Keyifli okumalarrr🎀
***
Güneşli hava, sahil kenarı ve sevdiklerinle geçen mükemmel bir pazar kahvaltısı...Gergindim ama dahası heyecanlıydım. Bugün uzun zamandır yapmak istediğimiz piknik hayalini gerçekleştirmek istemiştik. Ve biz de bunu fırsat bilerek, Gökhan'ı, Zeynep'i, Can ve sevgilisi Nilay'ı da çağırmıştık.
Çevrede bizim gibi piknik yapmaya gelen aileler çok fazlaydı. Hava çok güzeldi ve dahası huzur vericiydi. Erkeklerin mangalı yakmasını kızlarla yere serdiğimiz örtünün üzerine oturarak bekliyorduk. Zeynep ve Nilay kendi aralarında sohbet ediyorken ben yan tarafımızda oturan ailenin küçük kız çocuğuna bakıyordum.
Küçük kız bana gülümsediğinde ona gülümseyip el salladım.
İki yaşından bile küçük olabilirdi. Sarı düz saçlarını annesi iki yandan bağlamıştı ve kısa saçları o kadar tatlı görünüyordu ki, ısırarak sevmemek için zor duruyordum resmen. Elini ağzından çekip gülümsediğinde önden çıkan iki dişiyle sevimli oluşuna genişçe sırıttım.
Ağzından çıkardığı ellerini birbine çarpınca burnumu kırıştırıp gülümsemeye devam ettim. Paytak adımlarla bana geldiğini fark ettiğim anda öne çıkıp dizlerim üzerinde durdum. Annesi baktığında bana doğru geldiğini görünce ses çıkarmadan kızının bana gelişini izledi.
Attığı adımlar kucağıma düştüğü anda son bulmuştu. Belinden hafifçe kavrayarak sarıldım. Mis gibi bebek kolonyası kokuyordu. Gözlerimi kapatıp saçlarının ve boynunun kokusunu soludum.
Cennet bir koku olsaydı, bebeklerin kokusu olurdu.
Geriye çekildiğimde elini yanağıma koyup anlamsız birkaç şey söyledi. Dişlerini göstererek güldüğünde dayanamayıp ben de gülümsedim. "Adın ne senin acaba?" diye sordum saçlarını hafifçe okşarken. Dokunurken ters bir şey yaparım korkusu vardı sadece.
Orada ne kadar süre sadece çocukla ilgilendim bakmamıştım ama Nilay'ın beni kolumdan dürtmesiyle odağım başka yöne çevrildi. Poyraz'la göz göze geldik. Bakışları çok farklıydı. Duygusal ve sanki büyülü bir şeye bakıyor gibiydi.
İlk kez bu denli utanmıştım onun bakışlarından.
"Ece gel hadi anneciğim." Adının Ece olduğunu öğrendiğim çocuğu son kez öpüp annesiyle gitmesini izledim. Daha fazla yanımda kalmasını çok isterdim. Dudaklarım büzüldü ben istemeden de olsa.
Ayağa kalkıp Poyraz'ın yanına gidince başımı göğsüne yaslayıp sarıldım. Kollarını belime sarıp alnımdan öptü. "Ne oldu benim bebeğime?" Sırıttım tek bir cümlesiyle. Beni mutlu etmek bu kadar kolaydı işte.
"Hiç."
"Ne demek hiç? Üzüldün mü çocuğun gitmesine?"
"Evet," derken sesim üzüntülü çıkmıştı. Poyraz bir kolunu belimden çektiğinde elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Ekranı açıp galeriye girdiğinde ve son çektiği fotoğrafları gösterdiğinde şaşkınlık ve mutlulukla, "Poyraz," diyebildim sadece.
Ece'yi severken, öperken, saçıyla oynarken çekmişti fotoğraflarımı. Ve o kadar fazla çekmişti ki galerisinin son kısmı benim fotoğraflarımla dolmuştu.
"Üzülme, ben senin olduğun her anı ölümsüzleştirmek için her şeyi yaparım." Boynuna sarılıp yanağına derin bir öpücük bıraktığımda beklemediği hamlem karşısında afalladı.
"Seni çok seviyorum." Öylesine, aniden, içten gelen davranışlarımın onu şaşırttığının farkındaydım. Ve onu şaşırtmak hoşuma da gidiyordu. Kollarını daha sıkı sardı bedenime.
Hangi iyiliğimin karşılığıydı Poyraz?
Mangalda pişirdikleri etleri düzgünce servis tabaklarına koyan Can'dı. Nilay'da sevgilisine yardım ediyordu. Ben içecekleri doldururken, Poyraz bardakları dağıtıyordu. Zeynep tabakları düzeltirken Gökhan Zeynep'e yaklaşmaya çalışıyordu.
Bu ikili geldiğimizden beri hiç konuşmamıştı. Ya kavga etmişlerdi ya da aralarında daha farklı bir durum vardı.
"Hadi, afiyet olsun." Tabağıma salatadan biraz koyacağım zaman Poyraz pişen etlerden tabağıma koymaya başladı. O kadar çok koymuştu ki, "Yeterli," diye uyarmak zorunda kaldım Poyraz'ı.
Yemeğinizi yerken sessizdik. Arada sırada Poyraz sinir etmek için benim bardağımda ki ayranı içiyordu. Tabii ki iğrenmiyordum bardağımdan içmesinden. Aksine çok tatlı oluyordu bu hareketi yapınca.
"Cuma günü final maçı var. Şu kupayı alıp, artık üst kulüplerle anlaşma imzalasak ancak o gün rahat ederim oğlum ben ya," dediğinde Can, Poyraz yanımda hareketlendi. Kaşlarıyla Gökhan'ı işaret edip, "Kalecimiz sağ olsun," deyince Gökhan'ın mutluluğu gözle görülür nitelikteydi.
"Eyvallah." Utanması hepimizi güldürdü. Zeynep ise hiçbir şey demeden, gülmeden yemeğini yemeğe devam etti. Bu da Gökhan'ın bakışlarının ona yoğunlaşmasına neden oluyordu.
Salatamdan yerken başını boyun girintime yaklaştırmış sevgilime bakmamaya özen gösterdim. Çünkü dikkatini dağıtıyordu ve onun yüzünden aç kalacaktım bu gidişle.
"Biraz yürüyelim mi?" Ağzımda yemek olduğundan cevap vermedim. Yuttuktan sonra ise, "Olur," dedim kısık bir sesle. Demesem bile o anlardı çünkü yüzlerimiz arasında mesafe yoktu. Yanağını yanağıma yapıştırmıştı.
Sofradan kendi tabakalarımızı alıp poşete koyduk. Plastik tabak olduğundan atılırdı. Çöp poşetinin içine kendi tabaklarımızı koyduktan sonra ellerimi şişelerde olan suyla yıkayıp, su içtim. Nilay'dan aldığım naneli sakızı çiğnemeye başladım.
Poyraz'ın uzattığı elini tutup yürüyüş yoluna beraber girdik. Başımı koluna yaslamış bir şekilde sessizce yürürken Poyraz'da cuma günü olacak maçın ihtimallerinden bahsediyordu.
"Eğer kazanamazsak ise büyük bir sorun olur bizim için. Kazadan sonra oynamamam gerektiğini söylemişti İrfan Hoca ama takımın bana da ihtiyacı var. Yedek forvete işi bırakamayız. Kazanırsak birçok kapı açılacak bizim için ama eğer kaybedersek, işte o zaman büyük bir sorun olur. Kariyer geliştirmek isteyenler için fırsat kaçırma gibi bir şey yaşanır." Ofladığında onu durdurdum. Sıkıntılı yüz ifadesine bakınca ellerimi yanaklarına yaslayıp, "Sıkma canını, her şey çok güzel olacak," dedim sadece.
Yanağına yasladığım avucuma öpücük bırakıp bir anda koltuk altlarımdan tutarak kaldırdı ve kendi etrafımda döndürdü. Çığlık atarak güldüm yaptığı şeye. Aniden olması gerilmeme neden olmuştu. Tekrar yere bıraktığında başım dönmüştü bir anlık. Poyraz eğilip yerden beyaz papatya aldı. Bir dal kopardığı papatyayı saçlarımı iteleyip kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Kız çocuklarını çok mu seviyorsun?" Sorusuyla aklıma Ece geldiğinde anında gülümsedim. Başımı sallayarak, "Çok," dedim uzatarak.
Saçlarımla oynarken bir yandan sorular soruyordu bana. "Peki ileri de bir çocuğun olmasını ister misin?" Sorusu benim için beklenmedikti. Başta afallasam da bu istek benim için daima vardı. İsterdim. Bir kız çocuğum olmasını her şeyden çok isterdim. Bunun hayalini çok fazla kurmuştum.
"İsterim. Kız çocuğum olsun diye neleri feda etmezdim ki." Poyraz'ın gülümsemesi büyüdü. Saçlarımda ki elleriyle ellerimi tutup, "Peki gelecek planların arasında benim yerim de var mı?" diye sordu gözlerimin içine bakarak.
Kurduğum tüm hayalleri onunla kurduğumu bilmiyordu tabii. Çocuk hayalini onunla olduğum bir evlilikte kurmuştum. Çünkü ben bir süredir, Poyraz'dan başka hiçbir şeyin varlığını bilmiyordum.
"Tüm hayallerimin baş rolünde sen varsın. Kurduğum her hayali seninle kurdum ben." Beni kendisine çekip sıkıca sarıldı. Poyraz bana sarıldığında kimse bana zarar veremez gibi hissediyordum. Tüm dünyaya karşı beni korurmuş gibiydi çünkü.
Birbirimizden ayrılmamızı sağlayan şey Can'ın koşarak gelip Zeynep'in bayıldığını söylemesiydi.
***
Zeynep kalk bir gören olacak kızım!!Poyraz ve İrem'i yemek istiyorum. Ece'yi de...🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinek Valesi | Texting ✓
ChickLit053*; Denemede birinci olmuşsun 053*; Bu kadar çalışmayla hukuk gelir mi hocam? İrem; Köpek gibi çalışıyorum herhalde gelir İrem; Tabii ileride kraliçe gibi yaşamak için 053*; Bende köpek gibi çalışıyorum 053*; Seni kraliçe gibi yaşatmak için 14.12...