3.0

1.9K 91 11
                                    

Medya: Ozan Emir Yıldırım.
Basliyoruzzzz. 💖

-

Kalmak için büyükçe bir villa tutmuşlardı, bahçesinde kocaman havuzu olan üç katlı her odası birbirinden güzel olan bu evde kaç gün geçirecektik bilmiyordum. Bahçesi çok güzel dekore edilmişti ve denizi görüyordu.

Büyük bir bahçe salıncağı vardı, hasırdan bir salıncaktı. Masa ve çardak vardı.

Eve gelir gelmez kahvaltı yapmıştık. Erkekler uyumak için odalarına dağılırken biz zaten yolda bol bol uyuduğumuz için gayet dinçtik. Ben ve Nil odalarımıza gidip eşyalarımızı yerleştirdik, diğerleri bahçede oturuyordu. Sonra onların yanına çıkmıştık.

Elif abla kitap okuyordu, Melis ile Rüya sürekli hararetli bir sohbetin içinde oluyordu. Nil ile ben de etrafımızda olan biteni izliyorduk sadece.

Saat geç değildi ama güneş batmıştı, havada çok hafif rüzgar vardı. Erkekler hala uyuyordu. Bütün gece araba sürdükleri için birkaç saat daha uyurlardı muhtemelen.

"Yemek hazırlayıp beyleri uyandıralım mı kızlar?" Dedi Elif abla elindeki kitabı kenara bırakıp. Ben çardakta oturmuş havuzu izliyordum.

"Ne hazırlayacağız?" Diye sordu Melis. Melis güzel bir kızdı, uzun boylu, esmer, siyah saçlı, ela gözlüydü.

"Dolapta konserve yemekler var, yaparız bir şeyler kalkın haydi." Elif abla kitabını çardakta bırakıp ayaklandı ve arkasından tavuk sürüsü gibi gittik.

Evin içerisi çok güzeldi, salonla birleşik amerikan mutfak vardı. Küçük ama hoş bir mutfaktı, ada tezgahı vardı mutfağın birkaç metre ilerisinde. Renkli ışıklar tavandan aşağı iniyordu, oldukça temiz ve ferah bir ortamdı.

"Hadi kızlar işleri bölüşelim," dedi Elif abla dolaptan bir şeyler çıkartıp tezgaha koyarken.

"Melis, ısıtıcıya su koy. Rüya makarnaları kaynat. Hazan domatesleri doğra, Nil sen yanıma gel." Herkes verilen işlere dağıldı. Mutfağın üstüne koyulan beş domatesi alıp iyice yıkadım.

"İşi biten mutfaktan çıksın, kalabalık olmasın." Elimdeki domatesleri kesme tahtasına koyup ada tezgaha koydum. Bıçağı da alıp tek tek doğramaya başladım.

Yarım saatin sonunda makarna hazırdı. İçecekler ve salatayı da masaya koyduğumuzda tek yapmamız gereken erkekleri uyandırmaktı.

"Herkes gitsin uyandırsın beyini kızlar," dedi gülerek Elif abla. "Melis sen de abini uyandır." Dedi merdivenlere çıkarken.

"Çınar hangi odada kalıyor?" Diye sordum Hazan'a. "Sen mi uyandıracaksın Çınar'ı." Diyen Rüya'ydı, yüzünde küçümser bir ifade vardı.

"Bi de sen mi uyandıracaktın Rüya," dedi Nil ters ters. "Rüya uyan o rüyadan artık, ayrılmışsınız siz. Hasta gibi davranmayı bırak." Dedim onun gibi iğneleyici bir tavırla. Nerede durması gerektiğini bilmiyordu ve artık bu durum canımı sıkıyordu, normalde onunla diyaloğa bile girmezdim ama herkesin bir dur noktası olmalıydı.

"Asıl sen uyan rüyandan, Çınar senin gibi bir çocukla olur mu sanıyorsun?" Gülümseyerek söylediği söze ben kahkaha attım.

"Eh bakalım artık, benim gibi bir çocukla olur mu öğreniriz çok yakında." Dedim göz kırpıp merdivenlerden yukarı çıkarken.

"İşte benim yengem," dedi Nil eliyle yumruk yapıp.

Ben yukarı çıkarken Görkem ile Melis aşağı iniyordu. Nil de Ozan'ı uyandırmak için benimle geliyordu.

DÜŞ GECESİ | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin