Minhoyla bay Seo'nun seansına gitmemizin üzerinden bir hafta geçmişti. O gün yaşanılanlar ve itiraflar sonucunda Minho da tuhaflık vardı. Sanki yaptığı itiraflardan dolayı yüzüme bakamıyor benden kaçıyor gibiydi.İçini dökerek rahatladığını düşünüyordum ama bu seferde gerçeklerin yükünü paylaşmak tek başına taşımaktan daha ağır gelmişti sanırım.
Bana anlattıklarını ne seungmine ne bay Seo'ya anlatmıştı. İkiside travmasının asıl sebebini bilmiyorlardı. Belki de kaçmak için kimseye anlatamadığı gerçekleri ilk defa birine anlatmak ona yaşadıklarının aslında gerçek olduğunu hatırlatmış ve kötü etkilemişti.
Travmanın asıl sebebini öğrendiğimi bilen bay Seo, bana sebebini hiç sormadan sadece ileriki süreç için yardımcı olmaya çalışmıştı. Minhonun benden uzaklaşmaması için tavsiyelerde bulunmuş ve içine kapanmaması için Minhoyla da her gün seans düzenlemişti.
Her gün Minhoyla dip dibeydim. Ondan milim ayrılmıyor hatta gerekirse derslere girmiyor Seungmin ve Jisung benim yerime imza atıyordu. Bu kritik zamanda okulu düşünemeyeceğim için arkadaşlarım beni idare ediyorlardı.
Minho eskisi gibi gözlerimin içine bakmıyordu. Temaslarıma ters tepki vermese de sürekli gözlerini kaçıyor, utangaçça başını eğiyordu. Bana onun sesinden peri çocuk diye seslenilmesini o kadar özlemiştim ki ama o benden kaçıyordu.
Yine Seungmin ve jisungun okula gittiği bir gün minholarda oturmuş sessizce sürpriz yumurta koleksiyonunu düzeltiyorduk.
" renklerine göre ayırdım, olur mu?" Sorduğum soruyla bakışlarım yardım etmekten çok oyuncaklarını incelemeye dalmış Minhoya döndü.
Bakışlarımı üzerinde hisseden Minho, omuz silkip incelemeye devam ettiğinde derin bir nefes verdim.
" bari yüzüme bakarak cevap verseydin" sesim hüzünlü çıkmıştı.
Minho bana göz ucuyla bakıp derin bir oflamayla oturduğu yerden kalkarak yatak odasını terk etti. Hızla oturduğum yerden kalkıp sinirle peşinden gittim.
" Minho, lütfen benden kaçma" kolundan tutarak kendime çevirdiğimde gözleri ben dışında her yerde oyalanıyordu.
" benden kaçma, sen benim temiz ruhlu minhomsun""Felix.." tanıştığımız zamandan bu yana ilk defa ismimle seslenişiydi bu. İsmim felixken neden kalbimi kırmıştı bu durum. Beni güzel cümlelerine alıştırıp şimdi aramıza duvar örmüş gibi hissediyordum.
" Peri çocuğum ben felix değil, bana ismimle seslenme" gözlerim dolmuştu.
" ben korkuyorum, artık tek korkum senin beni her şeyimle tanıman. Yaşadığım istismarı birine anlatıp paylaşmak mı yoksa anlatmayıp kendime saklamak mı daha kötü anlayamadım. Çok korkuyorum. Kimseye anlatmamak bazen beni bu olay hiç yaşanmamış gibi yanıltıp rahatlatıyordu ama şimdi sana her şeyi anlattım ve bu gerçek. Bu gerçeği sadece ben bilmiyorum sen de biliyorsun zihnim beni kandırabilir ama seni kandıramaz" yerdeki bakışları gözyaşlarıyla bana döndü.
" Minho, sen yeterki iste ben adımı unuturum." Dediklerimle yaşlar içindeki gözlerini umursamadan sanki tek ağlayan benmişim gibi ellerini yanaklarıma atarak yaşlarımı teker teker sildi.
" unutur musun peri çocuk? Minho için, benim için bizi bu travmanın içinden çekerek rahatlatabilir misin?" Elleri yanaklarımı okşuyordu, yavaşça kafamı salladım.
" Minho yalvarıyorum bana bir daha soğuk davranma, bu gözlerle kavuşmayan gözlerin cehennem gibi hissettirdi" gözlerinin içine bakarken kurduğum cümleyle gözlerinden birkaç yaş aktı.