Changbin ve Hyunjin ikilisi kahvaltılarını yapmış, Felix'in tekrar eve dönmesini beklerken Felix abisiyle buluşmuş ve bir cafede oturarak kahvaltılarını birlikte yapmaya başlamışlardı.
"Ben kimsenin emrinde çalışamam üstelik bu Changbin ise." Felix'in çatalındaki parçayı ağzına atmadan önce söylediğiyle kafasını usulca aşağı yukarı salladı ve kardeşine döndü Minho. Ona bu konuda hak veriyordu.
"Aslına bakarsak bu senin aptallığın. Telefonda aradığın kişiye daha dikkatli baksaydın böyle olmazdı. Bir de anlamadığım şey, sen Changbin'in sesini nasıl tanımadın? Gerçi silah sesini duyunca arabanın tekerleğini patlattığımı sanan kardeşime daha ne diyebilirim ki?"
Abisinin alay dolu konuşması bittiğinde göz devirerek yemeye devam etmişti sessizce. Sarhoş olduğunda kendinde olamaması onun suçlu olduğu anlamına gelmezdi.
"Annem gelince ona ne söyleyeceğim?" Felix'in sorusuyla peçeteyle ağzını silme işlemini bitirip ona döndü Minho.
"Anneme 'Anneciğim yeni bir iş buldum. Merak etme sokak serseriliği işini bıraktım artık çetede çalışacağım.' diyebilirsin. Merak etme her zaman arkanda olacağım."
Abisinin, sesini taklit ederek onunla dalga geçmesiyle masanın altından ayağıyla bacağına vurdu. Genellikle abisi onu ciddiye almayarak dalga geçtiğinden dolayı ona fikir danışmazdı ancak şu an pek konuşacak kimsesi olmadığından mecburen ona sormuştu ve tam da tahmin ettiği gibi olmuştu.
"Ben gidiyorum." Kardeşinin sinirle ayağa kalkıp masanın üstündeki eşyalarını almasıyla omuz silkip kahvaltısını yapmaya devam etti.
Felix abisinin umursamazlığına karşılık cafeden çıkmadan önce son kez abisine baktı ve sırıtarak "Umarım Jisung bir daha senin yüzüne bakmaz. Bunun için her gün tanrıya dua edeceğim." Diyerek cafeden çıktı ve arkasında ağzına lokmasını götürürken duyduğu cümleyle eli havada kalan abisini bıraktı.
...
"Sonunda gelebildin otur şuraya." Eve gelir gelmez Changbin'in yine emir vermeye başlamasıyla sabır dilenerek onun gösterdiği koltuk yerine bir diğerine oturdu Felix. Changbin'in çatık kaşları eşliğinde iyice yerine yerleşirken yine Hyunjin'in kendini süzdüğünü fark etmesiyle sert bakışlarını ona çevirip orta parmak çekti.
"Neymiş vereceğin görev?" Felix'in sorusuyla Changbin ellerini masanın üstünde kenetleyip öne doğru eğildi.
"Chris'te önemli bana ait olan bir flaş var. İkiniz birlikte gidip o flaşı bana getireceksiniz. Chris geleceğinizi biliyor zaten direkt flaşı size verecek." Changbin'in konuşmasını bitirmesiyle Felix olumsuz anlamda kafasını iki yana sallayarak mavi tutamlarını arkaya taradı. Bu iş oldukça saçmaydı.
"Neden illa biz gidiyoruz? Adamının birini gönder alıp gelsin ne diye beni yoruyorsun?"
Felix'in çıkışmasıyla sarı saçlı sırıtarak Changbin'e döndü. İşleri onunla hiç kolay olmayacaktı.
"Sana flaşın önemli olduğunu söyledim. Şimdi kapa o çeneni senin patronun olduğumu unutma!"
Felix alaylı gülümsemesiyle ellerini birbirine vurarak alkışladı.
"Anladık sinirlendin ama Hyunjin'e güvenmiyor musun? Alıp getirebilecek kadar yetenekli olduğunu düşünüyorum."
"Haklısın bebeğim." Hyunjin'in de ona hak vermesiyle gözlerini Changbin'e çevirdi ve cevap bekledi. Ne kadar sinirlendirdiğini belirginleşen damarlarından anlayabiliyordu.
"Felix sen bir benimle gelsene." Changbin ayaklanarak Felix'e kalkması için gözleriyle işaret etmesiyle Felix ayaklanıp peşinden takip ederek boş odalardan birine geçtiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri / Hyunlix
Fanfiction"Eğer o çeneni kapatmazsan vururum seni." Elime aldığım abimin susturuculu silahını ona doğrultmamla birlikte alayla salladı başını Hyunjin. Sanırım yapamayacağımı düşünüyordu. "Sıkıyosa vursana." Beni kışkırtmak için söylediği şeye karşılık hiç düş...