2.2

2K 93 12
                                    

Medya: Ozan Emir Yıldırım.
Basliyoruuzzzz.🫂

-

Saat gece yarısına geliyordu. Nil'in söylediği gibi hep birlikte bir mekana gelmiştik fakat hiçbirimiz verdiğimiz sözü tutmamıştık.

İçki almama sözü.

Çınar ve Ozan kızlarla takılmaya başlayınca Nil ile içmeye başlamıştık ve bir kızın Ozan'ı öpmesiyle ipler kopmuştu.

İki saat boyunca içmiştik, resmen dünyam dönüyordu. Nil hangi cehennemde ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu. Mekan ağzına kadar insan doluydu. Ben ise klozetin yanında oturmuş bir yandan kusma nöbetleri geçiriyor bir yandan klozetle konuşuyordum.

"Ya tamam seninde ağzına sıçıyorlar kızım, anladık! Bi susmadın derdimizi anlatalım şurada iki kederlendik içine sıçtın." Dedim mide bulandırıcı bakışlarımı üzerinde gezdirirken. "Bu arada kızım dedim, kızlar tuvaletinde olduğun için kızım dedim. Yani umarım kızlar tuvaletindesindir." Söylediğim şey ile kahkaha attım.

"Hazan Gül?" Birisinin ismimi seslenmesiyle kaşlarımı çattım. "Şş, sessiz ol birisi bizi arıyor," Elimle ağzımı kapadım.

Olduğum kabinin kapısının açılmasıyla, "Tüh ya," dedim. "Gördün mü yakalandık polise, tutuklayın beni polis bey ben suçluyum." Çınar bana anlamsız bakışlar atarken ben ona bileklerimi uzatıp gülümsedim.

"Kalk ayağa," dedi sinirli sesiyle.

Klozete tutunmaya çalıştım ama Çınar buna müsade etmeden koltuk altlarımdan tutup kaldırdı beni. Kendimi pis hissediyordum. Sanırım üzerime kusmuştum.

Çınar bir koluyla bacaklarımı bir koluyla belimi sararken kusmuk kokusuyla yüzünü buruşturdu. "Ne içtiniz ulan siz kaşla göz arası?" Sinirli sesini umursamadım. Kucağındaydım, onu görmem için kafamı kaldırmam gerekiyordu. "Sana diyorum Hazan ne içtiniz?" Sorusuyla baş parmağımı ve serçe parmağımı kulağıma götürüp telefonla konuşuyor gibi yaptım. "Benim telefon çalıyor bir dakika," dedim ciddi bir sesle. Kaşlarını çattı önce, bakışları gayet ciddiydi. Sinirli duruyordu ama bunu saz arkadaşı Ozan'la kız tavlarken düşünecekti. Sonra böyle kış ayazında bir parça ekmek dilenen ağustos böceği gibi kalırdı.

Beni mekandan çıkartırken daha fazla efor sarf etmemek adına yüzümü omzuna koyup otoparka kadar gözlerimi dinlendirdim. Benim pis kokumdan sonra onun güzel kokusunu koklamak resmen yaz sıcağında buz gibi odaya girmek gibiydi.

"Abi biz arabadayız, bekliyoruz sizi." Çınar'ın boynunda olduğumdan mı bilmem Ozan'ın sesi kulağıma doldu. "Alo Ozan!" Diye bağırdım. Sanırım telefonda benimle konuşuyordu. "Kapat kapat!" Dedi Çınar sinirli bir tavırla.

Kafamı geri çekip konuştum. "Ya senin sinirin kime?" Söylediğim şey ile duraksadı. "Size güvenen salak kafama," dedi tekrar yürürken.

Mekandan dışarı çıktığımızda otoparktaydık. Çınar arabanın kapısını açıp beni koltuğa oturttu fakat rahatsız hissedip cama doğru yaklaştım o kapıyı kapadıktan sonra. Hissettiğim boşluk ile gözlerimi açtım. Yan tarafımda Nil oturuyordu. Beni görür görmez gülmeye başladı ama ben gayet ciddiydim.

"Gül al şu suyu iç," Çınar'ın uzattığı suyu elime alıp yudumlamaya başladım. "Nil al şu suyu iç sende," Nil Ozan'ın uzattığı suya bakıyordu bön bön. "Ben içemem bu suyu," dedi kararlı sesiyle. Ozan kaşlarını çattı. "Niye?" dedi bıkkın bir şekilde. "Niyetliyim ben," dedi. "Kötü niyetliyim," diye tamamladı cümlesini.

"Allah'ım şu iki salağı çarp Yarabbim bunu hak ettiler," dedi Sema bagajdan gelen sesiyle. Sema bagajda mıydı?

Ağzıma gelen kusmuk ile kafamı havaya kaldırdım. "Çınar Hazan kusmak üzere," dedi Ozan gergin bir tavırla. Arabanın kapısını açtım arabaya kusmamak için, açtığım kapı ile birlikte hareket edince ne olduğunu anlamadan yere sülük gibi yapıştım. "Geri zekalı arabanın kapısına mı oturuyordun?" Çınar'ın bağırmasıyla kusmam eş zamanlı olmuştu.

