Gözlerini ağır hareketlerle açarak etrafına bakındı Felix. Bulunduğu karanlık odada gözlerini gezdirerek nerede olduğunu anlamaya çalıştı bir süre. Gözleri kendi bedenine kaydığında sandalyeye bağlı olduğunu gördü ve iç çekti.
En son neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Konuşmak için Seungmin'in yanına gitmişti ve ondan sonrası yoktu. Soluduğu tozlu hayadan dolayı öksürmeye başlamışken kapının aralanması ve içeri giren beyaz ışıkla gözlerini kapattı. Gözleri ışığa yeterince alışınca bakışlarını kapının pervazına yaslanmış kendine gülümseyen Seungmin'de gezdirdi. Ama bu gülümsemenin içten olduğu söylenemezdi.
"Neden buradasın biliyor musun Felix?" Yaslandığı kapı pervazından ayrılarak adımlarını içeri yöneltti ve Felix'in bağlı olduğu sandalyenin tam karşısında durdu Seungmin.
"Chris'e benden başka birinin yaklaşmasından hoşlanmam. Hatta nefret ederim. Söylesene ona temas etme cürretini sana kim verdi?" Seungmin'in eli mavi tutamları bulduğunda bir süre okşadıktan sonra sertçe arkaya doğru çekti. Fakat Felix'in yüzünde mimik oynamamıştı.
"Ah sen takıntılısın. Pardon da senin hastalığınla uğraşamam ben." Felix'in umursamaz ifadesine karşılık boştaki sıktığı eliyle yanağına yumruk attı.
"Bir de söylediklerimi alaya mı alıyorsun!? Seni elimden kimse alamaz Felix!" Seungmin'in sinirli ifadesine karşılık büyük bir kahkaha atmasıyla sesi hafif aydınlanan loş odada yankılandı Felix'in. Şu an bu durumu ona komik geliyordu.
"Ah Seungmin... Keşke beni daha güzel bir nedenden alıkoysaydın. Sikik aşk işlerine beni de alet ediyorsun." Felix'in alay dolu konuşmasının ardından Seungmin sakin kalmaya çalışarak bir süre boğucu havası olan karanlık odada gezindi. Gömleğinin kollarını yukarı doğru katlayarak boynunu kütürdetti ve o da aynı Felix gibi gülümseyerek tekrar karşısında durdu.
"Güzel yüzünün kıymetini bilmiyorsun Felix." Konuşmasının ardından sert bir tokat atmasıyla başı sağ tarafa düştü mavi saçlının. Acımadığını inkar edemezdi ancak sinir bozucu bir şekilde gülümsemişti.
"Elinden bu kadarı mı geliyor?" Yine alaycıl ifasiyle konuştuğunda Seungmin yüzüne sert bir yumruk attı. Dudağının patlamasıyla dilini dudağında gezdirerek kanı temizledi ve küçümser ifadesiyle bakmayı sürdürdü.
"Gücünü biraz daha arttır ki eğlenceli olsun Seungmin."
...
"Buldun mu şu serseriyi?" Changbin'in sorusuyla kafasını bilgisayarından kaldırarak istemsizce başıyla onayladı Hyunjin. Adresi bir kağıda yazarak masasından kalktı ve kağıdı Changbin'e uzatarak tekrar yerine oturdu.
"Burası Kim Seungmin'in malikanesi değil mi?" Changbin'in kaşlarını çatarak sorduğu sorusuyla başını onaylar anlamda salladı sarı saçlı. Elindeki kalemi masanın üzerinde çevirirken yan gözle mimikleri sürekli değişen Changbin'e bakıyordu.
"Ne işi varmış Seungmin'in yanında?"
"Ne bileyim ben git sor." Changbin aldığı cevapla elindeki kağıdı buruşturup sinirle yere fırlattı. Derin bir nefes alarak odadan çıkmadan önce Hyunjin'e seslendi.
"Adamları hazırla çıkıyoruz."
...
Elindeki kanı lavaboda yıkarken adamlarından birinin kapıyı tıklatmasıyla havluyla elini kurulayıp banyodan çıktı Seungmin. Odaya geçtiğinde havluyu yatağının üstüne fırlatarak adamına ne olduğunu sordu.
"Efendim Seo Changbin ve adamları geldi sizi görmek istiyor." Seungmin bir süre kaşları çatılı karşısındaki adama baktıktan sonra odadan gönderip ne olur ne olmaz diye yatağının yanındaki dolaptan silahını çıkardı ve beline taktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serseri / Hyunlix
Fanfiction"Eğer o çeneni kapatmazsan vururum seni." Elime aldığım abimin susturuculu silahını ona doğrultmamla birlikte alayla salladı başını Hyunjin. Sanırım yapamayacağımı düşünüyordu. "Sıkıyosa vursana." Beni kışkırtmak için söylediği şeye karşılık hiç düş...