Kız o günden sonra eve vardığında mutluydu. Eğlenmişti. Onu kapıda sinirli bir yüzle karşılayan Larin'i saymazsak kız çok güzel bir gün geçirdiğini düşünüyordu. Elbette azar işitmişti. Larin her zaman yaptığı gibi "Yüce Tanrıça aşkına!" diye başlayıp uzun bir süre susmamıştı. Marvin ise sadece "Eee yakışıklı birileri var mıydı bari?" diye sorarak Larin'den karnına bir dirsekle ödüllendirilmişti. Kız o günden sonra o iblisi hiç görmedi. Ama ona verdiği dans yarışması sözü için vals öğrenmeyi de unutmadı. Eğer onunla yeniden aynı etkinlikte karşılaşırlarsa bu sefer yarışmaya katılabilirlerdi belki.
Aradan zaman geçtikçe kız yeniden eski hayatına geri döndü. Su yaratıkları tarafından göz rengi yüzünden garipsenmemek için dışarıya bile zor çıktığı hayatına döndü. Sadece bazen kütüphaneye gidiyor her zaman oturduğu köşesine oturuyor ve kütüphanedeki kitapları okuyordu. Sıkıcı hayatı her zamanki gibi tekdüze ilerlerken bir gün kütüphanenin tozlu raflarında bir kitap buldu ve okumaya başladı.
Kitabın ilk sayfaları Tanrıça'nın sahip olduğu inanılmaz gücü ve neler yapabileceğini anlatıyordu. Kız orada daha önce hiç duymadığı bir gücü okudu. Sonsuzluk. Kitabın anlattığına göre Tanrıça'yı Tanrıça yapan en önemli güç buymuş. Tanrıça içinde sonsuzluğu barındırıyormuş. Sonsuzluk ise içinde sonsuz olasılığı, geçmişi, geleceği, şimdiyi ve çizilen sonsuz kaderi barındırıyormuş. Tanrıça bu kaderleri biliyor, yaşıyor ve izliyormuş. Ama değiştiremiyormuş. En azından kitapta yazana göre daha önce hiç değiştirmemiş.
Kitap, "Eğer Tanrıça kaderi değiştirebilseydi kendi ölümünü değiştirirdi." diyor ve Tanrıça'nın bile yazılan bir kaderi değiştiremeyeceğini savunuyordu. Bu kitabı yazanın anlattığına göre böyle düşünmesindeki bir diğer etken ise yanına gelen cadımsı bir varlığın ortaya attığı kehanet olduğuydu. Yazarın dediğine göre o siyah elbiseli kadın ona "On sekizinci matem günü değişecek kader ilk defa, duyulacak çığlıklar dört bir yanda, söylenecek sırlar kulaktan kulağa..." ve yazar ona verilen kehanetin devamından hiç bahsetmemiş.
Sadece sonsuz olasılıktan ve o olasılıklardan en azından birinde Tanrıça'nın ölmemiş olabileceğinden bahsediyordu. Ama Tanrıça sonsuzluğun ilk ve son sahibi olduğuna göre o olasılığı bulmak imkansızmış. Kız kitabı büyük bir merakla okuyordu. Kitap ilerledikçe cinayet üzerinde durmaya başlıyor ve teoriler üretiyordu. Kitabın bir yerinde Tanrıça'nın hala geri gelme ihtimali olduğunu söylüyordu yazar. Bu düşüncesini desteklemek için Tanrıça'nın sonsuzluk gücünü ortaya koyuyordu. "Eğer Tanrıça ölümünü biliyorsa geri dönmenin bir yolunu planlamış olamaz mı?" diyordu. "Eğer Tanrıça'nın ruhu hala oralarda bir yerlerdeyse, belki sonsuzlukta ise oradan geri dönmeyi beceremez mi?"
Kız bu kitabın yazarının kim olduğunu merak edip hemen isme bakmak için geri döndü. Ama kitabın herhangi bir yerinde isim yazmıyordu. Kız gittikçe meraklandı. O kitabı bir oturuşta bitirdi. Öğrendiği yeni şeyler, sonsuzluk ve binlerce teori zihninde cirit atarken kız o kütüphaneden ayrıldı. Akşam olduğunu bile fark etmemişti elinde o kitap varken. Kız evine geri dönerken dolunaya baktı. "Belki oralarda bir yerlerde uzak seçimlerde başka bir yerdeyimdir." diye düşündü kız. Sonsuzluğun nasıl mükemmel bir düzene sahip olduğu garipti.
Bir seçim yaparken en basitinden bir şeyi söylemek ve söylememek arasında kaldığında bile bir sürü olasılık oluşturuyorsun sonsuzlukta. Söylediğin bir olasılık ve bu olasılığın ortaya çıkardığı başka olasılıklar... Böyle sonsuza kadar gidiyordu. Yaptığın her seçimin tersinin olduğu ya da hiç olmadığı evrenler vardı. Belki de o yazar haklıydı. Tanrıça oralarda bir yerlerde sonsuzluğu kullanarak bekliyor olabilirdi. Ve kız düşüncelerini dinleyerek evine vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/365921472-288-k626828.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZLUK
FantasíaHayatımız yaptığımız seçimler üzerine kuruludur, şuan neredeysek, ne yapıyorsak hepsi yaptığımız binlerce hatta milyonlarca seçimin sonucudur. Peki ya yaptığın seçimlerin tersini yapsaydın? Şuanda buradasın, bunu değiştiremezsin çünkü seçimini çokta...