"Bu seksi adam seni eğlendirsin mi?" Hyunjin'in sorusunu başıyla onayladı Felix.
"Hmm dudaklarıyla eğlendirebilir." Başını arkaya yatırarak boynunu ona sunduğunda Hyunjin dolgun dudaklarını beyaz tenine bastırmış ve uzun bir süre emmişti. Dilini de kattığında ıslak sesler eşliğinde boynuna kendi izlerini bırakarak eliyle çekiştirdiği tişörtünün yakasından aşağı doğru inmişti.
Köprücük kemiklerine dudaklarını bastırarak minik öpücüklerini bırakırken Felix yüzündeki ufak bir gülümsemeyle gözlerini kapatmış, Hyunjin'in dolgun dudaklarının teninde bıraktığı sıcak ve ıslak öpücüklerinin keyfini çıkarmıştı bir süre.
Onlar orada kendilerinden geçmişken işlerini bitiren Jisung masaya gelmiş, gözlerini kısarak bir süre ikiliye baktıktan sonra mecburen tek boş yer olan Minho'nun yanına oturmuştu. Aşırı ses ve yorgunluktan zor açık tuttuğu göz kapakları kapanırken diliyle dudaklarını ıslatmış ve konuşmak için aralamıştı.
"Seni aldatmadım." Minho, Jisung'un fısıltı gibi çıkan sesiyle bakışlarını ona çevirmiş ve sakin bir şekilde onu dinlemeye başlamıştı. Ona en içten inanma isteğiyle bekliyordu kuracağı cümleleri.
"Boşalan odalardan birini toplamak için içeri girmiştim ama içerde üstünü başını düzelten biri vardı. Zaten çıkacağını söyleyip odayı toplamama izin verdiğinde hızla işimi bitirip odadan çıktım. Hemen arkamdan da o çıkmış zaten. Üzerimde üniformam yoktu çünkü işe yeni gelmiştim ve giyecek zamanı bulamamıştım." Derin bir iç çekerek gözlerini yavaşça açtı ve Minho'nun irislerine çevirdi dolu gözlerini.
"Sen ise hiç dinlemeden vurdun bana... Cidden sana bunu yapabileceğime inandın mı? Seni gerçekten sevmediğimi mi düşünüyorsun?" Jisung'un gözlerinden istemsizce bir damla yaş süzülürken hızla elinin tersiyle silerek tekrar gözlerini yumdu. Onunla göz teması kurarken bile aklına yine o tokat attığı an geliyordu.
Jisung süzülen gözyaşlarıyla sessizce ağlamaya devam ederken bir süre sonra dudaklarında hissettiği yumuşak baskıyla gözlerini yavaşça araladı. Minho'nun dudakları kendi dudakları üstünde kayarken 1 haftadır onu göremediği için içindeki özlemle karşılık vermeye başladı.
Dudaklarından hafifçe ayrılarak dudakları arasında kısa bir mesafe varken alınlarını birbirine yasladı Minho. Onu ne kadar çok kırdığının farkındaydı fakat kendini tutamamıştı. Onu çok özlemişti.
"Jisung... Belki attığım tokatı geri alamam ama söz veriyorum. Seni dinlemeden asla bir yargıya varmayacağım. Sedece bana küçük bir şans ver. Çok özür dilerim."
Minho'nun konuşmasının başından beridir dinleyen Hyunjin ve Felix kaşları çatılı bir şekilde siyah saçlıya bakarken Jisung bir süre sezsizce beklemiş ardından ayaklanmıştı.
"Artık gidelim mi Hyunjin?" Jisung'un kendini görmezden gelerek Hyunjin'e yönelttiği soruyla başını öne eğmişti Minho. Onu gerçekten çok kırdığının farkındaydı.
Hyunjin kuzeninin ağlamamak için kendini zor tuttuğunu bildiği için başıyla onaylayarak kucağındaki Felix'i koltuğa bırakıp ayaklandı. Kolunu Jisung'un omzuna atarak birlikte bardan çıktıklarında Felix abisine dönmüş ve kolunu dürtmüştü.
"Hyung? Barışır merak etme." Minho başını iki yana salladı.
"Barışır ama kırdığım kalbi ne olacak?"
"Yapıştırır verirsin." Kardeşinin yaptığı iğrenç ve soğuk espiriyle ikili kıkırdadı. Felix ayağa kalkarak üstünü başını düzelttikten sonra abisine elini uzatarak ayağa kaldırdı.
"Eve gidelim hadi~ yarın dolandıracağımız adam hakkında bilgi toplayalım." Felix'in çekiştirerek bardan çıkarmasıyla sürüklenerek peşinden gitmişti Minho.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri / Hyunlix
Fanfiction"Eğer o çeneni kapatmazsan vururum seni." Elime aldığım abimin susturuculu silahını ona doğrultmamla birlikte alayla salladı başını Hyunjin. Sanırım yapamayacağımı düşünüyordu. "Sıkıyosa vursana." Beni kışkırtmak için söylediği şeye karşılık hiç düş...