8. Bölüm

1.7K 107 138
                                    

Zeynep her ne kadar ısrar etse de Cüneyd bir türlü mutfağa girmesine izin vermiyor, sadece neyin nerede olduğu sormak adına düzenli aralıklarla sesleniyordu.
Gelen tuhaf kokular ve bir kaç düşme sesi ile Zeynep'in içi hiç rahat etmiyordu. Son bir umut seslendi.

Z:"Cüneyd? Yardım etmemi istemediğinden emin misin?"

Bir müddet ses gelmemişti. Korkan Zeynep tam ayaklanmıştı ki Cüneyd'in seslenmesi ile geri yerine oturmak zorunda kalmıştı.

C:"Lüzum yok dedim ya."

Zeynep de daha fazla üstelememiş, Cüneyd'i beklemeye koyulmuştu.

***

Zeynep ne yapacağını şaşırmış bir halde karşısındaki menemen ile bakışıyordu. Zira biberleri yanmış, yumurtaları tam pişmemişti. Tuzsuz oluşundan bahsetmiyordu bile. Yine de yüzündeki tebessümü eksik etmeden kopardığı ekmek parçası ile yemeye devam etti.

Cüneyd ise daha tatmamış, Zeynep'in tepkisini izliyordu. Zeynepten çıkan onaylayan mırıltılar sonucu o da menemenini tatmış, saniyesinde pişman olmuştu.

C:"Olmamış bu. Halbuki annemin yaptığı gibi yapmıştım."

Cüneyd'i kırdığını düşünen Zeynep, endişeyle başını salladı.

Z:"Hayır çok güzel olmuş. Sadece tuzu eksik biraz."

Cüneyd önce Zeynep'e onaylamayan bakışlar atmış, ardından çatalıyla menemeni eşeleyerek yanık biberleri göstermişti.
Omuz silkti Zeynep.

Z:"Olsun ben sevdim."

Cüneyd şimdiyse 'ciddi misin?' bakışları atıyordu.

Zeynep onu umursamadan yemeye devam ediyordu ki yanan eli sayesinde ekmeğini doğru düzgün bölememişti. Bunu farkeden Cüneyd eğilerek ekmeği Zeynep'in önünden almış, küçük parçalar haline getirerek geri bırakmıştı.
Bu hareketi Zeynep'e içten bir tebessüm ettirmişti.

İkisi de farkında değildi belki ama birbirlerini bulduklarından beri kurak bir toprağı andıran yüzlerine bahar yağmurları yağmaya başlamıştı. Tebessüm etmeye alışır olmuşlardı.

Sahurun kalanında Cüneyd menemene bir daha dokunmamış, Zeynep ise bütün menemeni tek başına bitirmişti. Midesinin bozulacağından neredeyse emindi ama yemişti işte. Bir sebebi yoktu kendince.

Sonrasında ikisi de sahurunu bitirmiş, Cüneyd'in itirazlarına rağmen Zeynep'in de yardımıyla sofrayı toplamışlardı.
Neyse ki Cüneyd mutfağı birbirine kattığı gibi üstün körü de olsa toplamasını bilmişti.

Cüneyd'in bu kadar farklı oluşu Zeynep'in kafasındaki ve göğsündeki arasında büyük bir harp başlamıştı bile. Zeynep ise elinde beyaz bayrağı ile çatışmanın tam ortasında kalmıştı. Kurşunlar bir şekilde onu bulmuyordu. Zeynep bunun sebebini bilmiyordu, yanındakini görmüyordu.

Annesinin sözlerini hatırlamıştı,  Cüneyd'in hemen yanına namazlığını sererken.
Cüneyd de babası gibi miydi? Sevgi denen şey gerçekten anne babası arasında olan gibi bir şey miydi?

Zeynep Cüneyd'i sevmiyordu. Ona sadece değer verdiğini düşünüyor, yol arkadaşı olarak görüyordu. Ya da alenen kendini inkar ediyordu.

C:"Allahu ekber."

Cüneyd'in tekbiri ile Zeynep de düşüncelerinden sıyrılmış, kendini kendinden kurtarıp Allah'a sığınmıştı.

***

Sabah yüzüne vuran güneş ile gözlerini aralayan Zeynep her ne kadar midesinde ufak bir bulantı hissetse de umursamamış, yerinden doğrularak komidindeki örtüsünü takmıştı.
Aklına takılan Cüneyd'in gidip gitmediği sorusu kapıyı açınca cevaplanmıştı. Zira Cüneyd battaniyesi ve yastığını kapının hemen önüne bırakmıştı.

Peki üzerini değiştirmemiş miydi? Neydi bu kadar erken gitmesine sebep olan şey?

Düşüncelerinin içinde kalmış bir şekilde önce üstünü değiştirmiş, ardından derse gitmek için evden çıkmıştı.

Tekke'nin bahçesine giren Zeynep'in dikkatini taşınan koliler çekmişti. Arif efendi bir köşede durmuş, Zeynep'in tanımadığı bir sima ise kolileri taşıyanlara ne yapmaları gerektiğini söylüyordu.

Zeynep daha fazla bakmamak adına bakışlarını çekmişti ki tanımadık sima kendisini farketmiş, yanına adımlamıştı.
Karşısındaki gencin bu tavrına anlam veremeyen Zeynep afallamıştı.

İ:"Selamın aleyküm. Zeynep hanımanne değil mi?"

Gencin sorusu karşısında sadece başını sallamıştı Zeynep.
Adam devam etmişti.

İ:"Ben Feyza hanımın nişanlısı Affan'ın kuzeniyim. Maliklerden İsmail."

Zeynep ismini yeni öğrendiği genci cevapsız bırakmış ilerliyordu ki genç tekrar bir soru yöneltmişti.

İ:"Cüneyd efendi nasıllar? Sağlı-"

Genç adamın sorusunu yanlarına ilerleyen Arif yarıda kesmişti.

A:"Kardeş, karşındaki hanımannedir. Tekkenin ortasında yakışık almaz böylesi. Hadi işine devam et sen."

Genç önce Arif'i süzmüş, ardından işine geri dönmüştü.
Zeynep ise hızla sınıfa ilerlemişti.
Rahatsız hissetmesi normal miydi?
Hem korkmuştu da. Ya biri görüp yanlış anlasaydı?

Çantasından çıkardığı Kuran'ı sırasına koyuyordu ki içeri Birgül girmişti.

B:"Halacım erken gelmişsin?"

Zeynep'e yaklaşan Birgül sargılı elini farketmiş, endişeyle adımlarını hızlandırmıştı.

B:"Zeynep? Eline noldu?"

Zeynep içgüdüyle elini sırasından indirmişti.

Z:"Mühim bir şey değil. Dün yandı biraz."

Birgül eğilerek Zeynep'in elini avuçları arasına almış, incelemeye başlamıştı.

B:"Ne demek yandı? Nasıl oldu bu?"

Z:"Gece Cüneyd efendiye nane limon kaynatacaktım. Cezve sıcakmış farketmemişim. Elime döküldü biraz."

Birgül önce Zeynep'in eline küçük bir öpücük kondurmuş, daha sonra sargıyı incelemeye başlamıştı.

B:"İyi sardığına emin misin? Tek elle düzgün olmamıştır."

Birgül sargıyı açmaya yelteniyordu ki Zeynep elini geri çekmişti.

Z:"Gerek yok. Cüneyd efendi sardı zaten."

Birgül şaşkınlık içinde Zeynep'e bakmaya başlamıştı.

B:"Cüneyd efendi mi sardı?"

Kafasını salladı Zeynep.
Zeynep'in içinde olduğu okyanusun soğukluğuna alışıyor olmasının farkındalığını yaşamıştı Birgül.
Okyanusun onu boğmasından korkuyordu. Her ne olursa olsun küçük bir balık olan Zeynep için okyanusun çok büyük bir tehlike olduğunu düşünüyorlardı.

Okyanusun küçük balığı yaşattığını bilmeden...

_________
Merhabalar askolarrr
Yavaş yavaş işliyorum ki önümüzdeki bölüme kadar eldeki malzeme dayansın.
Sizleri seviyorum iyi okumalar🫶

Cübbeli KekimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin