Köprüden inmiş, eve gidene kadar hiçbir şey konuşmamışlardı. Lakin, Allah şahit ikisinin de içindeki susmak bilmeyen düşünceler zaten onların her şeye sağır olmak istemelerine neden oluyordu.
İkisi de biliyordu ki düştükleri bu durum içerisinde haklı yoktu fakat kırgın çoktu. Bu sebeple kimseye de söz hakkı doğmuyordu.Her zaman olduğu gibi Cüneyd önde Zeynep arkada evlerine varmışlardı lakin Cüneyd Zeynep'i kapıda bırakmış ve tekkeye gideceğini söyleyerek gitmişti.
Zeynep bir süre arkasından bakmış ardından eve girmişti. Kocaman evde yapayalnız kalmıştı. Sevmezdi ki yalnız olmayı.Ona göre elbette Cüneyd'in haklı olduğu yanlar vardı ama yine de saçmalıktı Zeynep'e göre. Çünkü onun için Cüneyd erkekti ve tabiri caizse tuzu kuruydu. Üstüne üstlük tarikatın torunuydu. Ona bir şey olmazdı fakat Zeynep de kimsenin umurunda olmazdı.
Zeynep hep düşünüyordu. Sonuçta koskoca evreni yaratan, onu bir düzen içine oturtan ve yoktan var eden Allah'tı. Dini yarattığı gibi bilimi, matematiği, fiziği ve kimyayı da yaratmıştı. Neticede evrende belli oranlar, belli kurallar vardı. Katlı oranlar kanunundan izafiyet teorisine kadar bir çok denklem içeriyordu. Peki bu tarikat Allah yolundayken neden sadece yarattıklarının bir kısmını kabul ediyor, bilim gibi şeylerden kendini soyutluyordu?
Farkındaydı Cüneyd onlar gibi değildi, ki Zeynep de ona -her ne kadar belli etmese de- bu yüzden bu kadar güveniyordu. Sadece onu suçlamasını istemiyordu işte.
Cüneyd'i kırdığını bilmek göğsünün tam orta yerine geçmek bilmeyen bir yük bırakmıştı.Pijamalarını giyip (şükür pijama giyiyor) yatağa uzanırken de aklındaki düşünceler hala onu meşgul ediyordu.
Bu rahatsız edici düşüncelerin adı yoktu belki ama sureti vardı. Biraz annesine, belki babasına ve çoğunlukla Cüneyd'e benziyordu.Tavanı izlerken son kez Cüneyd'in sözleri geldi aklına. Onu annesi yerine koymuş ve gideceğini iddia etmişti. Hoş, Zeynep de gitmeyeceğim dememişti.
Daha fazla düşünecek gücü kendinde bulamamış kendini uykuya teslim etmişti.Cüneyd ise Suavi Bey ile Mürşid efendiyi görüştürüp Meryem'in izin almasını sağladıktan sonra kütüphanesine geçmişti.
Onun da Zeynep'ten geri kalır bir yanı yoktu.
O da farkındaydı Zeynep'in aynı olmadığını lakin elinden bir şey gelmeyeceğini düşünüyordu. Yüzyıllardır süren bu düzen Cüneyd ve Zeynep sayesinde kurulmadığı gibi yine onlar sayesinde de bozulmazdı.Son defa ilk karşılaştıkları yer olan kütüphaneye baktı ve gözlerini yumdu.
Arkadaşlık, insani bir yardım ya da adı her neyse bu durum Zeynep'e çok fazla taviz vermesine sebep oluyordu.Cüneyd yalnızdı ya da öyle sanıyordu.
_________
Evet askolar cünzey beni çok etkileyen fazlasıyla derin bir çift olduğu için yazmak istedim. Ayrıca Suavi ve Mürşid konuşması hakkında pek bilgimiz olmadığı için oraya pek girmedim. Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cübbeli Kekim
FanfictionCünzey için yazılan bir hikayedir. 13. Bölümden itibaren yazılacaktır. Linçleyenler ağlayarak günlüğüne yazabilir.