Bir Müslüman, bir Hristiyan...7

18 4 0
                                    

"Alen sen Jesica'nın ilk ve son aşkı oldun. Senin adını anmadığı bir günü bile olmadı. Seninle yatar seninle kalkardı." Bu geçmiş zaman cümleleri can yakıyordu... Sustu bir an. Sonra devam etmeye başladı. "Sen onun bu hayatta en sevdiği kişi oldun. Sana çok kızgınım... Ama ben Tanrıya inan bir kadınım. Her ne olduysa o istediği için oldu. Seni suçlamıyorum. Sen de sakın kendini suçlama. Jesica her zaman bizimle olacak. Şimdi bizi izlediğine eminim. Senin bu halini görüyorsa neler hissedebileceğini bir düşün... Artık onun için güçlü olma vakti. Hayatlarımız bir gün sona erecek biliyorum. Bu benim en büyük tesellim. O zaman kızıma tekrar kavuşacağım. Ve senin de onunla cennette buluşman için hergün dua edeceğim. Fakat senin de bu şekilde yaşaman lazım. Güçlü ol oğlum... Unutma o hep bizimle. Her adını söylediğimizde kalbimizde sıcaklığını bulacağız." dedi ağlayarak. Alen'de ağlıyordu. Sarıldılar ve bir süre acılarını paylaştılar. Eksilmedi azalmadı elbette ama ikisine de bir an olsun iyi geldi. Annesi, Jesica'nın kokusunu Alen'de duymak istedi. Alen de annesinin sevgisinde Jesica'nın varlığını aradı... Daha sonra annesi Jesica'nın günlüğünün ve bir kaç parça eşyasının olduğu kutuyu çantasından çıkartıp Alen'e uzattı. "Bunlar Jesica'nın. Sende kalmalarının daha doğru olacağını düşünüyorum. Günlüğü de burada. Her sayfasında ikiniz varsınız. Fotoğraflar anılar... Bir de adının yazılı olduğu bir kutu var. Sanırım sana hediye almış... Ama veremeden..." son sözlerinde iyice halsizleşmiş gücü kalmamıştı. Ağlama nöbetleri ardı ardına geliyordu işte... Birileri geldi ve koluna girip onu oradan uzaklaştırmak istedi. Tekrar Alen'e sarıldı. Jesica diye ağladı. Mezarın üstüne kapandı sonra. Gücü kalmamıştı artık. İki kişi iki koluna girdi ve oradan uzaklaştırdılar. Biraz daha orada kalmasına kalbi dayanamayabilirdi.

Alen hala mezarın başındaydı. Deniz iki adım gerisinde onu izliyordu. Elindeki kutuyu açtı. Bir defter ve bir kaç biblo vardı. Bir de yeşil parlak renkli bir hediye paketi. Sol yanağından bir damla yaş aktı ve mezarın üzerine düştü. Paketi yavaş yavaş açtı. İçi titriyordu. Pakette bir kolye vardı. Küçük kapaklı bir kolye. Kolyeyi eline aldı. İçini açtı. İçinde Jesica ve kendisinin doğum tarihi yazıyordu ve onun altında isimleri. Kapağın üzerinde "Doğumdan ölüme, beraberce..." yazıyordu. İtalik harflerle ve hoş bir görüntüsü vardı. Özel olarak tasarlandığı çok belliydi. Ve kapağın diğer yüzünde kabartma olarak tasarlanmış Jesica'nın portresi vardı. Alen elinde ne kadar değerli bir hediyeyi tutuyordu böyle. Jesica'dan kalan tek şey doğduğu tarih ve ölümüne kadar geçen sürede yaşadıklarıydı. Ve elinde tuttuğu bu kolye sanki bunu anlatıyordu. Bir nesneydi işte. Ama sanki bir ölünün kalbi... Hayır ölü olamazdı Jesi... Aklı bulandı bir an... Sonra aniden aklına geldi. Ne zaman nasıl olmuştu ve cebine nasıl koymuştu hiç hatırlayamadığı o hediye paketini hatırladı. Jesica bir gün önce son adımlarını bu hediyeyi görerek atmıştı. Cebindeki hediye paketini çıkarttı. Hiç böyle hayal etmemişti Alen. Jesica'nın paketi açerken heyecanlanacağını ve görünce mutlu olacağını düşünmüştü. Hediyesini Jesica'nın boynuna elleriyle takmak istemişti... Şimdi paketi kendi açacaktı. Önce açmak istemedi... Sonra annesinin sözlerini hatırladı. Kalbinde bir his de bunu destekliyordu sanki. Jesica bir yerlerde onu izliyordu... Bu düşünce ona iyi geliyordu. Paketi açtı. İnci kolyenin içinde gümüş herflerle Jesica'nın adı yazıyordu. Çok severdi Jesica incileri. Dizlerinin üstünde Jesica'nın ona aldığı hediye, ellerinde onun Jesica'ya aldığı hediye... Bir gün bu şekilde hediye alacağını ve hediye vereceğini hayal bile edemezdi... İşte bir mezar, içinde Jesica. Mezarın başında Alen... İki hediyeyi yanyana mezarın üzerine koydu. Hediyeler yanyanaydı. Lakin onların buluşması mahşere kalmıştı...

Deniz bu sahneyi bir kenardan izliyordu. "Aman Allahım ne büyük bir acı... Bir Hristiyan bir Müslüman, bir aşk ve bir hayat... Hepsi bu toprak parçasında buluşmuş... Biri toprağın altında. Biri toprağın üstünde..." Ama toprağın üstünde olan ve içinde olan gözlerinin önünde yer değiştiriyor gibiydi. Sanki Alen Jesi oluyor, Alen kayboluyor gibiydi. Ruhları her zaman beraber olacak iki aşığın dünya denen bir mekanda, acısına tanık oluyordu.

Hayatında bu andan daha büyük bir trajediye şahitlik etmemişti. Asla silinmeyecek fotoğraflar zihnine işleniyordu. Farkında değildi ama bu fotoğrafları, kalbini acıtsa dahi ilerleyen zamanlarda zihninin derinliklerinden çıkarıp bakmak isteyecekti. Alen'i ve acısını, aşkını, ona dair ne varsa unutmaktan korkacağı zamanlar gelecekti. Bir ömre yayılacak bir suçluluk ile başbaşa kaldığı zaman, kendisine ceza keseceği, en büyük yarası bu olacaktı. Bile isteye o yarayı kanatıp zevk alacaktı, kendine işkence etmekten...

******

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

******

ALENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin