8.bölüm : Her şey düzelecek mi?

303 25 29
                                    

"Adamı kapımızda gördüm diyorum, neden anlamıyorsun?"


"Tamam, emin olmak istedim sadece. Bununla ilgileneceğim."


Babam saçlarıma öpücük kondurduktan sonra odamdan çıktı. Öfkeyle yatağa oturdum. Kısa süre sonra tekrar kalktım. Bu döngü uzun süre tekrarladı. Nihayet beklediğim telefon geldiğinde açtım.


"Ne buldun?"


"Pek bir şey yok. Adamı kimse tanımıyor neredeyse. Tanıyanlar sadece sakin bir adam diyor. Sen ne yaptın?"


"Babamla konuştum. İlgileneceğini söyledi."


"Bu da bir şey. Yarın her zamanki kafede buluşalım."


Telefonu kapattıktan sonra odayı turlamaya başladım. En sonunda durarak, "Senin olayın her neyse bulacağım," dedim.


Ertesi gün anlaştığımız gibi Güney'le buluştuk. Güney'e babamla olan konuşmamı detaylı anlattım.


"Ellerinde bir kanıt olmadığı için bir şey yapamıyorlar. Babam en ufak şeyi bile söylememi istedi. Şüpheli bir şey yakaladığımız an onu enseleyeceğiz."


Adamla konuşmak istiyordum. Neden bizim evin önünde olduğunu ve bir anda yok olduğunu sormak istiyordum ama emin değildim. Eğer katil oysa bunu söylemem iyi bir şey olur mu, bilmiyorum. Ama onun kim olduğunu öğrenmeliyim.


Bu beni korkutsa da onu kendime yakın tutmalıyım. Yani derslerini iyi dinlemem gerekecek. Hareketlerini ve bana olan tavrını gözlemleyeceğim. Ayrıca yanına her gittiğimde ses kaydını açacağım. Şüpheli bir şey olursa kanıtımız olacak.


Güney'e fabrikaya gidip Yağız'ı ziyaret etmeyi teklif ettim. Güney kabul etti. Giderken yiyecek bir şeyler alacaktım. İçeceklerimizi bitirip fabrikaya gittik.

Tellere geldiğimizde ilk ben karşı tarafa geçtim. Peşimden Güney atladı. Teller yüksek olduğu için ben tırmanarak iniyordum. Güney ise direkt atlıyordu. Ayağının kırılmaması mucize.


Fabrikanın girişine yaklaştığımızda Yağız'a seslendim. Yağız ortaya çıkarak yanımıza geldi. Elimdeki poşeti göstererek, "Yemeğe geldik, sakıncası var mı?" dedim. Yağız içten bir gülümsemeyle, "Sizi gördüğüme sevindim," dedi. Ardından bizi içeri davet etti.


İkinci kata çıktık. Yere bir örtü serdik ve oturduk. Ben poşetten yemekleri çıkartırken diğer ikisi sohbet ediyordu. İşimi bitirdiğimde onlara katıldım. Bir yandan yemek yiyip bir yandan konuşmaya başladık.


Yağız, "Geçen sefer burada ne arıyordunuz?" dedi. Güney'le göz göze geldik. Tekrar çocuğa dönerek, "Yıllar önce burada bir olay olmuş. Bu olay bir arkadaşımızın başına geldi. Burayı incelemek istedik," dedim detay vermeden anlatarak. Yağız lokmasını bitirirken yavaşça kafa salladı. Daha sonra, "Kaç yıl önce?" dedi. Güney, "Altı yıl önce," diyerek cevap verdi. Yağız bir süre düşündü. Ardından, "Lara Yıldız, değil mi?" dedi.


Güney ile şaşkınca çocuğa baktık. Adımı ben söylemiştim, ama soyadımı nereden biliyordu?


Yağız yüzümüzdeki şaşkınlığa bakarak güldü. "Sizin okulun yakınlarında dolaşırken kulak misafiri oldum. Katil şüphelisiymişsin," dedi sakin bir ses tonuyla. Okuldakilerin hakkımda söylediklerine sinirlenmek istedim ama Yağız'ın sakinliği beni korkutmuştu. "Benden korkmuyor musun?" dedim inanamıyormuşçasına.


Yağız yine gülerek, "Neden korkayım? Katil olduğunu düşünmüyorum. Katil birinin kimsesiz bir çocuğa yardım edeceğini sanmıyorum. Hem sen katile benzemiyorsun," dedi. Karşılık olarak hafifçe güldüm. "Hayatında kaç tane katil gördün?"

SESSİZ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin