"Garip..."
Eymen kaşlarını çatarak etrafına bakındı. Kimse ona yaklaşamıyor ve garip el şakalarında bulunmuyordu. Üstelik bazılarının yüzü oldukça haşattı.
"Ne oldu?"
"Bugün taciz edilmiyorum."
Koca bir kahkaha atan arkadaşına göz devirdi. Durum öyle bir hale gelmeye başlamıştı ki, rahatça kantinde oturabiliyor olması huzursuz hissetmesine neden oluyordu. Daha beteri olacakmış gibi.
"Onlar halısahada, maçta birbirlerine girmişler. İki üç gün boyunca çoğu yoktu. Birbirlerini hastanelik etmişler. Sana ayıracak güçleri yoktur. Bir hafta kadar rahatsın."
"Hmm, evet."
Aralarında oluşan sessizlikte Eymen tostunu kemirmeye devam etti. Abisininkiler kadar olmasa da karnını doyuruyordu işte. Yiğit, nasılsa, yemek konusunda üstün yeteneklere sahipti.
"Senin seçmeler n'oldu?"
Eymen omuz silkti. Seçmelere yazılmıştı fakat götürecek kimsesi yoktu. Yiğit'e söylese de babası izin vermezdi. Oyuncu olması ebeveynlerinin pek hoşuna gitmeyecekti sonuçta.
"Bilmiyorum, henüz iki haftası var. Ayarlayabilirsem gideceğim."
Arkadaşı Pusat ayaklandığında soru soran gözlerini oğlana dikti.
"Lavaboya."
Eymen onu mırıltısıyla onaylarken Pusat hızlı adımlarla merdivenleri tırmandı ve en yakın lavaboya attı kendini.
İçerideki çocuğun çıkmasını bekledikten sonra kapıya 'temizlik' yazısını asarak kilidini çevirdi.
Telefonuna ezberlediği numarayı tuşlarken oldukça gergindi. Dudağını dişlerken karşıdakinin telefonunu açmasını bekledi bir süre.
"Söyle."
Mümkün olsa donarak ölmenize sebep olacak kadar buzlu ve irkiltici ses, kulaklarından geçerken titremesine engel olamadı. Yine iş başındaydı...
"Abi, Eymen... Onun seçmeleri vardı ya Tiyatro için. İki hafta sonra. Gidemeyeceğini düşünüyor."
Yiğit yüzünü sıvazlarken gözlerini etrafta gezdirdi. Pek uygun bir zamanda aramamıştı ancak konu kardeşiyken de açmak zorundaydı.
"Tamam, halledeceğim. Onun yanına geri dön ve en ufak şeyi haber ver."
"Peki abi."
Yiğit önündeki adamın kafasına tekmeyi geçirirken sırıttı. "Nerede kalmıştık baba(!)?"
Sadık'ın şiş ve iltihaplanmış göz kapaklarının ardındaki kısıkça görünen irislerine dikkatle baktı.
"Hmm, sen bana bu gözlerinle bakıyordun değil mi? Götünde gözün varsa söyle. Öyleyse oranı da deşmem gerekecek."
Ürkütücü bir kahkaha koyverirken adamın morarmış dudaklarının oynadığını görünce adamın şiş ve ezik kollarını sıkıca yere sabitleyerek kulağını onun dudaklarına yaklaştırdı.
"Öldür artık! Lütfen."
Kısık mırıldanış, Yiğit'in zevkten dört köşe olmasını sağlarken bir sigara yaktı.
"Sen ölüsün zaten Sadık. Kalp krizi falan. Biricik karın Nilgün bile hiç sorgulamadı olanları. Oğluyla ikisi Miami'de tatilde şuan. Nilgün petrol zengini arap bir koca bulmuş diye duydum? Eh, paranı yiyor çatır çutur."
Sadık'ın dudaklarından bir inildeme kaçarken keyifle yan tarafına oturdu. Öyle bir şey olduğu yoktu. İkisi de Sadık'ın bir mafya olayına kurban gittiğini biliyordu. Ancak bulaşmak istemediklerinden medyaya öyle yansıtmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başa Gelen Çekilir~Abilerim
Novela Juvenil‼️Homofobikseniz kibarca burayı terk edin plz. Gay warning!!! Abilerim erkek versiyon. Tanrı çektirdiği her acının bir karşılığını verirdi. O Yiğit'i unutmamıştı, sadece doğru zamanı bekliyordu. Yiğit beklemese de beklettirirdi.