Berkin
Berkin elleriyle kuvvetle rüzgar ile gelen kar yığınlarını kendinden uzak tutmaya çalışırken, gözleri bir öngörüyle yeniden parladı. Büyük bir kaos, bir hançer ve bir ölüm gördü ama daha anlamlandıramadan kendine gelmesi gerekti çünkü her adımıyla rüzgar ve çığ etkisini artırıyorudu. Gördüğü ölüm yüzünden şok olsada, bunun ,üzerinde duramazdı. Zorlu bir ilerleyişin ardından everest'in gerçekten en üst noktasına ulaştığında hiç bir şey görmediği için hayal kırıklığına uğradı. Sinirle ayağını yere vurduğunda ayağının altındaki kar tabakası Berkin'i yuttu. Berkin kendini bir anda duvarlarında kristaller bulunan bir mağarada buldu. Mağaranın sonuna baktığında minik bir çıkıntının üstünde parlak mavi bir taş gördü.
Berkin : E kolay oldu bu. Çığ altında kaldığımı saymazsak.
Berkin taşın yanına adımladı. Etrafına endişe ile bakıp, bir tehlike var mı kontrol etti. Bir tehlike hissetmediğinde taşı avuçlarının içine aldı. Mutlulukla taşa bakan Berkin, mağaranın sarsılmasıyla şoka uğradı. Kafasını yukarı kaldırmasıyla mağaranın tavanının parçalanarak Berkin'in üstüne düştü...
Emir
Emir uzun süredir istiridyeleri kontrol ediyordu. Çok sıkılmıştı şimdiden. Bir diğer istiridyeyi kontrol etmek için eğildiğinde kulak çınlatan bir ses yankılandı suda. Sesin geldiği noktaya baktığında örümcek benzeri çok gözlü korkunç bir yaratık emirin üzerine hızla altı bacağını ardı sıra atarak geliyordu. Emir korkuyla yaratığın erişemeyeceği yüksekliğe yüzdü. Aşağıya, yaratığa doğru baktığında bir şey fark etti sırtının tam orta yerinde bir tane inci duruyordu. Büyük ve parlak bir inci. Emir'in gözleri zaferle parladı. Hızla yüzerek yaratığın sırtına ilerledi. Emir elini uzatıp tam inciyi alacağı sırada yaratık öndeki iki yengeç kıskaçlarını andıran kollarından biriyle onu yakalayıp başka yöne fırlattı. Emir yere çarptığında, hışımla kafasını kaldırıp gözlerini komple mavi parlattı ve yaratığa saldırdı...
Doruk
Doruk en büyük piramide yürümeye yeltendiğinde Doğa Ruhu onu durdurdu.
Doğa Ruhu : Doruk yukarıda taşı eğer bulursan. Taşı koruyan 2 ay muhafızı seni engellemeye gelecek ve dediğim gibi sana yardım edemem.
Doruk : Merak etme, kendimi koruyabilirim.
Hafiften hava kararıyordu. Doruk yavaşça merdivenleri tırmandı ve en tepeye vardığında hüsrana uğramıştı. Hiç bir şey yoktu. Doruk hayal kırıklığı ile etrafına bakınmaya başladı ama hiç bir şey yoktu. Ne yapacağını bilemeyerek bakışlarını ayaklarına indirdiğinde yerdeki işlemelere gözleri takıldı. Yere eğilip parmak uçlarıyla kabartmaları incelemeye başladı. Neredeyse tüm zemini inceledikten sonra tüm işlemelerin ortada bir noktada renksiz bir taşta birleştiğini gördü. Taşın tozunu sildikten sonra gözlerini kapatıp taşa dokundu. Odaklanmaya başladı. Taş Doruk'un enerjisini hissederek yavaş yavaş parlamaya ve ayın parlak yüzü gibi gözükmeye başladı. Tüm parlaklığına kavuştuğunda, Doruk artık emindi. Bu Orjinal Ay Taşıydı. Doruk onu yerinden çıkarıp avuçları arasına aldı. Doruk Orjinal Ay Taşını avucuna aldıktan sonra ay ışı onun iki yanında renklendi ve iki ay ışığı gölemine dönüştü. Doruk'un gözleri şaşkınlık ile onlara bakarken aralarından birisinin vurduğu yumruk ile piramidin merdivenlerinin sonuna fırlattı. Doruk doğrulmaya çalışsada hissettiği keskin acıyla sekteye uğradı. O kalkmaya çalışırken ay muhafızları zıpladılar ve Doruk'un önüne kondular. Doruk baygın gözlerle onlara baktı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşündü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Elemantals
FantasyBüyü evrenin var olduğu ilk andan itibaren etrafımızı sarmış durumda önemli olan tek soru şu; -Bu büyüyü nasıl kullanacaksın?