"Bir sabah olsun ben size ne yapacağımı iyi biliyorum," dedi çıldırmış gibi çıkan sesiyle. "Emin olamadım ama abim galiba biraz sinirli," dedi Nil arabadan.

"Ya beni bu bagajdan ne zaman çıkaracaksınız?" Sema'da en az bizim kadar içmişti ve bagajda kıvranıp duruyordu.

On dakika sonra hepimiz toparlanmış eve doğru gidiyorduk. Ben arabanın arkasında ayık kalmaya çalışırken Nil bir dakika dahi susmuyordu. Sema galiba bayılmıştı. Ben sessizdim çünkü konuşursam kusacağımı düşünüyordum.

"Sema'yı indirip geliyorum," dedi Çınar kapıları kilitleyip arabadan çıkarken.

"Nil abin Sema'yı kucağında indirmez değil mi?" Diye sordum sessizce elimle ağzımı kapatarak.

"Baksana kucağında indirmişe mi benziyor," Camdan gösterdiği yere baktığımda Sema Çınar'a sarılıyordu.

"Hanımlar ben hala buradayım, haberiniz olsun yani." Dedi Ozan ön koltuktan bize ters ters bakarken.

"Benim için artık yoksun." Nil içkinin etkisiyle kırgınlığını rahatça belli ediyordu. "Ya ben sana ne yapmış olabilirim?" Ozan hemen savunmaya geçtiğinde Nil sessizliğe bürünmüştü.

Arabanın açılan kapısı sessizliği böldü. "Ozan eşyaların hazır mı?"
Çınar arabaya binip emniyet kemerini takarken sorduğu soruya Ozan kafasını salladı.

"Eve geçip anneme veda edeyim, sonra yola çıkalım." Arabayı çalıştırıp sakince sürmeye başladı. Ben sessizce onu izlerken arabanın iç ışıklarını kapattı.

Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurup indi. Ben de arabanın kapısını açıp indiğimde başım dönüyordu. Zar zor yürüyüp bahçeye girdim. Bahçedeki sandalyeye oturup başımı ovalamaya başladım.

"Abimin neyi var?" Nil'in sesi ile kafamı kaldırdım, yanıma oturmuştu. "Neyi var?" Sorusuna soruyla cevap verdiğimde bana doğru eğildi.

"Bütün yol gözleri senin üzerindeydi, Sema ile vedalaştıktan sonra ise yüzüne bile bakmadı," dedi düşünür bir sesle.

"Bilmiyorum," dedim kafamı ovalamaya devam ederken. "Hadi kalk hava soğuk içeri geçip üzerimizi değişelim, abimle vedalaşırız sonra." Kafamı sallayıp ayağa kalktım.

Beyhan abla ile Çınar salonda otururken biz odada üzerimizi değiştiriyorduk. Kafam hala bulanıktı fakat kendimdeydim artık, ayakta durmak daha kolay geliyordu. Nil sabah banyo edebileceğimizi şimdi edersek abisiyle vedalaşamayacağımızı söylemişti.

"Hadi geç salona gelirim ben," dedim üstümü soyarken. Nil odadan çıktığında morluklarıma baktım, biraz daha iyi görünüyordu ve artık acımıyordu.

İşim bittiğinde Nil'in yatağına oturup beklemeye başladım, ailecek vedalaşmaları daha mantıklıydı.

"Gül," Birkaç dakika sonra Çınar'ın sesiyle irkildim. Salondan bana sesleniyordu.

Ayaklanıp odadan çıktım ve yanlarına gittim. Gözleri benim üzerimdeydi. "Nil'in okuluna kaydettirdim seni, aynı sınıftasınız. Geçerli bir sebebin olmadıkça okulu aksatma. Bir ay sonra ilk mahkeme olacak o gün burada olmayabilirim, tanık olarak katılman gerekiyor, annem seni götürecek. Okul forman annemin odasında bedenine göre aldık. Defter kitap her şeyi Nil'e fazla fazla almıştık sene başında. Yine de bir eksiğin olursa anneme söyle." Beyhan abla gözleri dolu dolu Çınar'ın elini tutarken Çınar oldukça sakindi. Söylediği şeylere kafamı salladım mahçup bir şekilde.

Çınar ayaklandı, annesine kız kardeşine sırasıyla sarıldı. Nil ağlamaya başlamıştı, Beyhan abla ise oğluna sarılıp kokusunu içine çekiyordu.

Ben kenarda durup öylece bekliyordum. Çınar çantasını alıp annesine son kez sarıldıktan sonra kapıya doğru yürüdü.

Bir yanım benimle vedalaşacak mı diye beklerken bir yanım sessizdi. O ise kollarını açıp bana doğru geldi. Kalbim hızlandığında parmak uçlarımda yükselip boynuna sarıldım. Belime sarıldı Çınar'da. Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. "Akıllı duruyorsun," diye uyardı beni, ayrılmadan. Kafamla onayladım.

Uzun sürmeyen vedanın ardından ayrıldık. Kapıya kadar vedalaşmak isteyen annesine saatin geç olduğunu evde kalmalarını söyledi.

Sonra da gitti.

𓇢𓆸

Vay vay vay tosunooo
Gitti Cinar'im
Kul olurum olurum yollarina
Ozan ters kose yapti bohohoyt
Bundan sonra textle ilericezzzz

DÜŞ GECESİ | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin