5.Bölüm

16.1K 982 266
                                    

Yüreği soğuyanın savaşı, biter. Diyor Sezai Karakoç.

Benim yüreğim ne zaman soğurdu bu savaş ne zaman biterdi bilmiyordum.

Bildiğim tek şey bu savaşta, bir yangın ortasında mahvolcaktım.

Hissediyordum.

Bundan sonrası hiç iyi değildi.

Ruhumdaki kız çocuğu umut dolu gözlerle terasın en köşesindeydi. Korkuluklara tutunarak mermerin üstüne çıktı ve bana arkasını döndü.

Bir intihar, içimdeki kanın korkuyla fokurdamasına sebep oldu.

"Sana bir soru sordum Keskin?" Kaç dakika geçmişti bilmiyordum ama soruma hala bir cevap alamamıştım.

Katran karası gözleri bilinmezliğin içinde yol almışken daldığı yerden sıyrıldı ve tekrar bana baktı.

"Kimsenin bildiğinden fazla bir şey bilmiyorum." Dedi buz gibi bir sesle. "Sana anlatılan neyse bize anlatılan da o." Bir hayli rahattı. Karşımda ellerini ceplerine yerleştirmiş, omuzlarını dikleştileştirmiş gözlerini gözlerimin en derinine dikmişti.

Sanki ruhundaki karanlık göz bebeklerimden içeriye sızsın ve ruhu ruhuma karışsın ister gibi bakıyordu.

O zaman Silvan neden bahsediyordu?

"Öyle mi?" Diye sordum.

"Öyle." Dedi, tereddüt bile etmeden.

"Emin misin?" Diye sordum üsteleyerek. Kız çocuğu intihara doğru bir adım daha attı ve omzunun üzerinden bana doğru baktı.

Bekledi.

"Eminim." Kendinden emin ve tok çıkan sesi şüpheli bakışlarımın dağılmasına sebep oldu.

Ona inanmayı seçtim.

Gergin omuzlarım gevşerken, "Sana inanıyorum." Dedim. Bana, Bakakaldı. "Yalan söylemeyeceğini biliyorum Keskin." dedim, gözlerindeki ifadeye güvenerek. "Sen yalandan nefret edersin, bunu biliyorum. Arada kaldığın her an doğruyu seçersin ve bende buna güvenerek sana inanıyorum." Yüzündeki ifadeyi çözmedim. Düz ve katı bir ifadesi vardı.

"Umarım sana olan inancım beni hayal kırıklığına uğratmaz." Diye fısıldadım.

Kız çocuğu geriye doğru bir adım attı ama mermerden aşağıya inmedi.

Bekledi.

Bekleyecekti.

Ama sonu gecikse bile en başından beri belliydi.

Asıl sen benim sana inandığımı düşünerek hareket ettiğinde hayatının hatasını yapacaksın. Yokunu şaşıracaksın ve ben sana doğru yolu bulman için yardım etmeyeceğim.
...

Ben bir acının, yarım kalmışlığın, eksikliğin, öksüzlüğüm içine doğmuştum. Yarım kalmışlığı benimsediğim, benimsemek zorunda kaldığım ve ruhumdan bir parça gibi sahiplendiğim bir hayata doğmuştum.

Bir kız çocuğunun göz yaşlarının izi, bir kurum lekesi gibi ruhumda izlerini bırakmıştı.

O kurum lekesi ne yaparsam yapayım hiç çıkmamıştı.

Şimdi üzeri bir ziftle kaplanıyordu ve ben buna engel olamıyordum .

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!" Başsavcının yüzüme savurduğu kağıtlar bedenime çarparak yere düştü. "Biz bunları bilmiyor muyuz sanıyorsun sen?! Bunun gibi nicesi elimizde ama yetmiyor işte!"

Öfkesinin sebebi birkaç gün önce babamın kasasından aldığım belgelerin kopyasıydı. Elindekiyle yetinmeyi bilmiyordu. Doyumsuz herifin tekiydi. Başta ki yumuşak tavırları gitmiş, yerine hırsı gözünü karartan bir adam gelmişti.

ARDIÇ  +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin