4. Bölüm

1.8K 106 95
                                    

C:"Yalnız bırakma beni."

Cüneydin sözleri tekrar tekrar Zeynep'in zihninde dönüyor lakin herhangi bir cevap ile bağdaşamıyordu.
Bir mabetmişcesine korunan Cüneyd'in teni şuan Zeynep'in avuçları arasında bir duaya karışıyordu.

Sonunda Zeynep düşünme yetisini geri kazanmış, ağzından yine onun adı dökülmüştü.

Z:"Cüneyd?"

Bu meraklı tonlama daha çok kendine sorulmuş, hiçbir cevabı olmayan bir soruydu sanki.

C:"Gitme Zeynep. Annem gitti sende gitme."

Zeynep ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette, yatakta doğrulmuş Cüneyd'in yanına oturmuştu.

Elleri hala ellerindeydi.

Cüneyd'in durmak bilmeyen göz yaşları karşısında Zeynep öylece kalmıştı. Zira Cüneyd efendiyi teselli edebilecek tüm kelimeler tam o an lügatından kalkmış gibi hissediyordu.
Yine de denedi Zeynep.

Z:"Sakin ol. Bir yere gitmiyorum. Buradayım bak yanındayım."

Cüneyd kabullenemeyen küçük bir çocuk gibi kafasını sağa sola salladı. İnanmıyordu, biliyordu Zeynep de gidecekti.

C:"Hayır gideceksin. Kaçacaksın benden."

Ardından daha çok ağlamaya başlamıştı. Zeynep ise bilmiyordu. Fırsatı olsa kaçar mıydı? Gider miydi? Biliyordu, kaçardı lakin o an Cüneyd'i rahatlatmak adına sarf ettiği bir kaç kelime elbette bir anlam bulacaktı.

Z:"Hayır kaçmayacağım."

Yavaşça kafasını Cüneyd'in yüzüne doğru eğdi.

Z:"Bak buradayım."

Cüneyd onu tekrar etti aklına kazımak için.

C:"Buradasın."

Ardından elini bırakmadan tekrardan uzanmış, arkasını dönmüştü.
Zeynep ise önce biraz öylece kalmış daha sonra komidinin üzerine bıraktığı kitabı alarak okumaya başlamıştı.

Aradan ne kadar süre geçtiği bilinmez Zeynep çalan kapı ile hızla doğrulmuş lakin Cüneyd'in hala sıkı sıkıya tuttuğu eli ile fazla hareket edememişti.

Z:"Cüneyd."

Cüneyd uyku ile uyanıklık arasında bir şeyler mırıldanmış ardından tekrar dalmıştı.

Z:"Cüneyd efendi kapı çalıyor gitmem gerek."

Cüneyd kaşlarını çatmış bir şekilde kurduğu bir kaç belirsiz cümleden sonra elini bırakmıştı. Bunu fırsat bilen Zeynep ise hızla elindeki kitabı açık bir şekilde komidine bırakmış aşağı inmişti.
Kapıdaki her kimse çok ısrarcı duruyordu.

Kapıyı açan Zeynep, kafasını eğmiş Arif ile karşılamıştı.

A:"Sadi Hüdai efendi gönderdiydi beni. Cüneyd efendiyi soruyor. Bugün hiç uğramadı da."

Zeynep bir kaç saniye merdivenlerden yukarıya bakmış, tekrar Arif'e geri dönmüştü.

Z:"Cüneyd efendi bugün istirahat etmek istediğini söyledi. İftardan sonra teravihe geleceğiz inşallah."

İstirahat lafını duyan Arif anında endişelenmeye başlamıştı.

A:"Afiyettedirler inşallah? Hasta mı kendisi? Ben bir bakayım isterseniz?"

Z:"Lüzum yok. Kendileri iyiler, şuan da dinleniyorlar."

Arif'in her ne kadar içi rahat etmese de bir şey diyememişti.

A:"Peki hanımanne hayırlı akşamlar."

Zeynep kafasını sallamakla yetinmiş ve kapıyı kapatmıştı.
Saatte takıldı gözleri. İftar vakti gelmişti. Sofrayı hazırlamaya koyuldu.

Cüneyd ise Zeynep'in gidişinin ardından uyanmış, gözlerini tavana dikmiş duruyordu. İftar vakti gelmiş miydi? Kaç saattir uyuyordu?
Yavaşça yerinden doğruldu. Etrafa göz gezdirmeye başlamıştı ki komidinin üzerindeki açık kitap dikkatini çekmişti. Bir dörtlük vardı işte orada. Gönülden, sözden düşmüş, virane bir yürek sözüydü bu. Zira Hayyam'ın sözüydü.

"Niceleri geldi, neler istediler. Sonunda dünyayı bırakıp gittiler. Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler."
-Ömer Hayyam

Uzunca bir süre yazıyı izlemiş, daha sonra eğilip kitabın kapağını kapatarak Zeynep'in kitapta yaşadığı zamanı durdurmuştu. 'Keşke' dedi içinden, 'Keşke zamanı da böyle durdurabilsem ve sen bir kaç zaman daha benimle kalsan.'

Tam ayaklanmıştı ki Zeynep elinde tepsiyle içeri girmişti.

Z:"Neden kalktın? Ben yemek getirdim zaten."

C:"Mühim değil. İyiyim hamdolsun."

Cüneyd'in sesindeki soğuk tını Zeynep'i sinir etmeye yetmişti.

Z:"Cüneyd efendi."

C:"Zeynep hanım?"

Zeynep gözlerini kaçırmış, ufak bir tebessüm etmişti.
Cüneyd ise her ne kadar bıyık altından gülse de bunu Zeynep'e yansıtmamaya kararlıydı.

Zeynep elindeki tepsiyi sehpanın üzerine bırakmış çıkıyordu ki Cüneyd'in seslenmesi ile duraksadı.

C:"Sen nerede yiyeceksin?"

Z:"Aşağıda sofrada." Dedi bir yandan da eliyle arkasını işaret ederken.

Cüneyd şimdi de tek kaşını kaldırmış, Zeynep'e bakıyordu.

C:"Olmaz öyle."

Ardından tepsisini eline almıştı.

Z:"Ben hastasın diye şey-"

İlerleyen Cüneyd'in ani dönüşü ile hemen arkasındaki Zeynep kendini çarpmamak için zor durdurmuştu.

C:"Lüzum yok. Aşağıda yerim."

Daha sonra ikisi de aşağı inmiş, sofraya oturmuşlardı. Zeynep yaptığı çorbayı taslarla doldururken Cüneyd pür dikkat onu izliyordu.

C:"Kim geldi?"

Zeynep anlayamamış bakışlarla Cüneyd'e bakıyordu. Cüneyd kendini açıklama ihtiyacı hissetmişti.

C:"Kapı çalmıştı. Kim geldi?"

Z:"Arif efendi gelmişti. Sadi Hüdai efendi göndermiş. Merak etmişler seni. Bende istirahat ettiğini, teravihe geleceğimizi söyledim."

Cüneyd sadece kafasıyla onaylamıştı. Ardından ezan okunmuş, ikisi de iftarını açmıştı.

Cüneyd her ne kadar daha önce de farketse de içtiği mercimek çorbası ile bu kanısını doğrulamıştı.
Zeynep'in el lezzeti annesininkine çok benziyordu.
Peki Zeynep annesine bu kadar benzerken ya annesi gibi gitseydi?
Bu düşünce Cüneyd'i ürkütmüştü.

Çünkü Cüneyd Zeynep'i kaybetmek istemiyordu.

_______
Şimdi askolatalar malum ben yks öğrencisiyim bu yüzden çok vakit bulamıyorum. Elimden geldiğince bölüm atmaya çalıyorum. Umarım beğenirsiniz.

Cübbeli KekimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin