10. Bölüm

1.7K 116 80
                                    

Eve giren Zeynep kapıyı ardından kapatmış, zamandan ve mekandan bihaber bir biçimde koltuğa çöküvermiş Cüneyd'in yanına ilerlemişti.
Zeynep, Cüneyd'in günden güne tükendiğini hissediyor lakin elinden gelen pek bir şey de olmadığını düşünüyordu.
Ne kendisi ne de bir başkası için çabalayabiliyordu.

Z:"Cüneyd? Daha iyi misin?"

Cüneyd cevap vermeden karşısındaki vazonun desenlerini izliyordu.

Z:"Cüneyd, halin hal değil. Levent amcaya mı haber versek?"

Kafasını sallayarak reddetti Cüneyd. Zira taşmakta olan zihni ağzından çıkan bir kaç kelimeyi daha kaldıracak gibi değildi.
Zeynep ise çırpınışından vazgeçerek karşındaki koltuğa oturmuş, perdenin ardındaki bahçeyi izlemeye başlamıştı.

Z:"Farkına varmadan bahar gelmiş ama biz hala içimizdeki güzü atlatabilmiş değiliz."

Cüneyd, Zeynep'in sitemi üzerine yorgun bakışlarını ilk kez ona çevirmişti.

Z:"Öyle değil mi ama?"

Cüneyd yüzünü arkasında kalan cama çevirmişti.
Zeynep, Cüneyd'e yok saydığı, kaçırdığı yahut sırtını döndüğü ne varsa göstermek istiyordu.

Z:"Bak gördün mü? İnsanı mest ediyor."

Zeynep'in sorusu üzerine doğrulan Cüneyd, kapıya doğru ilerlemeye başlamış, meraklanan Zeynep ise beraberinde ayaklanmıştı.

Z:"Nereye Cüneyd?"

Cübbesine uzanan Cüneyd, Zeynep'e dönmüştü.

C:"Tekkeye gideceğim."

Ardından cübbesini üzerine geçirmiş, çıkıp gitmişti.
Bir süre Cüneyd'in sırtını izleyen Zeynep ise iç çekerek kapıyı kapatmış, iftara saatler kaldığını fark etmişti.

***

İftar için yemeğini yapan Zeynep, sıkkınlıkla mutfağın camına yaklaşmıştı.
Cüneyd'e takılmıştı aklı. Ayrıca bu aralar okul işinin tamamen sona erdiğini düşünüyordu.
Karar vermişti. Son defa Suavi dedeye bir hediye verecek, her şeyden vazgeçecekti.

Savaştan çekiliyordu. Hangi zalimin hançeri gafil avlamıştı kendisini bilmiyordu lakin olan olmuştu işte.
Zeynep yenilmişti.
Sıkıntıyla ellerini yüzüne götürüp sıvazladı.

Z:"Allah'ım, sen Semî'sin (İşitensin) sen Basar'sın. (Görensin) Beni onca gün mutlu ettiğin için hamdolsun sana. Şimdiyse yaşadığım bu sıkıntı senden gelen bir imtihan eminim. Hakkımda hayırlısı neyse onu nasip et."

Ardından ellerini yüzünden indirmişti ki bahçede yer yer açmış papatyalar çekmişti dikkatini. Ne de hoş gelmişti gözüne.
Heyecanla kapıya adımlamış, bahçeye çıkmıştı. Papatyaların yanına diz çökerek bir tanesini eğilip koparmış, burnuna götürerek derince bir soluk almıştı.

Aklına gelen fikirle çimenlere tam olarak oturan Zeynep, topladığı papatyaları kucağına doldurmaya başlamıştı.

***

Kabristan'a, annesinin yanına gelen Cüneyd, başını öne eğmiş, uzunca bir süre öyle kalmıştı.
Sussa anlar mıydı annesi? Anlatmasa da fark eder miydi göz yaşlarını?

Susuyordu Cüneyd, anlatamıyordu.
Üstüne üstlük Zeynep'i de kendiyle birlikte bu buhran çukuruna sürüklediğini hissediyor lakin onu bırakabileceğine de inanmıyordu. İnanmak istemiyordu.

Zira Cüneyd, kendinden vazgeçebilecek kadar cesurken, Zeynep'ten vazgeçemeyecek kadar korkak olduğunu düşünüyordu.

Dalgın Cüneyd, kendisine seslenen Bahadır ile gözlerini açmış fakat geriye dönmemişti.

Cübbeli KekimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin