Bölüm-12 Kimseye Güvenme

9 2 0
                                    

İyi okumalar:) :) :) :)








Evet. Bu zamana kadar kaçmıştım ama şimdi gerçeklerle yüzleşecektim. En çok korktuğum ise çok sevdiğim ailem ile biyolojik bağımız olmama ihtimali. Düşündükçe kafayı yiyordum. Duncan bana baktığında sessizce yüzümü inceledi. Büyük ihtimalle betim benzim atmıştı. Abby ile hızlıca vedalaştıktan sonra oradan ayrılıp Duncan'ın beraber hastaneye gittik. Yavaş ve ağır adımlarla George'un odasına ulaştım.Kapıyı açtığımda George'u solunum cihazıyla görmeyi bekliyordum ama o iyi görünüyordu. Bana doğru dönerek;


"Biz eski çınarlara birşey olmaz. "


"Sevindim, yaşadığına. "



Dediğimde başını ağır ağır salladı.Gerçekleri istediğimi gözlerimden anlasa gerek yanındaki sürahiden bardağa su doldurup ardından yavaşça içti. Dudağını da ıslattıktan sonra konuşmaya başladı.

"Bazı gerçekleri istediğini biliyorum. Öncelikle anlatmam gereken çok şey olsada kendini bilmen herşeyden önemli o yüzden önce o zarfa gelelim. Onu bana bir tanıdığım vermişti. Ona da bir başkası her zaman sahibinin gelip alıcağını biliyordum. Ve işte sen geldin. Lafı dolandırmak istemiyorum. Sen İngiliz değilsin çünkü onlar senin gerçek ailen değil. Saklanması istendi çünkü gerçek ailen çok uzakta ve sen onlardan küçük yaşta koparıldın. Ve ailenden birini şuan tanıyorsun. "Ivan" o senin ikizin fiziksel olarak çok benzemiyorsunuz ancak huyunuz aynı onu senden önce de tanıyordum. Rusya'da bir ailen var ve İvan senin ikizin. Bunları nereden bildiğimi sorgulama ve Ivan dışında kimseye güvenme. Katil bana zehirli iğneyi vururken görmedim ancak bir kadın olduğunu anladım. Aslında daha geç söyleyecektim ancak elbet bir gün öleceğim yaptıklarımın azabını çekmek için cehenneme gidiceğim bunu biliyorum ve bu yaşlı adam peşinde daha fazla sır saklamak istemiyor. Bu arada stajın için bir dosya hazırlamıştım. Orada işlediğim tüm cinayetler ve sebepleri yazıyor. Kendine iyi bak ve kimseye güvenme. Seni geçmişten beri takip eden birileri var belki onlar belki de daha kötülerinin ama ne olursa olsun önceliğim sen ol. Kendine iyi bak.Vasiyetnamemde eğer ölürsem tüm mal varlığımı senin üzerine bıraktım. Çünkü ben seni tanıyorum. Peşindeki katil olayları bittiğinde Rusya'ya dön. Ve aileni tanı. Ivan'a şimdi söylesen de ailene sonra söyleyin. Onları bu ile bulaştırmayın. Katil Amaya veya Natalie'nin peşinde değil tam olarak senin peşinde ve küçük bir ceylan gibi avlanma. Ve lanet olsun peşinde bir katil var ve sen silah kullanmayı hala bilmiyorsun acilen öğrenmen lazım. Ve ağlama gözlerinin dolduğunu anlayabilirim ama ağlama. Güçlü dur. Peşinde senin düşmeni bekleyen insanlar var ve şimdi bu odadan çık ve eve git. Biraz yalnız kalıp toparlan yarın da dosyamı incelersin.İyi akşamlar küçük hanım"


Nazik bir ifadeyle başıyla veda etti. Bende ona öğrendiklerimle birlikte kısılan sesimle sessiz bir şekilde görüşürüz dedim. Bir daha görüşüceğimizi zaman gösterecekti. Böyle acılarla hayatı geçen bir adamın tavsiyesine uyup ağlamadım. Ancak odadan çıkar çıkmaz bizimkilerin bakışlarıyla rahatsız oldum. Koşarak hastaneden çıktım kimsenin peşimden gelmesini istemiyordum. Hızlıca arabama binip eve doğru sürdüm. Eve varır varmaz kulaklıklarımı takıp bangır bangır müzik dinleyip saçma resimler çizdim. Deliriyordum. En sonunda bunu başarmışlardı. Çok sevdiğim ailem...


Onlar öz ailem değildi. Belki adım bile farklıydı. Ivan ile ikiz olmamız ise ayrı bir olaydı. Tüm bunlar üstüme gelirken birde peşinde bir katil vardı. Telefonuma sürekli bizim çocuklardan mesaj geliyordu ancak bir tane mesaj bilinmeyen numaradan atılmıştı ve kahretsin bir videoydu. Videoyu hızlıca açınca önüme kıyafetleri kanla kaplı olan Abby'i görmeyi beklemiyordum.Ve sonra bir silah sesi ve ABBA'nın yere düşüşü. Video burada kesiliyordu.Tiz bir çığlık atarak tüm sessizliği bozdum. Çocukluk arkadaşım Abby...

Aman Tanrım o ölmüştü. Ve ben onun ölümünü izledim. Ayaklarımda daha çok derman kalmadığı için yere çöktü. Zaten çökük ve bitkin bir haldeyim ayaklarım beni taşısa ne olurdu. Duncan'ı aramak istedim ama yapamadım onun yerine kendimi yatağa attım. Hızlıca yorganın altına girip her şeyin bir rüya olması için sayıkladım. Bir şeyi kırk defa dersek o gerçek olurdu  ama o gece ben kırk defa rüya olduğunu söylesem de hiçbir işe yaramadı.Ağladım.Tüm gece boyunca gözümde yaş kalmadan gözlerimdeki yaşlar biterdi ama yüreğimdeki kor hiç sönecek miydi ki?

Yakın biri yine beni bırakmıştı. Yanımda olan insanlar neden zarar görüyordu ya da neden sahtelerdi.Ben miydim sorunlu olan. Ne zaman iyileşeceğim, omuzlarımdaki yükler gidicek. Ben öldüğümde mi yoksa katil tutuklandığında mı? Bu işin sonunda ikimizden biri ölüceksin. Sadece bu kişinin ben olmamasını umut ediyorum. Evet hala içimde umut var. Umut en karanlık yerden çıkmamıza bile sebep olan bu duygu beni kaldırabilecek miydi? Duncan'a neden ihtiyaç duyuyordum şimdi.

Amaya, Natalie ve İvan vardı. Ama neden ben herşeyde bencillik yapıp kendimi düşünüyordum. Arkadaşlarıma zarar vermiştim. George benim yüzümden ölebilirdi. Lanet olsun! Peşimde bir katil var. Ve ben tükenmiş durumdayım. İç ses sana ihtiyacım var. Kalk! Kendini toparla, her şey düzelecek. Yataktan aniden fırlayarak ayağa kalktım. Göz yaşlarıyla ıslanmış yanaklarımı sildim.Üzerimi değiştirip araba anahtarlarını alarak George'un evine sürmeye başladım. Bangır bangır müzik dinlerken "Lost on you" sanki bizi anlatıyordu. Değerini bilemediğim arkadaşım Abby...

Katilin ağzından;

Yaptığım gözdağının işe yaramaması tuhaftı. Zaten yaşlı morukta ölmemişti ve kimliğimi eğer beni görseydi deşifre edebilirdi. Gerçi ben gibi zeki biri yakalanmazdı. Bayadır işlemediğim cinayet olaylarımdan sonra tekrar cinayet işlemek ruhumu tazeliyordu.Şimdi ise yeni kurbanımı izliyordum. Bay Carpenter. Bu kurbanım kim mi diye sorarsanız eğer bu şahıs hastanede beni içeri sokmayıp geri gönderen güvenlik. Şimdi bedelini ödeme sırası vardı. Elimdeki hançere baktım, bakışlarım diğer elime kaydığında ise elimde küçük bir şişe de asit tutuyordum. Buralar birazdan yanıcaktı.

Uyuyordu. En savunmasız anında yakalamıştım onu demek ki. Hızlı bir hamleyle hançeri karnına geçirdim. Acıyla bağırarak uyandı. Beni gördüğünde gözlerindeki tarif edilemez duygu içimdeki vahşi kişiyi ortaya çıkarıyordu. Eskiden cesetlerin üzerine mesaj yazmak isterdim ama hayır artık sadece öldürerek mesaj vermek istiyorum. Gözlerinden korkudan yaş geliyordu. Odayı bir anda pis bir koku doldurduğunda işediğini anlamıştım. Bu sefer ise hançeri elinin ortasına geçirdim. Galiba canı acımıştı çünkü attığı çığlık baya güçlüydü. Karnına ikinci darbeyi de soktuğumda çıkarırken hançeri oynatarak çıkarıp derisini deştim.Daha sonraki hedeflerim ise bacaklaeı olmuştu. İki bacağına da cebimden çıkardığım silahla ateş etmiştim. Zavallıcık böyle bıraksam bile kan kaybından ölürdü. Ancak ben gözlerinin feri sönene kadar buradaydım. Son hamlem olarak elimde tuttuğum kutudaki asidi deşilmiş derisine döktüm. O kadar tiz bir çığlık attı ki onu uyarmak zorunda kaldım.

"Ahh, hadi ama birileri duyacak sessiz olur musun? "

Sesi kısıldığında tatmin olmuş bir bakışla.

"Aferin"

Burayı gerçekten yakacaktım en başta demiştim. Dediğimi de yapardım.Etrafta alkol, kolonya,şömine tutuşturucusu, benzin ne bulursam alıp evin her yerine döktüm ve evden çıkarken son kez bakıp çakmağı yere fırlattım. Kapıyı kapatır kapatmaz sıcak alevlerin yükselerek etrafı ısıttığını hissettim. Hımm sıcak ben değildim. Ben soğuktum. Buzdum.

Polis sirenleri ve arabaların ışıklarıyla olduğum yerde kalakaldım. Lanet olsun erken gelmişlerdi. Hızlıca arabama atlayıp. "I see red" şarkısını dinleyerek yoluma devam ettim.



Son

Bayadır bölüm atmamıştım. Özlemişim. Yazın daha düzenli bölüm gelecek ve artık olaylar başlıyor.

İyi okumalar oy atmayı unutmayın.




Karanlık GerçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin