Eve geldiğimde "Dönüşüm" diyerek Sena görünümüme kavuşurum ve hemen koltuğa oturup düşünmeye başlarım
Dışarı çıkma kararı verdim ama element olduğumdan beri insanlara bakış açım daha da değişmişdi
İnsanlar benim gözümde vampir gibiydiler. Kan içen bir vampir gibi. Öyle korkunç, öyle acımasızları vardı ki, içlerinde
Ama biliyordum ki, korkuyla savaşmak için korkunun üzerine gitmek gerekirdi
Kararımın üzerinde durucak ve dışarı çıkıcakdım
Koltukdan kalkdım ve salondan çıkıp kapının yanına gitdim ve kapının kolunu tutdum
Bir süre kapı kolunu tutmuş bir şekilde bekledim. Çünki halada dışarıya çıkacağım için tedirgindim
Ama sonra derin bir nefes aldım ve yavaşca kapıyı açdım
Dışarıya ilk adımımı sol ayağımla atdım ve dışarıya çıkdım
Evin bahçesinden çıkıp sokakda yürümeye başladım
Sokakda kimse yokdu ve ben yukarıya bakarak yürüyordum. İçimden "Gökyüzü ne kadarda güzel. Moralimi düzelten nadir şeylerden biri bu gökyüzü" diye geçiriyordum
Bir süre sokakda gökyüzüne bakarak yürüdüm. Bir tarafdan esen rüzgarın tenime dokunuşu, diğer tarafdansa gökyüzünün güzelliği beni benden alıyordu
Ben sokakta gökyüzüne bakarak yürürken bir arabanın korna sesini duydum ve arabaya bakmak için gözümü gökyüzünden ayırdığımda karşıdan gelen arabanı fark etdim ve araba bana çarpmadan yolun kenarına çekildim
Gökyüzüne bakmaya öyle dalmışdım ki, kavşakta yürürken yolun ortasına geçdiğimi fark bile etmemişdim
İçimden "Sena bir az daha dikkatli olmalısın. Burası element dünyası değil, burası insan dünyası" diye kendime öğütler vermeye başladım ve gökyüzüne değil yola bakmaya karar verdim
Bir az yürüdükden sonra az ileride bir park olduğunu fark etdim ve içimden "Parkın içinden araba falan geçmez. Bir banka oturup istediğim kadar gökyüzünü seyr ede bilirim" diye geçirdim
Ben az ileride ki, parka gitmeyi kararlaştırırım
Parka vardığımda içeri giririm ve parkda dolaşmaya başlarım
Etrafda yeşil ağaçlar göze batıyordu. İçimden "Toprel şimdi burda olucakdı ki, aynı bir koala gibi hemen sarılırdı ağaçlara " diye geçirince yüzümde bir tebessüm oluşdu
Ama benim tebessümüm fazla sürmedi
Bankda oturmuş ağlayan birini gördüm
Bir insan da olsa ağlaması hiç güzel bir şey değildi
Ben "Belki benimle konuşur, derdini anlatır ve böylelikle ağlamayı bırakır" diye düşünerek o çocuğun oturduğu banka doğru gitdim
Ağlayan çocuk elleriyle yüzünü kapatmışdı ve o yüzden de karşısında onu izleyen beni görmemişdi
Bir süre sonra benim orada olduğumu hiss etmiş olmalı ki, ellerini yavaşca gözlerinden çekdi ve benimle karşılaşdı
Çocuk beni gördüğünde hemen kalkıp kaçmaya çalışınca onun kolundan tutup "Dur" dedim. Çocuk benim dediğimi yapmış, olduğu yerde duruyordu
Ben çocuğun kaçmiyacağını anlayınca kolunu bırakdım ve yavaşca çocuğun karşısına geçdim
Çocuk gözlerini başka tarafa çevirmişdi ve bana doğru bakmıyordu
Ben ellerimi yavaşca çocuğun yüzüne götürdüm ve yüzünü kendime doğru çevirdim
O an o çocuğun gözlerinin siyah olduğunu fark etdim. Siyah gözleri aynı bu gökyüzü gibi ışıl-ışıl parlıyordu
Ben çocuğun göz yaşlarını ellerimle silerken onun bana gözlerini ayırmadan bakdığını fark etmemek elde değildi
Göz yaşlarını sildikden sonra ellerimi onun yüzünden çekdim ve "Sen neden ağlıyorsun?" diye sordum
Çocuk gözlerini benden kaçırarak "Hiç, canım öyle istedi" dedi ve bir az önce oturduğu banka dönüp oturdu
Ben de gidip onun oturduğu banka, çocuğun tam yanına oturdum
Ben gökyüzüne bakarak çocuğa "Başını yukarı kaldırda bu güzelliğin farkına var" dedim
Çocuk benim dediğimi yaparak yavaşca kafasını yukarı kaldırdı ve gökyüzünü izlemeye başladı
Biz ikimizde bir süre sessizce oturduk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldırımın efsanesi
Fantasyİnsan olmak neydi? İnsan olmak iyi olmakdı. İnsan olmak yardım eli uzatmakdı. İnsan olmak sırtını sana yaslayan kişiye sonsuz güven verip, o güvenin yıkılmasına izin vermemekdi. İnsan olmak ve dahalarıydı. Ama zaman geçdikce, insanlar çok değişmişdi...