Ben bir şey demiyince Meriç "Hemen kalk, gidiyoruz" dedi
"Nereye?"
"Gidince görürsün. Hadi kalk Sena"
"Tamam, sen nasıl istersen Meriç"
Ben sandalyeden kalkdım. Meriç kuzenlerim diye tanıtdığım ekibime dönerek "Sena bu gün bende" dedi
Ekibe eğlence çıkmışdı tabi. Ben ve Meriçi çok yakışdırıyordular anladığım kadarıyla. Ama onların unutdukları bir şey vardı. Ben bir elementdim, Meriçse bir insandı. Buda yetmiyormuş gibi, birde hastaydım. Ben bir gün yok olup gidicekdim ve vücudumda ki, sınırları olup-olmadığını bilmediğim enerjim, bu güzel gökyüzünün olucakdı
Meriç "Sena, hadi" diyerek kolumdan tutup beni mutfakdan çıkardı. Sonrada evin kapısına doğru götürdü ve kapıyı açıp, önce evden beni çıkardı, sonra ise kendi evden çıkdım
Beni bilmediğim bir yere götürüyordu. Ama 'nereye gidiyoruz?' diye sormayada çekiniyordum
Nerdeyse yarım saat yürümüşdük. Etrafda ki, insanlar kalp atışlarımın hızlanması için yeterliydi. Uzun zamandır bu kadar insanı bir arada görmemişdim ve insan olduğum zamanlardakinden daha çok korkuyordum bu insanlardan. Sanki hepsi gözlerini bana dikmiş, durmadan bana bakıyormuş gibi geliyordu bana ve bu düşünce öyle rahatsız ediyordu ki, beni. Sanki yüzmeyi bilmeyen biriydim, ama boğulacağımı bile-bile atlamışdım o denize. Boğulacağını bile-bile girilirmiydi o denize, son nefesini vereceğin yer olduğunu bile bile, son oksijenin olduğunu bile-bile
Meriç "İşte geldik" diyerek kolumu bırakdı. Yüzünü bana doğru döndüğünde yüzümde ki, endişeyi ve korkuyu anlamış olmalı ki, yüzünde ki, gülümseme yok oldu
Meriç endişeyle "İyimisin Sena?" diye sordu
Ben Meriçi endişelendirmemek için sahte bir gülümsemeyle "İyi olucam tabi palyaço" dedim
Meriçin endişeli bakışları kayb olur ve kaşlarını çatarak bana "Vampir" dedi
"Vampirmiyim ben?"
"Evet"
"Kanmı içiyorum ki, ben?"
"Hayır, ama onuda yaparsın sen"
"Haklısın, ilkde senin kanını içicem"
"Nasıl yapıcakmışsın onu?"
"Dişlerimi senin boynuna geçiricem, sonra da kanını içicem"
"Son damlasına kadar içe bilirsin"
"Ama kanını son damlasına kadar içersem, kalbin atmayı bırakır"
"Benim kalbim..."
"Sus"
"Neden ki?"
"Duyuyormusun?"
"Neyi duyuyormuyum?"
"Haşin-haşin esen rüzgarın sesini"
"Rüzgarın sesimi oluyor?"
"Evet, tabiykide olur. Ama önce onu duymayı bilmen gerek"
"Rüzgarın sesini sonra dinleriz"
"Ama, rüzgar beklemez"
"Meriç de beklemez"
"Sen rüzgarmısın?"
"Hayır, ama vampirin en yakın arkadaşı palyaçoyum"
"Tamam palyaço, bu sefer de senin dediğin gibi olsun"
"Heh, şöyle söz dinle bakiyim"
"Abartma istersen. Hatırlatırım kol ve bacak"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldırımın efsanesi
Fantastikİnsan olmak neydi? İnsan olmak iyi olmakdı. İnsan olmak yardım eli uzatmakdı. İnsan olmak sırtını sana yaslayan kişiye sonsuz güven verip, o güvenin yıkılmasına izin vermemekdi. İnsan olmak ve dahalarıydı. Ama zaman geçdikce, insanlar çok değişmişdi...