I - Kötü bir eş

165 76 97
                                    

Minik yağmur damlaları, saatlerdir başının üstünde gezen siyah bulutlardan sonunda inmeye karar vermişlerdi. Ali elinde tuttuğu belgelerin üzerine düşen damlaya bakakaldı. Sinirlenmek istiyor ama sinirlenemiyor, ağlamak istiyor ama ağlayamıyordu. Yavaşça dışarıda oturan dayılarının yanına gidip oturdu.

Şahin isimli Dayısı "Eee? Yırttın mı paçayı? Gerçi yırtmasan burada olmazdın herhalde." Dedi ve önüne dönüp elini saçlarının arasında gezdirdi.

Ali: "Şikayetçi olmadığı için saldılar..." Derin bir nefes alıp ellerini yüzüne koyup gözlerini kapattı.

Şahin: " Yani yanlış anlama ama Elif yengenin o karında hissettiği bir şeyler vardı, demek ki haksız değilmiş."

Ali yaşadığı onca olaydan sonra dayısının bu şekilde boş boş konuşmasını ve millete büyü yaptığını düşündüğü yengesini her zamanki gibi gizlice övmesini dinlemek gram istemiyordu. Dayısına yumruğu geçirmek ve etrafındakilere hastanedeki gibi bağırıp çağırmak geliyordu içinden ama onca arbededen ve memurların "sakinleştirme" adı altında karnına attıkları yumruklardan sonra vücudunda enerji kalmamıştı. Yapabileceği tek şeyi yaptı ve gözlerini kapatıp etrafındaki tüm akrabalarını görmezden geldi. Son olarak amcası da karakoldan çıktı.

Amcası: "İyi bari kimseyi içerde bırakmadık. Ali sen naapıyosun oğlum kafayı mı yedin lan? Hep doktora hem de karına. Tamam yaşadığın olay üzücü ve sıkıntılı bir durum ama insan bi kendine hakim olur canım. Hepimiz az daha hapsi boyluyorduk.."

Ali:" Amca sanki ben ne yaptığımı biliyorum ya. Olayları bile hayal meyal hatırlıyorum, kendimi kaybetmişim"

"Neyse artık yapacak bir şey yok ama böyle bir olayı bir tek senden beklemezdim. Bir de okumuş adam olacaksın. Zeynep'in durumu nasıl bari haber aldınız mı?"

"Morluklar falan dediler işte. Ciddi bir şey yapmadım zaten. Gideceğim yanına şimdi."

"iyi hadi gidelim."

"Amca, en iyisi sen bizimkileri al da gidin siz. Ben tek başıma giderim"

"Oğlum emin misin bak? Yine kontrolden çıkarsan falan bir de ben döverim. Zaten karın kuş gibi minik bir şey, o kadar sinir strese gelebilecek gibi gözükmüyor."

"Ya amca kimseyi dövmeye niyetim yok. Zaten yorgunum bir de siz üzerime gelmeyin..."

Dışarıdaki sağanağın sesi gök gürültülerini bile bastırmaya yetiyordu artık. Sokaktaki her şey bu sonu gelmeyen su damlalarına hazırlıksız yakalanmıştı. Kediler arabaların , kuşlar en kalın yaprakların altına sığınmaya çalışıyordu. Birkaç evsiz ise Ali'nin oturduğu büfeye kaçmıştı. Hastanedeki serum kokusu onun oturduğu yere kadar geliyordu. Hem yağmurun hem de grip hastalığının etkisiyle büfe tıklım tıklım doluydu. Evsizler birbirlerini tanıyor olacak, usulca birbirlerine yaklaşıp ceplerindeki birkaç bozuk parayı birleştirmişler ve sade tost almışlardı. Onlar tostlarını yerken üzereyken Ali de kafasını yemek üzereydi. Karısının üst katlarda hala ağladığını hayal ediyordu. İlk defa onu bu kadar hırpalamıştı. O anki halini düşününce ne kadar çok babasına benzediğini gördü ve bu düşünce midesine müthiş bir baskı yaptı. En çok canını yakan şey ise içten içe tüm olanların karısının hatası olmadığını biliyor olmasıydı. Şimdi ise onun yanına gidince nasıl davranacağını bilemediği için büfede dolaşıyordu. Uzaklardaki yaşlı annesine bugünün haberlerinin ne zaman gideceği ise meçhuldü. Ya kendisi arayacak söyleyecekti ya da yengesi çoktan haberi iletmiş olacak ve annesi onu neden hiçbir şey haber etmediği ilgili yeri göğü inletecek şekilde yaptığı feryatlar yağmuruna tutacaktı. Zeynep'i 15 yaşındayken başlık parasıyla aldığında onun iki misliydi. Kadınlara bir eşya gibi davranmak sülalesine yabancı bir olay değildi. Kendisi zaten ya dövülerek ya da babasının annesini döverken kapı aralığından izleyerek geçmişti. Ali, Zeynep'i ilk gördüğünden beri güzel buluyordu. Hatta enişte ve dayılarının karılarına baktıkça arada haline şükür bile ediyordu. Dırdırcı ve lanet bir karı da değildi, Zeynep evlendiğinden beri onun sözünden çıkmamaya çalışırdı ama ara sıra Ali bir sebep bulup onu hırpalardı. Bunun nefret ettiği babasından kalan kötü bir miras olduğunu bilip sonradan pişman olsa bile o anlarda düşünmeyi bırakıp eyleme geçiyordu. Bu anlar sülalesine oranla nadir sayılırdı tabi. Bunda babasının da bir nebze payı olduğunu biliyordu. Ara sıra

