10. Bir husumet, bir gece

172 14 8
                                    


Harun ekrandaki kaydın ilgili saniyelerini izlerken kolonun hemen ardındaki kişiyi fark etti. Odadaki diğerlerinin aksine yanıt konusunda umut bağladığı arkadaşına, en arkada, masif ahşap masaya ellerini dayamış Murat'a dönmüştü. "Kim lan bu sokuk? Ciddiye almamızı gerektirecek bir şey mi?"

Murat sessiz kaldı, düşüncelere dalmış görünüyordu. Harun'un haz etmediği bu donukluk neyseki Fikret'te yoktu. Gözlüğünü tişörtüne silip tekrar takan Fikret daha istekliydi. "Biraz daha geri sarsana, tekrar bakalım. Direkt yirmi on ikiyi aç."

"Denyoya bak hele.. Gözlük falan takmış gizlenmek için. Siktirip gitmeseydi ebesini belleseydik.." Perdelediği ağzından müstehcen içerikli üç beş bir şey daha tükürdü Harun.

Tayfun'un girişi ve hemen sonra kendi ekseni etrafında dönerek masalara baktığı seçilebiliyordu. Sabırsız bir arayış içinde geçirdiği saniyelerin ardından bara, o esnada tarif üzerine konuşan ikiliye dönüşü de görülüyordu. Görüntü izlenirken Feza , diğerlerinden uzak, ne olayın içinde ne de dışında bir kenarda diş gıcırdatmakla meşguldü.

"Attığı ne? Bir şey fırlatıyor." diye dikkat çekti Yaren.

"Her ne ise şişelere çarpmış, domino etkisini yapmış." Tansu'ydu konuşan. "Az daha Elif'in tam kafasına isabet ediyormuş düşen şişe."

"Üç yüz cl'lik chivas vursaydı direkt öldürürdü lan." dedi Arif. "En iyi ihtimal koma."

"Yabancı cisim filan bulmuş muydunuz?"

Arif beklemeden olumsuzladı Harun'u. "Yok abi, farklı bir şey yoktu."

Bu Harun'un daha fazla hayret etmesine neden oldu. Huzurevi işletmediğinin pekala farkındaydı. İstenmeyeni minimuma indirme yönündeki çabasının boşa çıktığı bu gibi olaylarda agresif olurdu. Onun omzunu sıktı Murat, desteğini bildirir gibi. Çene yaylarını gevşetmemesi konusunda uyarıydı aynı zamanda. Masaya doğru kümelenmiş topluluğu geçerek koltuğa oturdu. Feza tam karşısındaydı.

"Ne, neden öyle bakıyorsun?" der gibi başını salladı sarışın. Bırakın inceleyici gözleri tenine kuş tüyü değse irite olacak haldeydi.

"Hiç yorum yapmadın." deyince Murat, yanıtladı. "Herkes yeterince yapıyor."

"Seninkileri ayrıca duymak isteyenler vardır belki."

Onun farkında olduğunu hissetti Feza, elini kolçağa koyuşundan bile belliydi sanki. Aşağıya yardım etmeye ineceğiyle ilgili bir şeyler geveledi. Sohbet halindekiler tarafından -kendi arkadaşları dahil- pek umursanmadı. İşine gelirdi. Harun ile konuşacaktı elbette , en azından daha az insanın olduğu anda ya da diken üstündeymiş hissi bir nebze yatışmışken.

Abisine öyle öfke kusası vardı ki katlanmak zorunda olduğu muhtemel sonuçları beklemeseydi çoktan peşine düşerdi. Eve ya da kıç suratlı herif her neredeyse orada alırdı soluğu.

"Ağzına sıçtığımın geri zekalısı neredesin, aç şu telefonu, aç!" Sinyal sesinden sonra mesaj bırakmasını bildiren kibar kadını bilmem kaçıncı kez dinlerken boğazlar gibi telefonunu sıkıyordu. Olay abisinin standartları için bile fazlaydı, gösterişliydi. İnsan içinde tepki alacak davranışlarda bulunmaktan ısrarla kaçınan biriydi o. Bu en başta karakterine tersti. İkinci ters olan ise gitmesiydi. Hoşuna gitmeyen yerlerde, hoşuna gitmeyen durumlarda onu gördüğünde öylece gitmezdi. Sanki buna hakkı varmış gibi, sürüklemeye çalışırdı, geride bırakmazdı.

Feza abisinin arkadaşlarında da şansını denedi. Sıkı fıkı olduğu birkaç kişiyi aradı. Uzunca çalmasına rağmen karşılık veren olmadı. Saatin gecenin ikisi olması bunun sebebi olabilirdi tabi. Ya da Tayfun dallaması bilinçle kimseye açtırmıyordu.

GÖNÜLÇELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin