Uyandığımda hissettiğim ilk şey dayanılmaz bir baş ağrısıydı. Acıdan buruşan yüzümle tavanı izlerken zihnime birkaç saat önceden dolan anılarla birlikte yanaklarım ısındı.
Uzak durmak için deli gibi çabaladığım Tuğrul beni barda başka bir herifle öpüşmek üzereyken basmış, delirmişti.
Sınanmak istemiyordu ve ben hiç de aklımda olmayarak onu sınamıştım. Gözlerim hissettiklerimi yoğunluğuyla kapanırken aklıma Emirhan geldi. Dün onun beni öpmesine hangi kafayla izin vermiştim ki? O sırada ne düşünüyordum? Beni Tuğrul'un verdiği büyük acıdan kurtaracak kişinin o olabileceğini mi? Beyaz atlı prens gibi...
Dudaklarımda yamuk bir gülümseme oluştu. Emirhan'dan olsa olsa eşek, davar falan olurdu da... Dün gece öpüşmek istediğim adam hakkında sabahına böyle şeyler düşünmem etik miydi?
Hayatımda etik bir şey kalmış mıydı ki?
Baştan aşağı çamura bulanmış gibi hissediyordum ancak yine de içimdeki on sekiz yaşında, kalbi aşkla çarpan Mahir ilk aşkının kollarında uyuyakaldığı için mutluydu. Bundan mutlu olmaması gerektiğini bilmesine rağmen.
Kendimi biraz daha hissettiğimde yataktan doğruldum. Odaya giren güneş ışığı yüzüme vuruyor, mutfaktan güzel kokular geliyordu. Simay kahvaltı hazırlıyor olmalıydı.
Acaba dün gece nasıl gelmiştik buraya? Yani... Uyuduğum için hiçbir şey hatırlamıyordum. Simay uyanık mıydı biz eve girerken? Ağabeyini evli olan eski sevgilisinin kucağında eve geldiğini görünce ne düşünmüştü?
Endişeyle yanağımın içini ısırdım. Ona ne diyecektim?
İsteksiz bir şekilde yataktan kalkıp üzerimdeki eşofmanı çekiştirdim. Dün gece Tuğrul beni eve getirip yatırırken değiştirmiş olmalıydı.
Ofladım. Bir daha asla o kadar içmeyecektim.
Odadan çıkıp mutfağa ilerlediğimde ocağın başında beklediğimin aksine Simay'ı değil, Tuğrul'u bulunca kaşlarım hafifçe çatıldı.
Bunun ne işi var burada lan?
"Tuğrul?" Sesim içime kaçmış gibi konuştuğumda bakışlarını bana kilitledi. Gözlerindeki boş bakışla çarpıştığımda ne hissedeceğimi bilemedim. Boşluğa düşmüş gibiydim.
"Uyandın demek." dedi bir süre yüzümü izleyip. Ardından başını yeniden kızarttığı patateslere çevirdi. Ocağın altını kapatıp patatesleri tabağa koydu.
"Uyandım." dedim sadece patatesi eksik olan sofraya otururken. "Sen ne arıyorsun burada? Simay nerede?"
Patatesleri masaya koyup karşıma oturdu.
"Simay erkenden kütüphaneye gitmek için çıktı. Merak etme gidince mesaj atmasını söyledim, attı o da. Ben de konuşalım diye kaldım."
"Ne konuşacağız ki?" Eline çatalı alıp tabağına patates, salatalık, domates, peynir, zeytin doldurdu ve sonra onu önüme bıraktı.
"Dün geceki halini. Sence de konuşmamız gerekmiyor mu?" Kaşlarım çatıldı ses tonuna karşın. Neden benimle hesap soruyor gibi konuşuyordu?
"Hayır, yok. Ayrıca yenge hanım seni merak etmiyor mu? Sabah olur olmaz benim evime damlamışsın." Bana bakmadan konuşmaya başladı.
"Eve gitmedim dün gece burada kaldım ve Nazlı'nın burada olduğumdan haberi var. Dün Simay beni arayıp saat sabahın beş buçuğu olmasına rağmen gelmediğini söyleyince onun da haberi oldu malum. Seni eve getirdikten sonra onu da uyandırmayayım diye burada kaldım malum işe gidiyor, erken kalkması lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ama evlisin |gay| •bxb•
Novela JuvenilMahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.