12.Bölüm : Maskeli Balo

196 18 2
                                    

Tek yaptığım beklemekti. Bir şey olmasını bekliyordum. Buğra’nın ve arkadaşlarımın yanından ayrılmıyordum. Katilden bir işaret yoktu. Aramıyordu ve bir şey yapmamıştı. Bu sessizlik beni tedirgin ediyordu. Katilin bir şeyler planladığına emindim.

Buğra ile birlikte kantinde oturuyorduk. Sürekli etrafa bakıyordum. Buğra bunu fark ederek, “Her şey yolunda mı? Son zamanlarda biraz garipsin,” dedi. Endişeli gözüküyordu. Bir şey belli etmemeye çalışarak, “Her şey yolunda,” dedim. Ama hiçbir şey yolunda değildi. Hiçbir zaman olmadı. Gerçek ortaya çıkana kadar olmayacak. Ama bir gün her şey ortaya çıkacak. Katille yüzleşeceğim.

O an için sabırsızlanıyorum.

Telefonum titrediğinde ikimizde ona baktık. Telefonu alıp mesaja baktım.

Kimden: Özel numara

“Yüzleşmek istiyor musun? Kütüphaneye gel.”

Buna gerçekten inanacağımı düşünüyor mu?

Bir mesaj daha geldi.

“Gelmezsen arkadaşlarının başına bir şey gelebilir.”

Tamam, bu sefer iyi yerden vurdun. Orada bir şey olacağına eminim. Belki de bir ceset bulacağım. Ama hedefi Buğra’ydı. Onu koruduğumuz için fikrini mi değiştirdi?  Ne yapmalıyım, bilmiyorum. Ama gitmek zorundayım. Tabii ki boş ve yalnız değil.

Buğra’ya işim olduğunu söyleyerek oradan ayrıldım. Giderken Murat hocayı gördüm. Yanına fırlayarak, “Ondan mesaj geldi,” dedim. Mesajı gösterdim. Benimle birlikte geleceğini ve yakınlarda olacağını söyledi. Bir ceset çıkarsa çığlık atmadan önce onu çağırmamı istedi. Soğukkanlılığımı korumak kolay olmayacaktı.

Birlikte kütüphaneye doğru giderken müdürle karşılaştık. Müdür, Murat hocayla konuşmak istedi. Adamın omzuna vurdum ve olumsuzca kafa salladım. Bahane bulmaya çalıştı ama müdür onu bırakmadı. Yanımdan ayrılırken özür dilercesine bakıyordu. Pekâlâ, yalnızım. Her zamanki gibi.

Kütüphaneye geldim ve kapıya yaklaştım. Kapı aralıktı ama içerisi gözükmüyordu. Kapı kolunu tuttum ve bekledim. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Derin bir nefes aldım. Kapıyı açacakken biri kolumu çekerek engel oldu. Kafamı o kişiye çevirdiğimde şaşkınca dondum. Ateş’ti bu.

“Ne işin var burada?” dedim şaşkınlığımı gizlemeden. O ise cevap vermeden beni sürüklemeye başladı. Kütüphaneden uzaklaştığımızı gördüğümde çocuğu durdurdum. Sorumu tekrarladım. Ateş, “Şu an bunun önemi yok. Sana tuzak kurdular,” dedi ciddi bir ses tonuyla. Soru sorarcasına baktım.

“Sana yazan kişi katil değil. Seni kandırıyorlar.”

Söylediklerine anlam veremiyordum. Bana özelden yazan tek kişi katildi. Kim, neden böyle bir şey yapsın? Ayrıca herkes katil olduğumdan şüpheleniyorsa, neden katilmiş gibi yazdılar? Belki de katil adına değildi. Başka bir şeydi.

“Neyden bahsediyorsun? Ne biliyorsun?” dedim tedirgince. Ateş etrafı kolaçan ettikten sonra yaklaşarak, “Okulunuzdan bazı öğrencileri konuşurken duydum. Kapının üstüne bak,” dedi. Gözlerimi söylediği yere çevirdim ve kapının üstündeki kovayı gördüm. Olayı anlamaya başlamıştım. Sebebini tahmin etmek zor değildi. Ama herkes benden korkuyordu, buna kim cesaret etti?

Gözlerimi tekrar çocuğa çevirdim. Ateş çaktırmadan bir grup erkeği gösterdi. Bana mesaj atan kişilerin bunlar olduğunu söyledi. Dikkatli baktığımda aralarından birini tanıdığımı fark ettim.

Akın’ın yakın arkadaşlarından biri, Çınar.

Öfkeyle soluyarak yanlarına gittim. Ciddi ve sinirli gözüküyordum. Tüm gözler bana döndü. Çınar öne çıkarak, “Ne istiyorsun?” dedi tedirgince. Benden korktuğunu hissedebiliyordum. Büyük bir dersi hak etmişti. Adım katile çıkmıştı ve değişmiyordu. Bunu kullanmaya karar verdim.

SESSİZ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin