Güneş bir kaç saat önce doğmuştu. Telefonu çaldı. Arayan Jesica'ydı. Jesi sesinden anladı. Alen'e bir şey olmuştu. İlk defa bu tonda onunla konuşuyordu. Sanki sesi çok uzaklardan geliyordu. "Neredesin? Ben hemen geliyorum!" dedi. Yarım saat sonra Alen'in yanına geldi. Alen hiç konuşmuyordu. Konuşmak istemiyordu. Ama Jesi olanı biteni öğrenene kadar vazgeçmedi.
Sonun da Alen'den her şeyi öğrendi. Ona polise gitmesi gerektiğini söyledi. Alen kabul etmiyordu. Sonunda Jesi'yi kaybedebilirdi. Bunu ona da söyledi. Ama Jesica kararlıydı. "Bana hiç bir şey olmayacak. Polise gidip yardım isteyeceğiz. Onlar ikimizi de korur. Ama bu şekilde hayatımız nasıl olacak? Ben her gün öldürülme korkunu yaşamak istemiyorum. Her zaman yanındayım. Bu günleri birlikte atlatacağız. Lütfen beni dinle, eğer beni gerçekten seviyorsan polise gideceksin Türko tamam mı?" Son sözlerini bozuk Türkçe aksanı ile söyledi Jesi. Alen'in gözlerinin içe bakarak korkusuzca konuşmuştu.
Alen ondan ve ona olan sevgisinden de güç almış ve ikna olmuştu. Birlikte polise gidip olanı biteni anlatmışlardı. Polis aynı gece patronunun ofisine baskın yapmış ve patronu ve adamlarını hapse atmıştı. Artık derin bir nefes alma zamanıydı. Bu ne olduğu belli olmayan adamlardan, onların kirli işlerinden kurtulduğunu düşünüyordu. Ama içinde anlam veremediği bir sıkıntı vardı...
Bu olaylardan yaklaşık bir hafta sonra okul çıkışı Jesi ile her zaman gittikleri nehrin karşısında bulunan kafeye gitmek için sözleşmişlerdi. Ona bir de hediye almıştı. İnci bir kolye. Yarın Jesi'nin doğum günüydü. Ama o süpriz yapmak istemişti. Bugün doğum günü hediyesini verecekti. Heyecanlıydı.
Parka Jesica'dan önce gitmiş onu bekliyordu. Jesica'nın sesini duydu "Alen!". Gülümseyerek, koşar adımlarla geliyordu Jesi ağaçların arasından. En sevdiği uzun su yeşili elbisesini giymişti. Kolları hafif dantel desenliydi. Elbisenin kollarında ve düğmelerinde papatya deseni vardı. Özel günlerde giyerdi bu elbiseyi. Ona çok yakışıyordu. Alen özenle paketlediği, inci kolye kutusunu cebinden çıkardı. Heyecanla uzaktan gelen Jesica ya doğru uzattı. Henüz yanına gelmesini bile bekleyememişti. Onu her gördüğünde aynı heyecanı yaşıyordu. Sanki dünya onunla farklı dönüyordu. Onsuz farklı. Jesi Alen'in elindeki gri parlak hediye paketini farkedince bir an durdu. Heyecanla bir adım atmıştı ki ıslık sesine benzeyen, nereden geldiği belli olmayan bir ses duyuldu.
Jesica ikinci adımı attı ve olduğu yere yığıldı. Alen dondu kaldı bir an. Ne olduğunu anlayamamıştı. Sonra Jesica'nın yanına koştu. Sanki zaman yavaşlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEN
General FictionKardeşimin hikayesi ALEN. Bir gidiş, bir geride kalışın hikayesi. Deniz ve Alen köklerinden çok uzakta, okyanus ötesinde bir ülkede Avustralya, Melbourne' de yaşayan iki kardeştir. Her şey Alen'in birgün hayallerini gerçekleştirmek için bir iş t...