12. BÖLÜM : HEDİYE

134 22 10
                                    

Multide Eylülün sahile giderkenki hali var. Ve lütfen şarkıyı dinleyerek okuyun .

Canlarımm, nasılsınız bakeemm? Gerçekten beklentimden çok çok yüksek bir destek alıyorum sizlerden. Valla ne yalan söyleyeyim , okunma sayısı beni oldukça mutlu ediyor, yorumlar benim motivasyonum. Ama bazılarımız hikayenin herhangi bir kısmında basabilecekleri bir tık tuşu _ oy tuşunu - çok görüyor bana. Canlarımm bitanelerimm sizden gelen oylar, yorumlar benim için o kadar kıymetli ki! Lütfen bunu benden esirgemeyin olur mu ? Ve lütfen yorum yapın . Yoksa bölümlere sınır koymak zorunda kalırım ve ben bunu hiç istemem. 10. Bölüme sınır koymuştum , beklediğimden de fazla okunma oldu. Çok teşekkür ediyorum. Iyiki varsınız be ! Neyse çilekli pastalarım, portakallı kurabiyelerim siz bölüme geçin bakeemm. .

Aptal tavanla, yaklaşık bininci bakışmamızın ardından uyuyamayacağımı anladım ve battaniyeyi üzerimden hırsla fırlatarak oflaya puflaya, dağılmış yatak topuzumu savurarak ve ayaklarımı yatakta sallandırarak yataktan çaresizce kalktım. Bu gece gözüme dirhem uyku geçmemişti. Ve gün boyunca zaten stesli bir gün geçirince başım kazan gibiydi ve çatlıyordu. Yatağa uzanışımın üzerinden çok geçmeden uykuya yenik düşmüştüm. Ama ardından gördüğüm kabusla uykudan sıçramış bir daha da uyuyamamıştım. Herkesin önünde küçük düşürülüp kovulmamın bilinçaltımda etki bırakacak kadar beni etkilediğini bilmiyordum. Gördüğüm kabusun üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti fakat ben hala cin gibi gözlerle tavanı kesmeye devam ediyordum. Tavanı boyayan boyacı ustayı düşünüyordum mesela. Mutlu mu diye. Ne alakaysa artık dinç kafayla hayatta kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek ayrıntıları , bi milyon olmuş kafayla hatırlıyordum.

Yataktan kalktım ve henüz yeni doğmuş güneşi ortaya çıkaran, mükemmel manzarası olan yeri incelemeye karar verdim. Bugün benim için kazançlı bir başlangıç yapmanın zamanı geldi de geçiyordu bile ! Ben küçük , sıradan bir yetimhane kızı olabilirdim ; ama kimse beni o kadar insanın önlerinde sanki maymun oynuyormuş gibi kameraya çekmelerini ve önlerinde bi şebek varmış gibi kahkaha patlatmalarını gerektirecek kadar da gülünç olduğumu düşünmüyorum. Bu Özgür ve Ozanın yaptığı büyük terbiyesizlik, saygısızlıktı. Ve evet Özgür , şımarık , her istediği eline verilmiş, hayatın tasasından uzak, hayatında hiiiç sorumluluk almamış biri olarak ; bana ! Küçücük yaşta hayatın tasası, yükü omuzlarına bırakılmış Eylül'e meydan okuyamaz! ! Bu kadarını da yapamaz !!

Manzaranın hemen önüne konulmuş pufun üzerinde dün gecenin canımı ne kadar da yaktığını düşünerek telefonumu elime aldım ve hemen mesaj bölümüne gelerek gönderme butonuna tıkladım kısa bir düşünmenin ardından .

Gönderilen : " Savaş "

" Günaydın, ben Eylül. Biliyorum daha uyanmamışsındır ama ben dün gece hiç uyuyamadım ve bir çözüme ulaşmak istiyorum. Lütfen uyandığında beni ara ! Okuldan önce buluşmamız lazım . "

Uzun uzun zaman çalıp mesaj yazacağıma bir mesajda anlatmıştım ve daha güneş bile yeni doğup, okul vaktine 1.30 saat varken uyanık olmasına ihtimal bile vermiyordum ki . Ne kadar da yanıldığımı , attığım mesajdan otuz saniye sonra gelen ikinci mesaj sesiyle anladım.

Gönderen : " Savaş "

" Dün gece ben de hiç uyumadım ve ben de sana sahile gelmeni söyleyecektim. Yarım saat sonra sahil ? Uygun mu? Ha kahvaltı yapma sakın "

Gelen mesaj beni gülümsetmişti. Ben uyumamıştım ve o da uyumamıştı. Ben buluşmayı teklif ederken , o da buluşmak istiyordu . Ne tuhaf !

Gönderilen : " Savaş "

" Yarım saat sonra ordayım !" Yazıp telefonu komidinin üstüne koydum. Dün gece Eda benim odamda uyuyakaldığı için kendi odamda kalmayıp Edanın odasında kalmıştım . Ama şuan giyinmen gerekiyordu . Hiç düşünmeden Edanın gardıropuna yöneldim. Tam da mevsime uygun inanılmaz güzel , beyaz renkte süper bi kıyafer görmüştüm altına da şort tarzı süper bi şey. Yeşil bi çanta. Saçlarımı ise açık bırakıp sadece tarakla düzeltmiştim. Tüm bunlar on dakikamı alırken uykusuzluktan mosmor olmuş göz altlarıma kapatıcı sürüp , biraz da olsa kapatmaya çalıştım . Kiraz rengindeki parlatıcı ve eyelinerımı da sürdüğümde hazırdım . Daha fazla beklemenin anlamı yoktu . Usul usul ve ayak uçlarıma basa basa kapıya yöneldim ve sesler çıkaran kapıya lanet okuyup telefonumu da alıp yalıdan çıktım .

NEFRETİN ŞAH DAMARI (ZeyKer!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin