşınızda ses tonunuza ve cümlelerinize dikkat edin." dedim dişlerimi sıkarak.

" Beni ilgilendirmez çık dışarı!" diye bağırdığında kan beynime sıçradı.

 " BANA BAK KADIN BENİ DELİ ETME! YENİ ŞEHİT VERDİM ZATEN!" diye bağırdım, 

" Senin karşında öğretmen var hadsiz!" diye bağırdı,  " Senin karşında da bir Yüzbaşı var hatırlatırım!" diye bağırdım, 

" Çık dışarı!" diye bağırdığında üstüne yürüdüm. " Bana bak, kaşınma. Sürerim seni buradan!" diye bağırdığımda bir kaç adım geriledi. " Sen beni tehdit mi ediyorsun?" dedi, 

" Hayır, olacakları söylüyorum." dedim, " Hilal, baban alayda yemek yiyecekmiş in aşağıya geliyorum ben." dedim, kadına bir süre daha baktıktan sonra dışarı çıktım.

Kız ile koridorda yürürken Hilal konuştu. " Öğretmenimizin oğlu şehit de sizi görünce oğlu aklına geldi sanırsam." dedi, " Beni ilgilendirmez, karşısında öğrencisi varmış gibi bana bağıramaz." dedim, motor kaskının tekini ona verdim ve alaya doğru giderken yanımıza bir motor yaklaştı.

Asena'nın motoruydu bu! Kıza uzandığında hızla diğer seride geçtim ve hızla alaya vardım. 

Yemek salonuna geçtiğimizde benden üst rütbeli kişilerin olduğu bir yemek olduğunu fark ettim.

Yemekte bana bir şey sorulmadığı sürece ne konuştum ne de bir şey yedim. Kötü hissediyordum daha önce hiç kendi timimden birini kaybetmemiştim.

Okula geri döndüğümde Mert hızla yanıma yaklaştı. " Burak'ın babası bir ev anahtarı bıraktı komutanım." dediğinde " Sağ ol." dedim ve cebime koydum.

Eğitimler devam ettikten sonra akşam yemeğinde Alparslan yanıma yaklaştı. " Başın sağ olsun." dedi, " Vatan sağ olsun." dedim, " Babamın adını hatırlıyor musun?" dedi, aklıma bir isim gelmişti. Ama ses de isim de çok boğuktu.

" Fatih... Tekin mi?" dedim, sırtıma vurdu ve hızla yanımdan uzaklaştı. Ben kimi ve neyi unutmuştum lan? Bazı sahneler gözümde canlanıyordu ama kafamda tam oturmuyordu. 

Yatakhaneye gittiğimde dolabımdan eski bir defter çıkardım ve hatırladıklarımı yazdım.

Fatih Tekin

Rize

Komando 

Kidemli Başçavuş

Ankara Lojman.

Doğum gününün ertesi

Düz tabut

Asker olacağımıza dair yemin.

Ve... Asena Tekin ve Alparslan Tekin



ASENAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin