🔫 16. Bölüm

113 17 10
                                    

Hyunjin'den

Gözlerimi açtığımda ilk hissettiğim şey bacağımdaki acı olurken hemen arkasından duyduğum iç çekme sesleriyle yatakta doğruldum. Sağ tarafa döndüğümde yere oturarak sırtını yatağa yaslamış, bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına sararak ağlayan Felix'i görmemle gözlerim kocaman açıldı. Neden ağlıyordu ki şimdi?

Gözlerim dolarken sesimi çıkarmadan öylece beklemeyi tercih ettim. Felix'i daha önce hiç ağlarken görmemiştim ve eminim çok az ağlıyordur. Bir süre içini dökmesini bekledikten sonra yatakta kayarak ona doğru yaklaştım ve saçlarını öptüm. Benim uyandığımı fark etmesiyle ağlaması şiddetlenmiş ve kollarını bacaklarına daha sıkı sarmıştı. Benim yüzümden ağlıyor olmalıydı hissedebiliyorum.

"Güzelim neyin var ağlama lütfen." Elimi yanağına uzatıp okşadığımda kafasını yatağa yatırarak yanağını elime yasladı. Gözleri kıpkırmızı olduğuna göre belki de uzun bir süredir ağlıyordu. Ne olmuş olabilir ki onu bu kadar üzecek? Artık endişelenmeye başlamıştım.

"N-neden kendini asacaktın?" Zorla çıkan sesiyle konuştuğunda başımı öne eğdim. Nereden öğrenmişti ki şimdi? Yerden kalkıp yatağın üstüne çıktıktan sonra tam karşıma oturdu ve hâlâ yanağında olan elimin avucunun içini öptü. İster istemez içimi bir mutluluk kapladı. Bana daha önce hiç bu kadar şefkatle yaklaşmamıştı kimse.

"Felix abin seni götürünce-"

"Götürünce ne? Canına kıymak zorunda mısın?" Sesi sakin çıkıyordu ancak her an patlamaya hazır bomba gibi durduyordu.

"Felix... Abin seni götürdü diyorum. Hayatın olmadan yaşayamazsın değil mi?" Gözlerim o kadar çok dolmuştu ki Felix'i bile net göremiyordum. Burnumu çekerek gözlerimi gömleğimin koluna sildim ve Felix'in elleri arasındaki elimi yüzüne çıkarıp yıldız gibi parlayan çillerini okşadım yavaşça. Bu kadar hassas olması açıkçası şaşırtmıştı beni. Beni bu kadar önemsediğini bilmiyordum.

"Hyunjin, hayatın hep yanında olacak söz veriyorum ama lütfen bir daha yapma bunu. Tamam mı?" Bir süredir yeri izlediği dolu gözlerini gözlerime çıkararak benden olumlu bir cevap istercesine baktı. Gözleri ve burnu ağlamaktan kızarmış o kadar tatlı duruyordu ki dayanamayarak kendime çekerek sarıldım. Bacağıma dikkat edeyim derken kendini daha çok kasıyordu. İlk defa bu kadar önemsenmiştim ve bu biraz garip geliyordu. Alışık değildim.

"Peki sonra neden vazgeçtin kendini asmaktan?" Yüzünü göğsüme gömdüğü için sesi boğuk çıkarken kollarımı sıkıca vücuduna sardım. O ağlarken içim parçalanıyordu... Bu normal miydi?

"Hayatım beni yanına çağırdı."

Aniden kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Şaşkınlıktan mıdır bilinmez gözlerini kocaman açmıştı.

"S-seni aradığımda ondan mı telefonunu geç açtın? Yani ben seni eğer aramasaydım..." Tekrar ağlamaya başladığında iç çekerek kollarımı ona sıkıca sarıp sakinleşmesini bekledim. Ne ara bu kadar sulu göz oldu düşünmedim değil. Ne değişmişti de bu hale gelmişti?

"Tamam yeter bu kadar 2 yıllık gözyaşı kotanı doldurdun. Şimdi yemek yiyelim acıktım ben." Burnunu çekerek gözyaşlarını sildi ve doğruldu. Boş boş gözlerle birkaç saniye gözlerime bakmasının ardından omzuma yumrukla vurarak ayağa kalktı. Ne yaptım ki ben şimdi?

"Ağlamama bile izin vermiyorsun... Odun." Gözlerimi devirerek yatağa uzandığımda elini beline koyarak kaşlarını çattı. Jisung'un yanında kala kala ona benzemeye başlamış benim minik bebeğim.

"Güzelim bakma öyle yemek getir bana~" İç çekerek kötü bakışlarını yollayıp kapıya doğru ilerledi. Kendi kendine söylenmelerini duyabiliyordum buradan.

Serseri / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin