21. Zaman hep aynı akmaz

74 8 2
                                    

Sağanağın altında gibiydi. Müziğin yüksek temposu iri yağmur taneleri halinde kulaklarına, omuzlarına, kalçalarına çarpıyordu. Rengarenk ışık hüzmeleri simli şakaklarında süzüldükçe, coşkuyu yakıcı bir duman gibi etrafında hissettikçe ellerini kaldırıyordu. Ona yer yer dokunan yer yer sarılan kollara karşılık veriyordu. Arkadaşlarına aitti hepsi. Onlarla salınırken dudaklarından kıkırtılar eksik olmuyordu. Aylar süren uğraşın yorgunluğunu atmaya kaptırmışlardı kendilerini. Sık sık bardaklarını tokuşturuyor, tanıdık simalarca arada ellerine tutuşturulan tek atımlıkları mideye indirip kanlarında gezinen kaygısızlığı katlıyorlardı. Bu kaygısızlık düşüncelerinin düştüğü kara çukurları aydınlatıyor, geceyi neşeli ve hatırlanası bir kutlamaya çeviriyordu.

Onların cümbüşünün aksine tırabzana yaslanmış iki adam son derece durağandı. Aşağıdakilerin kimisine göre tipik kimisine göre aşırı hareketlerine bakıyor, bazı anlarda gözlerini çekemiyor, bazı anlarda ise onaylamaz gibi kaşlarını çatıyorlardı. Her ikisi de hayranlıkla ve hafif şaşkınlıkla bulundukları konumda kalmaya devam ediyorlardı.

"Bozuk attı."

Murat kendini ona duyurmak için eğilmiş arkadaşını dinlerken bourbonu fondipledi. Lezzetli şeyler içtiği, kendi deyimiyle damağının şenlendiği esnalarda Harun'un ona bir şeyler anlatmasına fazlasıyla alışkındı.

"Niye gelmedin dedi, bahane bile üretemedim. En baştan benim ne işim var orada diyemediğim için oldu böyle."

"Merak da mı etmedin?"

"Zaten suflördü. Bir girişte görüşecektik bir de çıkışta."

"O da onu istiyordu belli ki, bekliyordu."

Bazı şeyler hatırlatılınca iyice tadı kaçan Harun içli bir pişmanlıkla başını eline yükledi. "Ne bileyim lan, bu kadar büyük bir mesele olacağını düşünmemiştim."

"Düşünmedin mi?"

"Valla."

"Kardeşim. Başına geleceği tahmin edip şu zımbırtıları bile ayarlamışsın." Hak verir görünmeyen Murat'ın işaret ettiği tavana monte ışıklardı. Barı barlıktan çıkaran yalnızca bunlar da değildi üstelik. Camlara çekilen yansıtıcı perdeler, duvarlardaki neon şeritler, mobilyaların tüm otantikliğine modern bir darbe indiren gümüş bardaklar, duman makinesi.

"Kendimi affettirmek için değil, ambiyans yakalansın diye kesenin ağzını açtım." Dişlerinin arasında yankılandı sesi. "Gökay o keseyi susuz yutturup susuz sıçtırtacak bana orası ayrı ama..."

"Akıllanmazsın." dedi Murat son teşhisi koyar gibi.

"Belamı versin ki akıllanmam." Telefonunu çıkarıp kontrol etti Harun. Etrafta gezintiye çıkardığı bakışları kız arkadaşına rastlama gayesiyle benzer simalarda oyalandı. Yüzüne sıkıntı çöktü bir zaman sonra. "Memlekete gitmeden barışmam lazım."

"Ne zaman gidiyor?"

"Yarın akşam. İki ay yok."

Diğeri gibi onun da belki kızı görürüm diye kalabalıkta dolanıyordu gözleri. Ancak kısa bir süre. Hemen sonra bencilliği ağır basıyor, onu ilgilendiren noktaya tekrar takılı kalıyordu zımba gibi.

"Senin orada bulunman bile bana eksi yazdı Muro. Göze battım."

"Ben miyim şimdi kabahatli?"

"Değilsin de oğlum ne işin vardı orada? Bir de çoluk cocuk Berfu'ları toplayıp gitmişsin."

Dirseklerini yaslarken "Ee, ne olmuş?" diye sordu.

"Yunus'u aramışsın. Çocuk orada çalışıyor ama yıllardır görüşmeyiz etmeyiz, aramak ne alaka amına koyayım? Hadi diğerleri neyse, Feza ile başından beri papazsın, Yaren'e söyleseydin bilet ayarla geleceğiz diye. Benim de haberim olurdu. Takılırdım peşinize, geride kalmazdım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GÖNÜLÇELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin