Felix'ten
Sessizce kahvaltımı yaparken tam karşımda yemek yeme bahanesiyle birbirinin ağzından yemek yerken öpüşen ikiliyi görmemeye çalışıyordum. Ben daha küçüğüm ama takan yok bu evde.
Kahvaltımı bitirmemin ardından oturduğum sandalye de arkama yaslanarak kollarımı göğsümde birleştirip gözlerimi kısarak onları izlemeye başladım. Bunlarda Hyunjin'den daha fazla libido vardı kesinlikle. Bıraksam burada sevişirlerdi.
"Abi." Jisung'la öpüşmeye devam ederken gözlerini bana çevirmesiyle göz devirmeden edemedim. Oflayarak ayrılmalarını beklerken en sonunda nefessiz kaldıkları için mecburen ayrıldılar.
"Evet Felix?"
"Bana flaşı alacağını söylemiştin, nasıl alacaksın?" Bir süre düşündükten sonra cevap verdi.
"Alırım ben. Changbin'in yanında çalışıyorum artık." Gözlerim kocaman açılırken göğsümde birleştirdiğim kollarımı çözerek masanın üstüne doğru eğildim.
"Nasıl? Neden onun yanında çalışıyorsun?"
Bilmiş bir tavırla "Aptal kardeşimi kurtarmak için onun yerine işe girdim." Dedi. Hâlâ üstümdeki şoku atamazken yavaşça yerimden kalkıp abimin sandalyesinin arkasına geçerek kollarımı boynuna doladım. Benim için yapmıştı bunu. Bana bu kadar değer vermesi kendimi o kadar mutlu hissettiriyor ki.
"Teşekkürler abi sen bir tanesin." Yanağından uzunca öptükten sonra bu sefer kollarımı Jisung'un boynuna sardım. Abimin aksine kollarımı iyice sıkılaştırdığımda nefessiz kaldığı için koluma vurdu ancak bırakmadım. Abimle öpüşürken nefessiz kalınca mutlu oluyordu değil mi? Şimdi de mutlu olsun görelim.
"Felix bırak sincabımı." Minho hyungun yerinden kalkıp beni Jisung'dan uzaklaştırmasıyla gülerek yerime oturdum. Piç Jisung bir de ilgi görmek için kendini Minho hyunga acındırıyordu. Ya bunlar çok aşık.
Kahvaltımızı bitirdikten sonra Minho hyungun çıkmasıyla birlikte koca evde Jisung'la yalnız kaldım. Sofrayı toplarken bana yandan kötü kötü bakıyordu. Boğduğum için mi yoksa ona yardım etmediğim için mi anlayamadım bu bakışlarının nedenini.
"Minho, seni dövenin Hyunjin olduğunu söyledi. Doğru mu?" Arkası dönük tezgahtaki bulaşıklarla uğraşırken konuşmasıyla onayladım onu. Kalçasını tezgaha yaslayarak bana dönmesiyle kıstığı gözlerinin beni süzmesini izledim bir süre.
"Hyunjin bana hep sana çok aşık olduğunu zırvalayıp dururdu. İzinli olduğu günlerde aynı evde kaldığımız için bütün gün bana seni anlatmasını dinlerdim. Onun yaptığına emin misin?"
Tek kaşımı kaldırarak baktım ona. Ne yani ben şizofren miyim? Hyunjin olup olmadığını anlayamayacak kadar aptal mıyım? Aslında Hyunjin'in beni içten bir şekilde dövdüğünü düşünmüyorum. Öyle olsa bana yemek yedirmeye geldiğinde sürekli gözlerini kaçırmazdı. İyi tanırım ben onu. Ne olursa olsun benim gözlerimin içine bakmadan duramaz o. Gerçi daha çok gözleri dudaklarıma kayıyor ama dudaklarıma bile kaymamıştı gözleri.
"Hyunjin dövdü beni ama içten değildi sanki. Yanıma bir daha ki gelişinde elinin kırık olduğunu gördüm. Büyük bir ihtimalle kendini cezalandırmak için elini bilerek kırdı."
Jisung, elindeki köpükleri yıkayarak yanıma geldi ve tam karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Masadaki elimin birini kendi elleri arasına alarak ilk defa onda gördüğüm yüz ifadesini takındı. Şefkatli bir bakıştı bu.
"Madem onun kendini senin için cezalandırdığını biliyorsun peki neden ona bir şans vermiyorsun? Çocuk iki yıldır peşinden koştuğu halde bir kez bile yüz vermedin. Sence ona haksızlık yapmıyor musun?" Omuz silkerek göz devirdim. Hyunjin daha çok tek gecelik ilişki adamı havası veriyordu. Ben ise bir kez biriyle oldum mu onu ölene kadar peşini bırakmazdım. Belki de onun ki aşk değil sadece hoşlantıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri / Hyunlix
Fanfiction"Eğer o çeneni kapatmazsan vururum seni." Elime aldığım abimin susturuculu silahını ona doğrultmamla birlikte alayla salladı başını Hyunjin. Sanırım yapamayacağımı düşünüyordu. "Sıkıyosa vursana." Beni kışkırtmak için söylediği şeye karşılık hiç düş...