Askeri lise de deprem nedeniyle askeri lise öğrencileri normal lisede eğitim görmeye başlarlar ve Yüzbaşı Bora Sipahi unutmak zorunda kaldığı geçmişiyle yüzleşir.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ne zormuş dayanmak; yokluğuna akşamları
Çekilip, için için ağlamak bir kenarda Hatırlamak gözlerini, dalgın ve sevdalı Özlemek sonra deliler gibi şarkılarda...
( Asena'nın anlatımı)
Yağmurun altında uzun süre kalmıştım, kıyafetlerim üstüme yapışmıştı. Olduğum yere çökmüş bekliyordum sadece. Her zamanki gibi.
Küçükken babamın şehit olduğuna dair her hatırladığımda gözümde canlanan bir an var:
Babamın cenazesindeyiz, tabutun dibinde halamın kucağına oturmuş sadece bakıyorum. Derken bir adam geliyor, halamın kucağından beni alıyor ve kendi kucağında beni tutup konuşuyor. Yıldızlarına bakıyorum, Albay'mış adam. Babam öğretmişti bunları. Adının anlamı gibi bir kız ol demişti bunları anlatırken.
Adam " Hakkını helal et zümrüt gözlü kız, babanı koruyamadığım için..." dedi ve adamın gözünden bir damla yaş süzüldü. Alnıma bir öpücük kondurduğunda babamın her beni öptüğünde hissettiğimi hissettim. Diğer sınıftakilerin babalarının sakalları hep öperken batıyormuş, öyle diyorlardı. Ama ben şanslıydım, babam her gün sinek kaydı traş olurdu.
Adama dönüp " Bayrağımız göklerde dalgalanacaksa dökülen şehitlerin kanı helaldir." demiştim, halbuki babam öldüğünde sadece 8 yaşındaydım. Babam her şehit haberi çıktığında bunu söylediği için unutmamıştım. Abim geldi yanıma, " Kardeşimi alabilir miyim?" dedi sert bir sesle, adam beni kucağından indirdi. Diz çöktü abimin önünde, önce saçını okşayıp sonra alnına öpücük kondurdu sessizce. " Sen asker olacaksın." dedi adam, abim surat ifadesini hiç bozmadı, konuşmadı. Sessizce baktı sadece, her zamanki olduğu gibi. Çocukken de çok konuşmazdı. Zeynep'te böyle olduğu için hep iyi anlaşırlardı.
Alparslan Zeynep'in saçlarını örerdi ve tokalar takardı, canı yandığında kendi canı yanmış gibi suratını buruşturur ve kimsenin ona bir şey söylemesine izin vermezdi.
Daldığım evrenden uyandığımda başımda bir adam vardı. "İyi misin bacım?" dedi,
" İyiyim." dedim ve ıslak zeminden kalktım, " Kriz falan geçiriyorsun sandık abla, kusura bakma." dedi ve arkadaşı ile koşarak uzaklaştılar. Okula geri döndüğümde bahçede bir tane bile insan yoktu, hızla revire çıktım. Temiz kıyafetlerim vardı orada, kapıyı kilitleyip giyindim ve koltuğuma geçip gelecek öğrencileri bekledim.
İçeri bir kız girdi, " Neyin olduğunu ve ismini soy ismini söyle." dedim, " Adım Hilal Özçelik ama doktor hanım açık konuşmak gerekirse sınavdan kaçmak için geldim." dedi, göz devirdim. " Oradan bakınca çocuk eyleme merkezi olarak mı görünüyorum?" dedim sinirle, " Ne olur yani burada otursam?" dedi çirkef bir sesle.
" Çok şey olur, sonra müdürle ben uğraşıyorum. Söyle öğretmeninin adını." dedim sert bir sesle,
" Bora Sipahi." dedi, şok içinde bakakaldım. Kız o anda telefonla uğraşıyordu,