"Peki... benimle konuşmak istediğin konu neydi?" Jongho oturduğu sandalyede sallanırken merakla karışındaki çocuğa bakıyordu.
"Sadece... son buluşmamızdan beri düşünüyorum ve senin daha iyisini hak ettiğini fark ettim." Yeosang iç çekti. "Seninle birlikteyken, seninle Seonghwa hakkında ne kadar çok konuştuğumun farkında değildim. İlk çıkmaya başladığımızda ondan hoşlandığımın farkındaydım ama zaman geçtikçe ona karşı hislerimin yok olduğunu düşündüm. Özür dilemek için seninle buluşmak istedim. Gerçekten özür dilerim."
Jongho bir süre sessiz kalmıştı. "Sorun yok, Yeosang. Dürüst olmak gerekirse, bunların hepsi benim için geçmişte kaldı. Başta incindim ama Hongjoong'la tanıştığımdan beri aramızda olanların bir nedeni olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Seni affediyorum ve Seonghwa ile iyi şanslar diliyorum. İkiniz için her şeyin yolunda gitmesine gerçekten çok sevindim."
"Hak etmediğim halde bana bu kadar destek olduğun için teşekkür ederim."
"Şu anda çok iyi bir yerdeyim ve gerçekten çok mutluyum. Seni affediyorum ve umarım olanlar için endişelenmeyi ve kendini suçlu hissetmeyi bırakırsın. Duygular gerçekten kafa karıştırıcı olabiliyor, ayrıca ona karşı hislerini bilmiyor değildim zaten."
"Umarım Hongjoong'la aranız düzelir, Jongho. Sen gerçekten iyi bir insansın."
"Teşekkür ederim. Bugünlerde biraz stresliyim çünkü ona çıkma teklif etmeyi çok istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bu flört işinde o kadar da iyi olduğumu sanmıyorum."
"Merak etme, iyi olacağına eminim."
"Herhangi bir fikrin var mı?Seonghwa'ya nasıl aşık oldun?"
"Jongho..." Yeosang ne diyeceğini bilemeden söze başladı.
"Ciddiyim, bu beni incitmez. Çoktan hayatıma devam ettim. Sana bunu gerçekten soruyorum çünkü bu çocuktan gerçekten hoşlanıyorum, hadi ama." Suratını asılmıştı. "Hongjoong'un benimle ilgilenmesini nasıl sağlayabileceğim konusunda bana biraz fikir ver."
"Şimdiden değil mi? İkinizin yakın olduğunu duydum."
"Evet, sanırım, ama geçmişte ona itiraf ettim ama benden hoşlandığını söylemedi, bu yüzden hoşlandığını sanmıyorum."
"Belki sana ihtiyacı olduğunda onun yanında olmayı deneyebilirsin. Ya da belki onu rahatsız eden bir şey varsa, sorunu çözmeye çalış."
"Sorunu çözmeye çalışın..." Jongho onu tekrarlarken bir süre düşündü. "Biliyorsun, kardeşi tam bir pislik ve Hongjoong son zamanlarda bunun için endişeleniyor... "Hızla ayağa kalktığında Yeosang gülmüştü.
"Biliyor musun... o güneş gözlükleriyle bile insanlar seni tanıyabilir."
"Neyse ki şu anda burada kimse yok. Aklıma bir şey geldi, o yüzden gitmeliyim, tamam mı?" İçeceklerinin parasını ödemek için cüzdanından biraz para çıkararak masaya bıraktı. "Güle güle, Yeo!"
"Ne yapacağını merak ediyorum." Yeosang kendi kendine söylenirken Seonghwa'nın kafeye girdiğini görünce hemen gülümsemişti.
"Gitmeye hazır mısın?" Seonghwa onun eline uzattı. Yeosang başını sallayıp gülümsedikten sonra onun elini tutarak kafeden çıktılar. "Jongho'yla konuşman nasıl geçti? Her şey yolunda mı?"