" En azından babam bana 'yürü sanayiye, artık çalışacaksın!' diye bağırmak yerine 'yürü okula, eşşekler gibi çalışıp ileride çok para getireceksin. Yiyorsa 80'den aşağı not getirmeye cüret et!' derdi. Ben o dağ ayıları gibi değilim o yüzden. Ben daha medeniyim, zihinsel olarak daha gelişmişim" diye söylenip kendisini rahatlatırdı. Her ne kadar ondan nefret etse de daha ona ilk yüksek maaşını getiremeden vefat etmesi içine oturuyordu. Hep o günü, babasının "Haha! Aslan oğlum be!" deyip ona hızlıca sarılmasını hayal ederdi..

Kapıya yaklaşıp dışarıdaki yağmura baktı. Cebinden bir sigara çıkarıp usulca yaktı. Dumanını dışarı üflediği için insanlar onu uyarmakla uyarlamamak arasında kalmışlardı. Herkes sadece kötü bir bakış ile yeltenmeye karar verdiği zaman Ali düşünmeye koyuldu.

"Şimdi tüm hayatım yine altüst olacak. Lanet karı. Ne güzel her şey tıkırında ilerliyordu işte. Okudum, askere gittim, evlendim. Son bir adım kalmıştı mis gibi. Nereden çıktı şimdi bu? Annem beni rahat bırakmaz bundan sonra. Sırf 10 dakika seveceği bir çocuk için beni sıkıştırır sürekli. Zeki de kadın. Ne zaman istediğini yapmasam bir bahane bulup yatıya geliyor. Kaç kere gece hayatımın içine etti. Kesin Zeynep'i boşamam için yine gelip baskı yapacak. Onları birlikte yalnız bırakmamam lazım gelir. Ya da boşasam mı lan? Boşayıp gideyim ne olacak ki sanki! bir daha bu evlilik işerine de girmem. Çalışır çalışır yerim parayı, keyfime bakarım. O durumda Zeynep ne yapar acaba? Gerçi onun seçim yaptığı nerde görülmüş.. Baba evine döndükten sonra iyi bir dayak yer, annesi ve arkadaşları onu iyileştirmek için türlü türlü hocalara götürür sonra ise başka bir erkeğe kakalamakla uğraşırlar. Aman Yarabbi... ama banane canım, olur böyle şeyler hayatta. Tamam ben de ara sıra ona zarar veriyordum ama.. aması yok işte. Tabi bunlar onun suçu değil. O olmasa kafayı yerdim ben. O kadar dertlerime ortak oldu. Yok, zaten ben bunu boşarsam annem bana dırdıcı; daha lanet bir karı bulur getirir. Bir de bunla uğraşamam. Ama elalem.. Ne yapmalı? Ne yapmalı?? "

Omzunda birisinin elini hissetti ve şaşkın şekilde döndü. Gözleri sanki savaştan çıkmış gibi boş ve karanlık bir adam yanına gelmişti. Ağlamaklı bir hali vardı. Kısa boyu ve büyükçe göbekliydi. Pala bıyığının bir kısmı beyazlamış bir kısmı sararmıştı.

"Yeğenim, kusura bakma, bir dal sigara verir misin be?"

Ali adamı yarım saniye süzdükten sonra yavaşça cebindeki sigara paketine uzandı.

"Bu Red versiyonu ama dayı, sorun olur mu?"

Adam paketten yavaşça bir sigara alırken

" Kimden, neyden olduğunun ne önemi var. Zaten ha benim kendi sigaram ha başkasının. Bu halde marka seçecek halim yok zaten " Dedi ve Ali ile birlikte kapıda sigarasını içmeye başladı. Hastanede oldukları için birbirlerinin dertlerini birbirlerine açmakla uğraşmadılar ama Ali'nin aklında bir şeyler belirmeye başladı.

"Kimden, neyden olduğunun ne önemi var...dimi?"

******************************

İlk birkaç bölüm karakterlerin geçmişi hakkında bilgiler verdiği ve pek aksiyon barındırmadığı için biraz sıkıcı gelebilir ama sonradan birlikte baya bir heyecanlanacağız bence :)

Kitabın daha ilk başından ve ilk tanıtılan karakter olarak eşine şiddet uygulayan birini görmek biraz rahatsız etmiş olabilir ama hikaye akışı için böyle bir karakterler gerekiyordu. Eh, sonuçta dünya gökkuşakları ve tek boynuzlu atlarla dolu değil. Zaten olayların biraz eski bir zamanda geçtiğini fark etmişsinizdir.

Kitaba şans veren ve verecek herkese şimdiden çok teşekkürler (^.^)

Acıdan Doğan GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin