Babamlardan döneli beş gün olmuştu. O günden beri Jisung ve Seungmin'in arası anlayamadığım bir şekilde düzelmiş ve açık açık flört ediyorlardı. Aralarındaki sorunu çözmelerine sevinsem de hala ikisi arasındaki kavga gürültü bitmemişti. Flörtleşmeyi bile birbirine sataşma üzerine yapıyorlardı.
Bizim için ise daha iyi olmuştu. Seungminle evleri değiştirmiştik, Seungmin bizde ben de onlarda kalıyordum. Her gün ev değiştirmek yerine böylesi daha iyi olmuştu.
Çalan kapı sesiyle ellerimi durulayıp köpüklediğim tavayı durulamakta olan sevgilimin dudağına öpücük kondurarak kapıyı açmaya gittim.
Kapının önünde gördüğüm Changbin hyungla beklemediğim için şaşkınlığımı gizleyerek " hoş geldin hyung" dedim.
" hoş buldum felix. Çat kapı geldim ama içeri girebilir miyim?"
" tabi geç hyung" kapının önünden çekilip geçmesi için yol verdim.
" kim geldi?" Merakla üstündeki mutfak önlüğüyle salona giren sevgilimi gören Changbin hyung kahkaha attı.
" ben geldim" elini kaldırıp salladı " bu halin ne? çok tatlı olmuşsun sen" eliyle yanaklarını sıkıyormuş gibi yaptığında Minho yüzünü buruşturdu.
" hoş geldin, tatlı yerine yakışıklı, çekici, karizmatik gibi hitaplar kullanalım lütfen hyung"
Changbin hyung " tamam peri çocuğunun önünde seni kırmayacağım, en yakışıklı ve karizmatik sensin" göz kırptığında Minho gülümsedi.
" Jeongin hyung nasıl?" Hyungu görmeyeli uzun zaman olmuştu.
" iyi iyi, işte o da aslında ben de işteydim bugünkü randevularım son anda ertelendi. Bugünümü dünyanın en yakışıklı erkeğine ayırmak istedim. Tabi bir işiniz yoksa" Minhonun hevesle büyüyen gözleri ve yerinde zıplamasıyla Changbin hyung göz kırptı.
" hyung! Hyung çok isterim. Nereye gideceğiz? Hemen gidip hazırlanayım, geç kalmayalım." Yerinde zıplarken söyledikleriyle tatlılığına kıkırdadım.
" Peri çocuk, sen de hazırlan çabuk ol!"" en son kalabalık bir ortamda bulundun pub'a gitmiştin ve bir sıkıntı olmadı. Bunu biraz daha ilerletmek istiyorum. Çok güzel ilerledin o yüzden bugünümüzü kalabalık bir ortamda geçirelim istiyorum olur mu?"
Minho gözleri ışıldayarak hyungu izliyordu, hyung onun için örnek aldığı kişiydi ve mükemmel biriydi onun için. Sürekli seansta ve evlerde buluştukları için bu teklifle gelen hyung onu çok mutlu etmişti.
Hevesle kafasını salladı " olur, nereye gideceğiz?"
" gelirken yeni çıkmış bir grup gördüm yolda. birkaç saat sonra konserleri olacakmış, gitmek ister misiniz? Bir anda olduğu için önceden bildiğiniz bir gruba bilet alamadım"
" sorun değil hyung, zaten bildiğim bir grup yok. Böyle daha iyiymiş" minhonun dediklerine ben de kafamı salladım.
" tamam gidin hazırlanın, önceden yemek yeriz bir yerlerde"
Minhoyla odamıza gidip hemen hazırlandık ve hyungun arabasıyla konser alanının yakınlarında olan bir self servis sandviççide oturduk.
Herkes yiyeceği menüye karar verdiğinde siparişi vermek için ayağa kalktığımda Changbin hyungun elleri koluma sarıldı ve beni kendine çekerek geri oturttu.
Hyungun kollarımdaki ellerine kaşlarını çatarak bakan Minho " ne oldu hyung?" Dedi.
Hyung, Minhonun bu rahatsız surat ifadesine gülümsedi. Elini kolumdan çekti ve yanına çektiği bedenimi kolunun altına aldı. " sakin ol bebeğim, felix de senin gibi kardeşim" Minhonun rahatsız ifadesi silinmemiş aksine gözleri de kısılmıştı.