Titrek bir nefes bıraktığımda uzun zamandır gelmediğim bir yerde olmanın gerginliğini üzerimde taşıyordum. Beyaz, demir kapının üzerindeki süsleri incelemeye başlarken stresten terleyen ellerimi tutan ellerle başımı yana doğru çevirdim.
Tuğrul gülümseyerek bana bakıyordu ve Fırat'ın evinin önündeydik. Gergin olmamın sebebi biraz sonra ilişkimizi açıklayacak olmamız değil, uzun zamandır girmediğim eve girecek olmamdı.
"Hazırsan çalıyorum kapıyı?" dedi sorarcasına. Hafifçe başımı salladım. Gerilmem olacakların önüne geçemeyecekti.
Tuğrul kapıyı çalarken parmaklarımızı birbirine doladı ve elimi daha sıkı kavradı. Gergin gülümsemem yüzümdeyken kapının açılmasını bekledim. Birkaç saniye sonra "Hep küçüğüm diye bana bu işleri yaptırıyorsunuz!" diye şikayet eden Ekin kapıyı açtığında gülümsemem büyüdü.
İlk anda Lale ve Fırat ile karşılaşmaktan çok korkuyordum.
"Oooo!" dedi ikimizi bir arada görünce şaşırmış gibi. "Hangi dağda kurt öldü de siz beraber geldiniz? Hayırdır kıyamet falan mı kopuyor?"
Tuğrul tuttuğu elimi yukarı kaldırırken "Kurban kesmen gereken meselelere böyle kötümser yaklaştığın için yüzün gülmüyor senin." dedi dalga geçer bir tonda.
O an apartmanın içinde Ekin'in minik çığlığı dolduğunda kaşlarımı çattım. Hepimizi ifşa edecekti aptal çocuk.
"Koç falan kesmem gerek bu habere." dediğinde Tuğrul'un dudağının kenarıyla Ekin'in dediklerine güldüğünü gördüm. "Daha azı kesmez."
"Çekil de girelim be oğlum." dedim isyan eder gibi. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girerken yapıştırıcıyla birbirimize yapıştırılmışız gibi Tuğrul'u da peşimden çektim.
"Kapının önünde Melahat abla ve Nurgül teyze gibi dedikodu yapıyoruz. Daha genciz o günlere daha çok var inşallah!"
Ekin gözlerini kısıp alıcı gözle beni süzdüğünde yanımdaki Tuğrul'un gerildiğini elimi tutuşunun sıklaşmasından hissetmiştim.
"Yani şimdi ağabey..." dedi dediklerini kafasında tartarken. "Ben tamam gencim, yakışıklıyım falan ama... Senin yaşın biraz geçiyor gibi ha?" Bana yaşlı mı demişti o? Sadece 27 yaşındaydım ulan ben! Pek bir şey yaşamamıştım ki...
Tuğrul elimi bırakıp Ekin'e yaklaştı ve kafasına sertçe vurdu.
"Sen kime yaşın geçiyor falan diyorsun ulan süt bebesi?" dedi sinirli bir sesle. "Adam yerine koyduk, dayak atmıyoruz, Nazlı kızımızın hatrına iyi davranıyoruz diye fazla mı yüz buluyorsun sen?" dedi sinirle. Ama hemen ardından vurduğu yeri hafifçe okşadı acısı geçsin diye. "Benim kıymetlime bir daha böyle laflar edersen seni çamaşır ipine bacaklarından asarım." diye mırıldandı.
"Anladım ağabey." dedi çekingen gözlerle Tuğrul'a bakarken. "Kıymetlin, güneşin dönemine geri dönülmüş. Mahir ağabeye dokunulmaz bundan sonra. Koruyucusu dönmüş sonunda."
Güldüm. Öyleydi.
"Ay ne konuşuyorsunuz orada?" Lale salon kapısını açtığında şikayet eder bir sesle konuştu. Hemen ardından gözleri benim gözlerimle buluştuğunda gözlerinde düşmanca bir bakış peyda oldu. "Senin ne işin var benim evimde?" dedi sinirle.
Tuğrul yanıma gelip sıkıca elimden tuttuğunda "Bu işi var." dedi ciddi bir sesle. Her kelimenin üstüne bastıra bastıra konuşuyordu.
"İnanamıyorum." dedi Lale, gözlerini benden çekerek Tuğrul'a gözlerinden ateş çıkan bir bakış attıktan hemen sonra. "Sana inanamıyorum Tuğrul! Beynini peynir ekmekle mi yedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ama evlisin |gay| •bxb•
Teen FictionMahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.