"Evet, beni affettiğini söyledi. Birden aklına bir fikir geldiği için gitmek zorunda kaldı. Hongjoong'la ilgili bir şey ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok."
Seonghwa onu eve bırakmak için yola koyulmuştu
Yeosang'ın evine vardıklarında, odasındaki çiçekleri getirdi. "İşte, sana bunları aldım."
"Çok güzeller." Yeosang gülümseyerek ona uzatılan demeti kucakladı."Teşekkürler, Hwa." Kendini tutamayarak genç adamın dudaklarından küçük bir öpücük çaldı.
Yeosang geri çekilip gözlerinin içine baktığında Seonghwa yüzünün kızardığını hissetmişti. "Aslında sana bir şey söylemem gerek."
"Ne?"
"Birkaç haftalığına yurtdışına gitmem gerekiyor. Ailem bana söylemeleri gereken önemli bir şey olduğundan bahsetti."
"Gerçekten mi? Ciddi bir şey mi?"
"Ne olduğundan emin değilim, o yüzden bilmiyorum.Ama her neyse... Son birkaç gündür pek konuşmadığımız için sana bundan bahsetmemiştim. Bu gece gidiyorum."
"Bu gece mi?" Yeosang'ın gözleri büyüdü.Böyle tahmin etmemişti. "Ne kadar süreliğine gidiyorsun?"
"Yaklaşık üç hafta kadar."
"Neden bu kadar uzun?" Küçük çocuğun kaşları çatıldı. "Ama anlıyorum. Ailenle biraz zaman geçirmek istiyorsun."
Yeosang neredeyse bir ay boyunca Seonghwa'yı göremeyeceği için üzülmekten kendini alamadı.
"Bunun beklediğin kadar romantik olmayabileceğinin farkındayım ama gitmeme fazla zaman kalmadığı için sana erkek arkadaşım olup olamayacağını sormak istiyorum. İnan bana, sana daha önce sormadığım için pişmanım, böylece seni güzel bir randevuya götürebilirdim ya da en azından biraz daha romantik olabilirdi. Döndükten sonra sana sormayı planlıyordum...Ama bu şansı bulamayabileceğimi fark ettim."
"Ha? Ne demek istiyorsun?"
"Oh... Sadece çok gergin olabilirim ve hepsi bu. Ayrıca, o zamana kadar daha çok zaman var."
"Evet! Erkek arkadaşın olmak isterim." Yeosang hızla başını sallayarak kollarını genç adamın boynuna dolayıp onu öpmek için kendine çekti. Öpüşme ısınmaya başlamıştı.Seonghwa'nın elleri Yeosang'ın gömleğine inerek onu yukarı çekmeye başladı.
"Hwa, çok hızlı gitmiyor muyuz?" Yeosang nefesini düzenlemek için geri çekildi.
"Şimdiden çok fazla zaman kaybettiğimizi düşünüyorum ama istemiyorsan bunu yapmak zorunda değiliz. Sadece seni öpmeme izin ver." Boynunu öpmek için eğildi..
"İstiyorum..." Yeosang onu yatağa itmişti. "Ve eğer bu çok hızlı gittiğimi düşündürmüyorsa, söyleyeceklerim de düşündürmüyor demektir."
"Ne?" Seonghwa onu kendine doğru çekerken sordu.
"Seni seviyorum."
Seonghwa ona baktığında yıllardır hayalini kurduğu şeyin gerçekleşmiş olduğuna inanamadı. Bir damla gözyaşının yanağından aşağı yuvarlandığını hissetmişti. "Ben de seni seviyorum, Yeo."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be My Lover | Woosan | Çeviri
Fiksi PenggemarWooyoung'un hiçbir arkadaşının bilmediği zehirli bir ilişkisi vardır. En iyi arkadaşı Yeosang, zaten bir ilişkisi olduğunu bilmeden ona bir randevu ayarlayınca olanlar olur. Peki Wooyoung randevusunda Choi San ile tanışıp ona aşık olduğunda ne olaca...