Uzun süren bir bekleyiş dinmeyen bir acı, yüzlerce ölü, binlerce yaralı...
Bu Yiğit'in hayatındaki son beş yılın özetiydi bir nevi. Bunların üstüne kötü giden iş hayatı canını sıkıyordu. Tuğra'nın sürekli arayışları, bıçağın boynuna dayanacağının da göstergesi gibiydi.
Rusya'ya geldiğinden beri her işi kötü gidiyordu. Ne zaman bir iş yapacak olsa polis bir saat içerisinde dibinde bitiyordu. Kaçmak onun için kolaydı fakat kaçmak için feda ettiği adamları, canavarlığından kalan son merhamet kırıntıları dolayısıyla vicdanını sızlatıyordu. Rusya'nın polis teşkilatıyla henüz sağlam bağları yoktu.
Tek gittiği işlerde asla polis gelmiyordu. Yiğit gitmediğinde de polis gelmiyordu. Hain her kimse topluca paketlemeyi planlıyor olmalıydı.
Oflayarak gözlerini bilgisayarda oynayan kamera kayıtlarından ayırdı. Bir planı vardı. İşe yarar gibiydi ya da öyle umuyordu. Ölebilirdi fakat haini bulmazsa zaten Tuğra onu öldürecekti. Özellikle son bir yılda kaybettikleri paranın hesabını güdemiyordu.
Akif'i arayıp gelmesini söylemesinin ardından yarım saat geçmişti. Aralan kapıdan hafifçe de titrediği belli olan adam girdiğinde alaylı bir gülümsemeyle süzdü onu.
"Ne o, artık emirlerimi ciddiye almıyor musun?"
"Burada değildim. Trafik vardı, o yüzden-"
Yiğit'in tek elini havada 'neyse' dercesine salladığını görünce sustu. Titremesi de artık yoktu. Kendisine zarar vermeyeceğinden de emindi. Ne de olsa onun bu hale gelmesine yardımcı olan kendisiydi.
"Yarın akşam büyük bir silah sevkiyatı var. Hepimiz gideceğiz. Sorunsuz olmasını istiyorum. Polis gelirse de çatışacağız artık. Yakalanırsak biteriz. Tamam mı?"
"Hallederim."
"Konumu atarım ben sana, herkese iletirsin. Ben biraz erken gideceğim etrafa bakmak için, sen ve diğerleri akşam 11'de orada olun."
"Tamam, iletirim ben diğerlerine. Hazırlıklara başlarız."
Hain her kimse o an yakalanmamak için orada olmayacaktı. Şimdiye kadar hiç tüm herkesi toplamamıştı. Yarın herkes orada olacaktı. Bir saat içerisinde herkesi tespit edebilirdi. Haini de öyle... Eğer eline geçirmeyi başarırsa tek kurşunla kurtulamayacaktı.
Ne olur ne olmaz diyerekten yedek silahını ve bıçaklarını çantasına yerleştirip evden çıktı. Konumu Akif'e gönderdikten sonra uzun süredir takip ettiği narkotik polisiyle görüşmek üzere nakliyatın yapılacağı bölgenin karakoluna gitti.
Herifin birçok mafyayla ilişiğinin olduğunu tespit etmişti. Parayla işini hallettirebilirdi. Yarın herhangi bir çatışmanın çıkmamasını veya direkt olarak polislerin gelmemelerini sağlayabilirdi.
Kapının önünde geçirdiği yaklaşık iki saatin ardından sonunda karakoldan ayrılıp kendi arabasına binen adamı yakın takibe aldı.
Birkaç kilometre sonra muhtemelen takip edildiğini anlayan adamın başka bir yola sapmasıyla sırıttı Yiğit. Cahilliğinden olsa gerek, ıssız bir sokağa sapmıştı. Aynı yola çıkan kestirmeye girerek aracın önünü kesti.
Arabasından inip diğer arabaya yaklaştı ve aptal bakışlarıyla etrafına bakınan memurun kapısını açtı.
"Çıkın, Bay Petrov. Sizinle konuşacaklarım var."
Herifin hala oturduğunu görünce sinirle elini ensesine atıp araçtan çıkarttı. Polis arabasına yasladı adamı. Bedenini bir koluyla iyice arabaya yapıştırırken diğer eliyle boynuna çakısını dayamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başa Gelen Çekilir~Abilerim
Teen Fiction‼️Homofobikseniz kibarca burayı terk edin plz. Gay warning!!! Abilerim erkek versiyon. Tanrı çektirdiği her acının bir karşılığını verirdi. O Yiğit'i unutmamıştı, sadece doğru zamanı bekliyordu. Yiğit beklemese de beklettirirdi.