İyi okumalar:) :) :)
Sara'nın anlatımından;
Hastaneleri hiçbir zaman sevmemiştim sebebi ise de sevdiğim birini kaybetmemdi.O zaman küçüktüm ama yinede nasıl bir duygu olduğunu hatırlıyorum ve şimdi George onu her gördüğümde yüreğim parçalanıyor. Peki ama neden O gerçekten de benim ailemden biri mi? Belki de ailem dediğim kişiler gerçek ailem değilse? Ben evlatlık mıyım? Ama nasıl bana hissettirmezler ki? Aklımdaki soruları bölen şey aniden midemin bulanması oldu.Tuvalate doğru koşmaya çalışsamda işe yaramadı ve hastanenin beyaz ama bini aşkın gördüğü kanlı cesetli fayansın üzerine kustum.Arkamdan birinin geldiğini hissettim. Natalie her zaman beni anlardı. Dışarıdan gören birisi belki Amaya ve bizim Natalie'yı dışladığımızı düşünürdü.
Aslında böyle bir şey yok sadece Amaya ve ben Natalie'ye göre biraz daha çocuğuz( kısaca demek olursa olgun değilsiniz uzatma ) Evet iç ses.
Ama bu onu dışladığımızdan değil hatta belki de üçümüzü bir arada tutan kişi o...
Natalie rahatlamam için sırtımı sıvazladığında onda arkadaştan çok kardeş hissi aldığımı farkettim. Asla tadamadığım o his içime oturdu sanki.
İnsan bilmediği bir hissi sanki biliyormuş gibi özler miydi? Özlemez sanıyordum ama özlermiş. Natalie'nin yardımıyla birlikte tuvalate gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendime geldim , kapıdan çıkarken biriyle kafamı çarptım. Çarptığım kişi Duncan'dı.
"İyi misin, betin benzin atmış. "
Konuşacak halim olmadığı için sadece başımı sallamakla yetindim. Yavaşça elime doğru gelen eli gördüğüm de duraksadım ama ne yapacağını bilmediğim için bekledim usulca... Elimi eline almasıyla birlikte hemen kenetledi ellerimizi acaba kalbimizde böyle birleşebilecek miydi? Sara bu sen misin? Benim olmam gerekirdi bunları söyleyen. Evet ne oluyordu bana bir ara psikoloğa gitmeliydim.
Neden bilmiyorum ama Duncan suratıma doğru bakınca gözlerimi kaçırdım sanırsam utanmıştım. Ben ve utanmak kulağa çok farklı geliyordu. Duncan'ın hareket etmesiyle birlikte sessiz süren yolculuğumuz başladı. Beni nereye götürdüğü hakkında bir fikrim yoktu. Ama sonradan anladım ki beni hastaneden kaçırıyordu. Çünkü daha taburcu olmamıştım ve benim ne kadar da bunaldığımı gördüğünü biliyordum.Ayaklarım artık beni taşımamaya başlayınca tökezledim.Duncan'da bunu fırsat bilip beni kucağına aldı. Duncan beni hastaneye yakın bir parka getirdi orada beni bir banka oturttuğunda gözlerimi kapadım ve olanları düşünmeye başladım.
Kimdim ben? Neden biri peşimdeydiki ama artık sıkılmıştım burada mağdur edebiyatı yapmak yerine peşimdeki katilin kim olduğunu çözmem gerekirdi.Hışımla ayağa fırladım güvenebileceğim insanları düşündüm. Natalie, Amaya, Duncan, Ivan ve Ryan bu listemde Emily ve Diana'nın olmamasının sebebi onları yeni tanımam. Ivan'ında yeni tanıdım ama bilmiyorum o bana çok yakın geliyor. Birinin bana seslenmesiyle başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Yüzü çok tanıdık gelsede tamamen onu hatırlayamadım.
"Sara ,benim Abby hatırlamadın mı? "
Gözlerim ne kadar açılıyorsa o kadar büyükçe açtım. Abby benim çocukluk arkadaşımdan biriydim ama o İngiltere'de üniversite okuduğumuz için istemesekte aramızda ki bağ biraz aşınmıştı. Onu şimdi tam karşımda görünce heyecanla sarıldım.
"Senin burada ne işin var? "
Tuhaf histerik bir kahkaha attığında ister istemez bu durum tuhafıma gitmişti.
"Beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa tatlım?"
"Yanlış anladın, seni çok özledim hem bizim tayfanın hepsi burada. "
"Ben niye göremiyorum. "
Duncan varlığını belli etmek ister gibi öksürdüğünde benim cevap vermeme izin bile vermeden.Biraz hiddetle, "Çünkü onlar hastanede biz ise parktayız" Abby ağzını açacağı sırada onu durdurup lafına devam ettiği için Abby'nin dudaklarının tekrar birleştirdiğini gördüm.
Açıkcası yakın bir arkadışımda olsa Duncan'ın hazır cevaplılığı nedense çekici gelmişti. Ben kötü bir arkadaş mıyım? Değilsin sadece bu aralar psikolojik olarak iyi değilsin. Haklısın bir ara tedavi görmeliyim.
Abby bunca zaman sonra başımızda böyle bir bela varken. Neden gelmişti ki. Onun gelmesiyle Londra'daki ailemi hatırladım. Onları karşılaştığım durumlardan ötürü fena halde ihmal etmiştim. Gerçi George'un görmemi istediği belgeler ve diğer her şeye göre benim ailem olmama ihtimali yüreğimi paramparça ediyordu. Aniden çok yıprandığımı ve kendime hiç dikkat etmediğim aklıma geldiğinde hüzünlü bir tebessüm belirdi. Abby unuttuğumu farkettiğimde onun benim fotoğrafımı çektiğini ve instagrama yüklediğini gördüğümde. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü ya katil benle birlikte arkadaş olduğunu öğrenirse ve ona zarar vermeye çalışırsa. Tüm bunları ona ne kadar söylemek istesem de yapamadım. Onu korkutmaya hakkım yoktu.
"B-bana dda gösterir misin? "
Duncan sesimin neden titrediğini merak ettiğini belli etmek için öksürdüğünde şefkatle bakan gözlerini beklemiyordum.
Abby tatlı bir sevimlilikle yanıma yaklaşıp telefonu gösterdiğinde her ne kadar yorgun olsam da fotoğraf tuhaf bir şekilde canlı çıkmıştı yüzüm.
Duncan'ın Abby'nin kulağına doğru bir şeyler söylediğini duyduğumda merakımdan biraz daha onlara yaklaştığımda Duncan'ın Abby'den fotoğrafımı istediğini farkettim.
Telefonum çaldığımda arayanın Amaya olduğunu gördüğüm için mecbur cevap vermek zorunda kaldım.
Heyecanlı bir şekilde söylenen Amaya'nın "Alo" sesini duyduğumda bende "Alo" dedim
Derin bir nefes aldığını duydum.
"George uyandı ve sana diyecekleri var. "
Boğazıma bir yumru oturmuştu.Kaçtığım gerçeklerle en sonunda yüzleşecektim...
Bölüm geç geldiği için kusura bakmayın iyi okumalar:) :) :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Gerçekler
Mystery / ThrillerHerşey bittiyse tekrar başlar. Psikoloji öğrencisi üç arkadaş kendini tehlikeli bir oyunun içinde bulursa. Kızlara takıntılı bir katil, vahşi işlenen cinayetler. En önemlisi katil kim? Hikayemizin içinde; Arkadaşlık Aşk Gizem Kaos Gerilim Cinayet B...