7

1.2K 97 8
                                    

Yiğit, ellerinin titrememesi için parmaklarını çatalına iyice yapıştırmış, yüzünde donuk bir gülümseme yalnızca önündeki tabağıyla oyalanmaya çalışıyordu.

Sadık'la Fatih Bey, iş konuşuyorlardı. Onun dışında tehlike arz eden hiçbir şey söylememişti Yiğit'e. Ancak ona gönderdiği dosyaların sahteliğini fark ederse saçma sapan tehditleri tekrar başlayacaktı.

Artık kendisine zarar veremeyeceğini biliyordu. İstese de yapamazdı. Yiğit bir çaksa devirirdi evelAllah! Sadece sinirlerini oynatıyordu.

Nilgün'le Derya'nın yarım saattir bitmek bilmeyen kıkıraşması da canını sıkmaya başladığında ofladı. Sayın abileri ve sevgili kardeşi Eymen olay yerinden çabucak kaçsalar da kendisi bahane bulamamıştı. Ne ödevi vardı, ne de işi...

Telefonunun zil sesi odada yankılanırken kahkaha atmamak için zor tuttu kendini. Akif arıyordu, tam zamanında! Kesinlikle bu çocuğun psişik güçleri falan olmalıydı.

"Aa, sevgilime buluşma sözü vermiştim! Tamamen unutmuşum, ben çıksam olur mu?"

Fatih Bey şaşkınlıkla ona bakarken Derya Hanım parmağıyla onaylayıp hiç istifini bozmadan sohbetine devam etmişti.

"E oğlum, senin sevgilin mi vardı?"

"Kız arkadaşım Fatih Bey, vallahi gitmek zorundayım. Bayağıdır boşladım saat çok geç olmadan gelirim."

Sadıkla göz göze gelince yüzündeki alaycı ifadeye karşın usulca gülümsemekle yetindi. Yalan söylediğini biliyordu. Fakat kimin bir yerlerindeydi ki!

Koşar adım yemek odası denen boş beleş yerden çıkıp kapıya ilerledi. Montunu astığı yerden çıkartıp üzerine geçirirken anahtarlarının cebinde olduğuna emin oldu. Bu geceyi kesinlike burada geçirmeyecekti.

Kapıdan çıkarken Akif'i aradı tekrar. Telefonu kulağıyla omzu arasına sıkıştırırken bir sigara yaktı.

"Cem, merhaba."

"Merhaba Akif, iş mi var?"

Çıkış kapısına doğru yürürken bir şoförün ona doğru koştuğunu görünce elini iki yana sallayarak onu engelledi.

"Yok abim iş de, başka bir şey oldu. Imm, sen böyle tertemiz iş yapıyorsun ya, üstümüz seninle tanışmak istiyor. Şu an detayları sana anlatamam ama yarın akşam attığım konuma geleceksin."

"Gelmeme şansım yok mu?"

Demir kapıyı iteleyerek çıkmaya çalışırken sordu. O tarz bir şey yaşanması demek onların vereceği her işi kabul etmek de demekti. Kadrolu çalışan gibi falan olmak da istemiyordu. O sadece sapıkları temizlemekle ilgileniyordu.

"Sikerler oğlum, kemiğin kalmaz."

Oflayarak sigarasını söndürdü. Yere bakarak yürümeye devam ederken tam önünde gördüğü bedenle yutkunup telefonu alelacele kapattı.

Kaan, yorgun gözleriyle elinde koca bir bavul kapının ötesinde öylece dikeliyordu. Neler olduğunu anlamlandıramazken kendini onun yanında buldu.

"İyi misin?"

Yorgun elalar aniden karşısına çıkan çocukla büyümüş, ne yapacağını bilemezcesine sağa sola bakınmıştı.

"İyi- ıhm, iyiyim."

Aralarında bir sessizlik hakim olurken Yiğit kesinlikle hoş şeyler yaşamadığının farkındaydı. Uzun süredir bekliyor olsa gerek ki burnu ve yanakları kıpkırmızı olmuştu.

"Neden içeriye girmedin?"

Yiğit usulca sordu. Uzun süredir burda durması canını yakıyordu. İçinde kocaman dalgalar halinde yayılan koruma içgüdüsüyle montunu çıkarıp Kaan henüz karşılık veremeden onun omuzlarına sardı. Alışıktı Yiğit soğukta kalmaya, üşümezdi. Fakat bu narin bedenin dayanamayacağından emindi.

Başa Gelen Çekilir~AbilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin