"Beni takip et" diyerek yürümeye başladı. Bu sefer o da kızacaktı büyük ihtimal yada beni doktora götürecekti. Dediğini yaparak arkasından yürümeye başladım.
Bir süre yürüdükten sonra odasına girdiğinde ben de odaya girdim, arkası dönük şekilde boydan boya olan camın önünde dikiliyordu elleri cebindeydi. Bense sitresten oynadığım tırnaklarımı kanatmaya başlamıştım artık, sessizlik beni korkuturken hala ağlıyordum.
"Baba" dedim, onun konuşmayacağını anlayınca adamın iri cüssesi şu an beni korkutuyordu.
"Yatıp uyu, yarın konuşacağız"
Dediği şeyle atrafıma bakındım, sanırım gidip yat demek istiyordu. Arkamı dönüp kapıdan çıkacağım sırada duyduğum adım sesleriyle başımı çevirip omzumun üzerinden arkama baktım, Aybars baba üzerime doğru geliyordu. Ben nefesimi tutarken onun açık olan kapıyı kapatmasıyla şaşırdım, ben çıkmamıştım daha.
Kapıyı kapatıp bir şey demeden yatağına uzandığında dikildiğim yerde öylece kaldım, aydınlatmayı da kapatmıştı karanlıktı. Ne yapacağımı bilemez halde sırtımı duvara dayayıp kayarak dizlerimin üzerine çöktüm. Yaşadıklarım, başıma gelenler, Emir'in yaptıkları hepsi ağır geliyordu bedenime. Hem aklım hem bedenim yaşanan onca şeyin altında ezilirken herkesin yaptığı tek şey rahat rahat uyumaktı.
Sahi, Annem ve Babam şimdi huzurla uyuyorlar mıydı acaba? Peki ya Emir, çoğu gece benim odama geliyordu birlikte uyuyorduk, sensiz uyuyamıyorum diyordu...
Ağzımdan bir hıçkırık kaçarken Aybars babayı rahatsız etmemek için ellerimle ağzımı kapattım. Bir kaç dakika sonra aydınlatma açıldığında bakışlarımı yatağa çevirdim Aybars baba başını kaldırmış bana bakıyordu, tedirginlikle ayağa kalktım.
"Buraya gel" dedi, sert çıkan sesiyle. Anlamayarak yüzüne baktım "ne?"
"Yatıp uyu dedim, ne diye duruyorsun orada"
"Şey... Nereye yatacağım?"
Başıyla yatağı gösterip tekrar arkasına dönerek yattı. Ne yani onunla mı uyuyacaktım. Olabilirdi ne olacak ki, yatağa adımlayıp yorganı kaldırarak içine girip başımı yastığa bıraktım. Kırık kalbim, yorgunlukla atarken gözlerimi kapattım uyuduğumda herşeyi unutacaktım...
Sabah uyandığımda Aybars baba odada değildi, çok utanıyordum umarım uyurken rahatsız etmemişimdir. Yataktan kalkarak banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Kullanılmamış olduğu belli olan diş fırçasıyla dişlerimi de fırçaladıktan sonra odaya geri döndüm. Üzerimdeki tişörte baktığımda akşam çok ağladığım için gözyaşlarım hep leke yapmıştı, değiştirmem gerekiyordu ama Sanem bu saatlerde hala uyuduğu için o odaya girmek istemiyordum. Bakışlarım karşımdaki kapıya odaklandığında birazcık çekinsem de düşünmeyi bırakıp içeri girdim, burası Aybars babanın giyinme odasıydı. Bir sürü kıyafeti vardı adamın ve hepsi de çok düzenliydi. Bir tane siyah tişört alıp üzerime giydikten sonra odadan çıkıp alt kata inmeye başladım. Aybars baba yine kahvaltı masasındaydı. Yaklaşıp "günaydın" dediğimde başını elindeki telefondan kaldırıp bana baktı, bakışları bir kaç saniye üzerimde dolandıktan sonra "günaydın" diyerek tekrar telefonuna döndü. Tişörtünü tanımış mıydı acaba.
Sessiz bir şekilde kahvaltımı yapmaya başlarken merdivenlerden inen kişiyi gördüğümde derin bir nefes verdim, biraz sesli vermiş olacağım ki Aybars baba başını kaldırıp yüzüme baktı.
"Günaydın babacığım, ben çıkıyorum"
"Nereye?"
"Arkadaşlarımla kahvaltı yapacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH || BXB || DADDYKİNK
Novela JuvenilBenliğimden zorla vazgeçirildim ben, bir kızla evlenmeyi hiç istemedim...! Bile isteye yaptığım tek şey GÜNAH olana aşık olmak oldu...