33. Bölüm

3.6K 271 90
                                    


Bölüm şarkısı: This Is Me Trying - Taylor Swift

Tuğrul koltukta bir o yana bir bu yana dönerken derin bir nefes verdi sıkıntıyla. Lanet olsun ki yine uyuyamamıştı. Bunun salonun rahatsız koltuklarıyla alakası yoktu. Tabii ki yıllar geçiyor, Tuğrul'un bedeni Mahir'in kokusunun olmadığı yerde uyumaya alışamıyordu. Ondan ayrı yıllar geçirdiğini düşününce bedenin ona böylesine bağlı olması bir anlığına ironik geldi.

Mahir onun için salonun koltuklarını hazırlamıştı. Tuğrul ise her şeyin üzerine onsuz uyuyamadığını söylemeye utanmış paşa paşa koltuklarda yatmıştı. Yatmıştı yatmasına da gözüne bir gram uyku girmiyordu. Bu da garipti. Sonuçta aynı çatı altındalardı ve kokusu evin her yerini sarmıştı ama yine de uyuyamıyordu. Sanırım bedeni arsızdı. Ona birazcık ulaşınca en derinlerine kadar sahip olmak istiyordu.

Ama bu şu an için mümkün değildi. Mahir kendisini ona kanıtlamasını istiyordu. Gönlünün alınması, kalbinin kazanılması lazımdı. Onca şeyin üstüne Tuğrul aksini düşünemezdi zaten. Canını istese vermeye hazırdı. Sonuçta ölümden bir kez dönmüştü, bir kez de sevdiği adam için ölse sorun olmazdı. Bu sefer bir şeyleri doğru yapmak istiyordu Tuğrul, bir şeyleri yine eline yüzüne bulaştırmaktan deli gibi korkuyordu. Üstelik şu psikolog meselesi... Tamam... Elleri stresten, korkudan sürekli titredi, şu an bile titriyordu ancak bunun bu kadar büyük bir mesele olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. Korku, endişe, stres... Bunların hepsi onun için alışılagelmiş duygular olmuştu. Ama yine de bedenindeki izlerini silmek kolay olmamıştı. Üç yıl sonra hâlâ babasının bir yerlerden çıkıp yarım kalan işini bitireceğinden korkuyordu. Belki de adam çoktan onun peşini bırakmıştı bile.

Hatta Tuğrul'un haftalarını hastanede geçirmesine sebep olan üç kurşun hissettiği acının bedeli bile olabilirdi. Babası sinirlenmişti, babası karısını kaybettiği için üzgündü ve bu hislerinin üzerinden gelebilmek için onursuz oğlunu bulmuştu. Şaşılacak bir şey değildi sonuçta. Ailesi her zaman onu kendi istedikleri gibi biri olduğunda kabullenmişti. O yüzden Tuğrul o 'iyi ve efendi evlat' maskesinin ardındaki kişiyi bir kez gösterne gafletine düştüğünde babasının ağına takılan bir hayvandan başka bir şey olmamıştı.

Tuğrul'un hiçbir zaman kendi fikirleri, duyguları, söyleyecek sözü, hatta kendi karakteri bile olamazdı. O her zaman kendi ailesinin elindeki bir kuklaydı. Onlar ne isterse onu yapar, memnun etmeye çalışırdı. Ve yine herkesi memnun etmeye çalışırken tanıyamadığı birine dönüşmüş, memnun etmeye çalıştığı herkesin kalbini kırmıştı. Herhangi birini Mahir'in önüne koyabileceği fikri bile ona garip gelirken bunu gerçekten yapabilmiş olması gerçek olmayan bir vizyon gibi geliyordu. Kafasındaki aptal bir hayalmiş, hiç yaşanmamış gibi.

Çünkü Tuğrul en başında kendine söz vermişti. Hayatındaki herkes tarafından kolayca arkada bırakılmış, güven sorunları olan ve her şeyini sadece ona açan adamı hayal kırıklığına uğratan kişi olmayacaktı. Ama olmuştu. Ve bundan büyük bir utanç duyuyordu. Hissettiği can borcu hücrelerini öyle bir ele geçirmişti ki, Mahir'i bile gözden çıkarabilmişti.

Bunun Nazlı'yla da alakası yoktu, sonradan anlayabilmişti Tuğrul. Can borcu olan herhangi birine yine aynı müsahamaları gösterir, aynı yolu yürürmüş ancak şimdi anlayabiliyordu. Kimseye aldığı nefesi bile borçlu olduğunu hissetmek istemiyordu. Derdi buydu.

Daha da ötesi, hissetmek, bilmek istemediği ama yine de en derinlerinde bile hissettiği ve artık kabullenmek zorunda kaldığı şeydi.

O gece babası o silahı ona doğrulttuğunda, onu vurmama sebebi onun oğlu olduğu için değildi. Tuğrul'u sevdiği için değildi. Saçma sapan birine verdiği söz yüzündendi. Tuğrul'un bu kadar gözünün dönmesinin asıl sebebi babası için herhangi birine verdiği aptal bir söz kadar önemli olmamasıydı.

ama evlisin |gay| •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin